
Esas No: 2015/17107
Karar No: 2016/113
Karar Tarihi: 11.01.2016
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/17107 Esas 2016/113 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tebliğname No : 12 - 2015/26856
Mahkemesi : İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 18/11/2014
Numarası : 2014/349 – 2014/351
Dava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Gerekçeli karar başlığında, ""dava"" yerine ""suç"", dava tarihi"" yerine, ""suç tarihi ve saati"" ile ""suç yeri"" ibarelerine yer verilmiş olması mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım yanlışlığı olarak kabul edilmiş ve aynı konu ve nedene dayalı başka dava açıldığının davalı hazine vekili tarafından ileri sürülmemiş olması ve nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, şartla tahliye tarihinden itibaren ceza infaz kurumunda fazladan tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde toplamda 301 gün tutukluluk için hükmedilen manevi tazminatın hak ve nasafet ilkelerine uygun makul bir miktar olduğunun anlaşılması nedeniyle tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Dava dilekçesinde, fazladan ceza infaz kurumunda kalınan sürede yoksun kalınan gelir kaybına karşılık olarak "1.500 TL," ceza dava dosyasında vekile ödenen "1.000 TL" vekalet ücreti ve "1.500 TL" murafaa ücreti olmak üzere toplam "4.000 TL" maddi tazminat talebinde bulunulduğunun anlaşılması karşısında, gerek iddia konusu murafaa ücretinin ispatlanamaması, gerekse ceza dava dosyasında davacının (sanığın) cezalandırılması cihetine gidilmiş olması nedeniyle lehine vekalet ücretine hükmolunmasının yasal olarak mümkün olmaması ile birlikte 29/05/1957 tarih ve 4-16 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, vekalet ücreti, yargılama giderleri kapsamında olup, bu hakkın asıl davadan bağımsız olarak dava konusu yapılamayacağı ancak ait olduğu davada hüküm altına alınması gereken ve ilgili davada temyizen incelenebilecek haklardan olduğundan, ceza davasına ilişkin vekalet ücretinin, maddi tazminat kapsamında ayrıca dava konusu yapılamayacağının belirtilmiş olması karşısında, tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasına ilişkin olarak talep edilen vekalet ücreti ve murafaa ücretinin maddi tazminat kapsamında değerlendirilmemiş olmasında isabetsizlik görülmemiştir,
Dairemizce benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.01.2013 tarih, 2012/9-1259 esas, 2013/34 sayılı kararında belirtildiği üzere, "…haksız olarak tutuklanan kişinin yani davacının, dilekçesinde tazminat istemine esas oluşturan kesinleşmiş beraat kararına dayanması ve talep ettiği tazminat miktarını göstermesi yeterli olup, haksız tutukluluğun tamamı için tazminat talep edilen bir ahvalde ayrıca hangi tarihler arasında tutuklu kaldığını, tutukluluğunun kaç gün sürdüğünü açıkça yazmasına gerek yoktur. Ancak tutuklu kalınan toplam sürenin açıkça bir bölümüne ilişkin olarak dilekçede bir sınırlama yapılmış ve haksız tutukluluğun bu kısmına yönelik tazminat isteminde bulunulmuş ise o takdirde tazminat hesabında sadece bu süre dikkate alınabilecektir. (….) Önemli olan husus, kesinleşen ve beraatle sonuçlanan bir ceza davasında tutuklu kalınmasına dayanılarak belirli bir miktarda tazminat istenmesi olup, tutuklu kalınan sürenin bir bölümüne yönelik olarak tazminat isteminde bulunulduğu açıkça belirtilmeyen ve tutuklu kalınan sürenin tamamına yönelik tazminat istemi iradesi ortaya konulan bir durumda, tutuklu kalınan sürenin gösterilmesi zorunlu olmadığı gibi sürenin hatalı olarak gösterilmesinin de önemi bulunmamaktadır. Zira yerel mahkemece, tazminat istemenin şartlarının oluşup oluşmadığı araştırılırken, tutuklu kalınan sürenin de kesin olarak tespit edilmesi gerekmektedir." Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili dilekçesinde, davacının (sanığın) fazladan tutuklu kaldığı süreyi 56 gün olarak hatalı göstermiş olmasına karşın, talebinin şartla tahliye tarihinden itibaren fazladan tutuklu kalınan sürenin bir bölümüne ilişkin olmayıp bu sürenin tamamına yönelik tazminat istemi iradesini içerdiği ve bu kapsamda yerel mahkemenin yaptığı araştırma sonucunda tespit ettiği şartla tahliye tarihinden itibaren fazladan tutuklu kaldığı sürenin tamamını esas alması nedeniyle talepten fazla tazminata hükmedileceği sonucunun ortaya çıkacağı düşünülebilecek ise de, bu bağlamda yerel mahkemece taleple bağlılık ilkesine uygun olarak dava dilekçesinde fazladan ceza infaz kurumunda kalınan sürede yoksun kalınan gelir kaybına karşılık olarak talep edilen "1.500" TL’nin maddi tazminat olarak hüküm altına alınması gerekirken, miktar yerine, dilekçede belirtilen süre yönünden taleple bağlı kalınarak bu kapsamda davacı lehine gerek hükmün esasını oluşturan kısa kararda, gerekse gerekçeli kararda "fazlaya ilişkin talep hakkının saklı tutulmasına" ibarelerine yer verilmesi suretiyle, yazılı şekilde eksik maddi tazminata hükmedilmesi,
İsabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapmayı gerektirmeyen bu hususların aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının birinci bendinde davacı lehine hükmolunan maddi tazminat miktarının ""1.500"" TL"ye yükseltilmesi ve hükmün aynı bendi ile gerekçeli kararın ilgili bölümünden "fazlaya ilişkin talep hakkının saklı tutulmasına" ibarelerinin çıkartılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 11.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.