Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce de benimsenen 12.02.2008 gün ve 2007/9-230 Esas, 2008/23 sayılı Kararı ve hükmolunan ceza miktarları gereğince sanık müdafiin duruşmalı inceleme isteminin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 318. ve 19.01.2005 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Birimlerin Sağlık Bakanlığı’na Devrine dair 5283 sayılı Yasa hükümlerine göre, SSK Hastanelerinde çalışan personelin Sağlık Bakanlığı bünyesine dahil edildiği, nitekim bu Yasa’nın 4/c maddesine göre de; “Sağlık hizmeti sunan personel ile ilgili açılmış ve açılacak davaların (Sağlık Bakanlığı) husumeti ile yürütüleceği” hükmü ile katılan SSK Başkanlığı vekili Av. Erol’un 23.02.2005 havale tarihli dilekçesi karşısında SSK Başkanlığı’nın hükümleri temyize hak ve yetkisi bulunmadığından, vekilinin temyiz talebinin CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca reddine ve incelemenin katılan Sağlık Bakanlığı vekili ile sanık müdafiin temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Sanık hakkında kurulan beraet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraet hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan, yerinde görülmeyen katılan Sağlık Bakanlığı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
Sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Suç tarihlerinde SSK Genel Müdürlüğü K… Bölge Hastanesi’nde genel cerrahi uzmanı olarak görevli olan sanığın, mağdurlar Ayşe, İsmail ve Mehmet’ten hastanede gerçekleştireceği ameliyat öncesinde bıçak parası adı altında bir miktar parayı muayenehanesinde talep edip tahsil ettiği dava konusu olayda, ameliyat olan şahısların acil müdahaleyi gerektiren bir durumlarının mevcut olduğuna dair dosya kapsamında kesin bir delilin bulunmaması, aynı Hastahanede birden fazla genel cerrahi uzmanının görev yapması ile mağdurların başka bir doktor ya da sağlık kuruluşuna başvurma olanaklarının bulunması hususları da gözetildiğinde irtikabın ikna ve icbar unsurunun oluşmadığı, sanığın teklifinin mağdurlar tarafından kabul edilmesi üzerine ameliyatları yaptığı ve eylemlerinin 765 sayılı Yasa’nın 212/1. maddesine uyan yapması gereken işi yapmak için rüşvet alma suçunu oluşturacağı, ancak 765 sayılı Yasa’nın 212. maddesinin bir ve ikinci fıkralarında basit ve nitelikli rüşvet alma suçları ayrı ayrı düzenlenip yaptırım altına alındığı halde, sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın rüşveti tanımlayan 252/3. maddesinde “rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır” denilerek sadece nitelikli rüşvete yer verildiği, kamu görevlisinin yapması gereken bir işi yapması ya da yapmaması gereken işi yapmaması için yarar sağlanmasının rüşvet suçu kapsamından çıkarıldığı cihetle, sanığın eylemlerinin aynı Yasa’nın 257/3. maddesinde düzenlenen görevinin gereklerine uygun davranmak için çıkar sağlama suçu niteliğinde olduğu ve lehe kanun değerlendirmesinin bu suçlar arasında yapılması gerektiği gözetilmeyerek suç vasfında yanılgıya düşülüp yazılı şekilde hükümler kurulması,
Kabule göre de;
Hükümlerden sonra 08.02.2008 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca sanık yararına olan 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesinin 1. fıkrası ile değişik CMK’nın 231/5. maddesinde hapis cezası için öngörülen sınırın 2 yıla çıkarılması ve anılan maddenin 2. fıkrası ile de 231/14. maddesindeki soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suç olma koşulunun kaldırılması karşısında, bu maddenin 6. fıkrasına 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Yasa’nın 7. maddesi ile eklenen cümle de nazara alınarak, mahkemece hükümlerin açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının karar yerinde tartışılması lüzumu,
647 sayılı Yasa’nın 6. maddesi gereğince erteleme hükümlerinin toplam ceza miktarı üzerinden uygulanacağı gözetilmeden, her suça verilen ceza için erteleme hususunun ayrı ayrı düşünülmesi ve bu suretle Yasa’ya aykırı biçimde erteleme kararlarının verilmiş olması,
SSK Başkanlığı ile Maliye Hazinesi’nin (Sağlık Bakanlığı) ayrı ayrı davaya katılmasına karar verildiği halde, infazda tereddüt oluşturacak biçimde; “Katılan idare kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 900 YTL maktu vekalet ücretinin sanıktan alınarak katılan idareye verilmesine,” karar verilmesi,
Kanuna aykırı, katılan Sağlık Bakanlığı vekili ile sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 16.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.