4. Hukuk Dairesi 2020/2795 E. , 2021/316 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 07/11/2013 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 24/11/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkilinin Adıyaman valisi olarak görev yapmakta iken Gerger Fırat Gazetesinin 31/10/2013 tarihinde internet sitesinde Gerger İlçesi Budin köyünde bulunan prefabrik tuvalet kabininin ilçe kaymakamının talimatı ile bulunduğu okuldan alınmak üzere gezi parkına götürüldüğünün yazıldığını ve söz konusu yazı içeriğinde müvekkiline yönelik ağır hakaretlerde bulunulduğunu, bu durumun kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu belirterek, uğranılan manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, davaya konu yazıda, kişilik haklarına bir saldırı olmadığı gibi yazının fikir ve düşünce hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, basın özgürlüğü sınırları içerisinde yayın yapıldığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen ilk kararın davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine Dairemizce, daha alt düzeyde tazminata hükmedilmek üzere karar bozulmuş, mahkemece uyulan bozma ilamı gereği davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bozma sonrası yapılan yargılama sırasında davaya konu yayın nedeniyle davalı hakkında Adıyaman 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/157 esas ve 2014/262 karar sayılı ilamıyla verilmiş olan cezaya karşı davalının yaptığı bireysel başvuru neticesinde, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı"nın 26/10/2017 gün ve 2014/18101 başvuru numaralı ilamıyla, başvurucunun ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kabul edilebilir olduğuna, kararın bir örneğinin ifade ve basın özgürlükleri ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve Adıyaman 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/02/2019 gün, 2018/32 esas ve 2019/101 karar sayılı ilamıyla da sanık davalının beraatine karar verilmiştir.
Öncelikle bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş olmakla, davacı lehine usuli kazanılmış hak doğup doğmayacağı hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Usuli kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
1086 sayılı HUMK"nun yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesinin usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay"ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü müktesep hak doğmuştur.
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 10.02.1998 tarih, 1987/2-520 esas ve 1988/89 karar sayılı ilâmında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir...” şeklinde tanımlanmakta ve bazı istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnalar kısaca şu başlıklarda özetlenebilir.
a) Mahkemenin görevi ile ilgili usulî kazanılmış haktan sözedilemez.
b) Yargıtay"ın bozma kararından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı"nın çıkarılmış olması da usul kazanılmış hakkın istisnasıdır.
c)Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur.
d)Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptâl kararında olacaktır.
e)Usulî kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usulî kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usulî kazanılmış hak da değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak re"sen nazara alınması gereken kesin hükümdedir.
f)Kamu düzenine aykırılıkta usulî kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir.
g)Nihayet, son olarak; Yargıtayın kararı her türlü yorumun, hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında, açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı ise ve onunla sıkı sıkıya bağlı olduğu halde de usulî kazanılmış hak ilkesi uygulanmayacaktır.
2010 yılında Anayasa"nın 148. maddesinde yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruları karara bağlama yetki ve görevi verilmiştir. Bu değişikliğin gerekçesinde şöyle ifade edilmiştir: "Bireysel başvuru ya da anayasa şikâyeti, kamu gücü tarafından, temel hak ve özgürlükleri ihlâl edilen bireylerin başvurdukları olağanüstü bir kanun yolu olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde, temel hakların korunması amacıyla bireysel başvuru yolu, pek çok uygar ülkede anayasa yargısının ayrılmaz bir parçası kabul edilmektedir.”
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun "Mahkemenin görev ve yetkileri" kenar başlıklı 3/1-c bendinde Yüksek Mahkemeye “Anayasanın 148 inci maddesi uyarınca yapılan bireysel başvuruları karara bağlamak” görevi verilmiştir.
Aynı kanunun "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir: "Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye‘nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
"Esas hakkındaki inceleme" kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:"... bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin inceleme ... bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."
"Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez.
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
Anayasanın 153. maddesine göre de, Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir ve Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar. Anayasa Mahkemesinin diğer kararları gibi bireysel başvuruları inceleyen Bölüm kararları da yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlamaktadır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; Anayasa Mahkemesi ihlal kararı gözetilerek davanın tümden reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış bu durum kararın bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01/02/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.