Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2015/88
Karar No: 2018/688

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/88 Esas 2018/688 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2015/88 E.  ,  2018/688 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Sulh Ceza
    Sayısı : 132-387

    Hakaret suçundan sanık ...’ın TCK’nın 125/1, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin Akçakale (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince verilen 07.10.2011 tarih ve 132-387 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yüksek 4. Ceza Dairesince 18.06.2014 tarih ve 36837-22166 sayı ile;
    "TCK’da hapis cezası ile adli para cezasının seçenekli yaptırım olarak öngörüldüğü hallerde TCK"nın 61. maddesinde öngörülen ölçütlere göre somut olay irdelenip aynı Kanunun 3. maddesindeki fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur ilkesi de gözetilerek, seçenekli yaptırımlardan hangisinin seçildiğinin gösterilmesi sonra da alt ve üst sınırlar arasında temel cezanın belirlenmesi gerekirken, yetersiz gerekçeyle hapis cezasının tercih edilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.07.2014 tarih ve 90163 sayı ile;
    "İtiraza konu uyuşmazlık; sanık hakkında işlediği kabul edilen hakaret suçunun hapis ya da adli para cezasını öngörmesi karşısında mahkemece para cezası yerine hapis cezasının tercih edilmesine ilişkin gösterilen gerekçenin yeterli olup olmadığına ilişkindir.
    5237 sayılı TCK’nun "Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, "Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ve güvenlik tedbirine hükmolunur" biçimindeki hüküm ile işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında "orantı" bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
    5237 sayılı TCK"nın 61. maddesinin birinci fıkrasında temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulması gereken hususlar; "Suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saik" şeklinde düzenlenmiş,
    Kanun koyucu, cezanın kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime somut olayın özellikleri ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini de göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Ancak hâkimin cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, bu düzenlemelere uygun olarak, suçun işleniş biçimi, suç işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik ile dosya içeriğine yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır.
    Öte yandan, sanığın sabıka kaydında geçmiş hükümlülüklerinin bulunması, şartlarının varlığı halinde tekerrür uygulamasında dikkate alınabilecek bir husus olup, TCK’nın 61. maddesinde sayılan temel cezanın belirlenmesi ölçütleri arasında bulunmadığından alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olarak kullanılamayacaktır. Bununla birlikte sabıka kaydındaki geçmiş hükümlülükler ile bu hükümlülüklerin niteliği ve sayısının aynı kanunun 61/1-f maddesinde yer alan "failin kastının ağırlığı"nın belirlenmesi sırasında hâkim tarafından göz önüne alınabilmesine de kanuni bir engel bulunmamaktadır.
    Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, maddi olayda, sanık ..."ın katılan ... ile aralarında husumet bulunduğu, sanık ..."ın katılanın kullanmakta olduğu 0541 ... .0 40 numaralı telefon hattını, 0 544 ... .9 60 numaralı telefon ile aradığı, katılana hitaben "Senin ananı avradını sinkaf edeceğiz." diyerek hakarette bulunması şeklinde gerçekleşen eylemde, sanığın üzerine atılı bulunan suçu işlediği konusunda, sanığın ikrarı ve tüm dosya kapsamından sanığın üzerine atılı suçu işlediği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
    Sanık ... ile ..."ın amca çocukları olduğu ve sanığın katılan ..."ın ablası ile evli olduğu ve katılanın ablasıyla boşanma aşamasında bulundukları sırada, katılan ..."in babası olan ....."ın sanık tarafından, ateşli silahla yaralanmasında suçu işleyenin sanık ... olduğu ileri sürülerek bu suçla ilgili olarak tutuklandığı ve her iki aile arasında husumet bulunması nedeniyle sanığın, katılan ..."e yönelik hakarette bulunduğunu ikrar etmesi karşısında, Yerel Mahkemece hakaret suçuyla ilgili olarak sanığa ceza tayin edildiği sırada, seçenekli yaptırımlardan hapis cezasının tercih edilmesinde gösterilen gerekçede herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    Akçakale Sulh Ceza Mahkemesinin 07.10.2011 tarih ve 132-387 sayılı kararında, suçun işleniş biçimi, meydana gelen zarar, sanığın kastı dikkate alınarak sanığın ekonomik durumu itibari ile seçenek yaptırımlardan hapis cezasının seçilmesi sureti ile sanığın takdiren asgari hadden ayrılmadan ceza tayin edilmiştir. Sanığın katılanın babasını ateşli silahla yaralaması ve katılanın ablasıyla boşanma aşamasında bulunması nedeniyle taraflar arasında bulunan husumetin etkisiyle hakaret suçunu işlediği ve kastının yoğunluğu ve suçun işleniş şekli ve sanığın ekonomik durumunun yetersiz olması gözönüne alındığında verilen hapıs cezasının ertelendiği de gözönüne alındığında, sanık hakkında hapis cezasının tercih edilmesinde bir isabetsizlik görülmediği" gerekçesiyle itiraz yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 18.12.2014 tarih ve 35867-36535 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık hakkında tehdit suçundan verilen beraat kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olduğundan, itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkındaki hakaret suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; seçimlik ceza öngören hakaret suçunda temel ceza hapis cezası olarak belirlenirken gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; suç tarihi itibarıyla uzlaşmaya tabi bulunmayan ve yargılama sonucu beraat kararı verilen TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesindeki tehdit suçunun, CMK’nın 253. maddesinin birinci fıkrasına 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle eklenen bent uyarınca uzlaştırma kapsamına alınması karşısında, şikâyete tabi oluşu nedeniyle başlangıçtan beri uzlaşma kapsamında kalıp uzlaştırmaya tabi olmayan başka bir suçla birlikte işlenmesi nedeniyle uzlaştırma yoluna gidilemeyen hakaret suçunda uzlaştırma hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Katılan ... 07.10.2010 tarihli dilekçesinde; 06.10.2010 tarihinde tanıklar ....., ..... ve sanığın, babası olan .....’a gece vakti, silahla saldırarak ağır derecede yaralanmasına sebebiyet verdiklerini 07.10.2010 tarihinde de bu kişilerin telefonla kendisini arayıp tehdit ettiklerini belirterek şikâyetçi olduğu,
    Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 26.11.2010 tarihli yazısının ekinde yer alan ve katılanın kullanımında bulunan 0541... .040 numaralı cep telefonu hattına ilişkin iletişimin tespiti kayıtlarına göre; sanığa ait 0544... .960 numaralı hattan katılana ait 0541... .040 numaralı hattın 07.10.2010 tarihinde saat 11:16:50 de arandığı ve 17 saniyelik bir görüşme gerçekleştirildiği, aynı gün saat 11:29:54 de ise sanığa ait hattın katılana ait hattan arandığı ve yapılan görüşmenin 16 saniye sürdüğü,
    Anlaşılmıştır.
    Katılan ... soruşturma evresinde; 06.10.2010 tarihinde akşam saat 18:00 sıralarında ....., ......, ....... isimli şahıslar ile sanığın, pompalı silahla saldırdıkları babasını ağır şekilde yaraladıklarını, bu olaydan sonra 07.10.2010 tarihinde öğle vakti kendi kullanımındaki 0541… .0 40 numaralı cep telefonu hattının .....’a ait 0544… .960 numaralı hattan arandığını, .....’ın telefonda kendisine hitaben "Seni de gelip vuracağız, seni, ananı avradını sinkaf edeceğiz!" dediğini,
    Kovuşturma evresinde ise; sanığın kendisini cep telefonu ile arayarak “Nerdesin? Baban gibi, gelip seni öldüreceğim, seni sinkaf ederim!" şeklinde sözler söylediğini, sonra tekrar kendisini arayarak aynı sözleri söylediğini, bu görüşmeyi yaparken hastanede olduğunu, konuşmayı kim olduğunu bilmediği kişilerin duyduğunu,
    Tanık .....; katılanı arayarak tehdit ve hakaret içerikli sözler söylemediğini, belirtilen telefon hattının abisi olan sanığa ait olduğunu ve katılanla yapılan telefon görüşmesinin sanık tarafından gerçekleştirildiği, bu görüşme sırasında sanığın yanında bulunduğunu, konuşmaları duyduğunu, sanığın tehdit veya hakaret içeren sözler söylemediğini,
    Tanık ......; katılanın kardeşi olduğunu, 2010 yılının Kasım ayında amcasının çocukları olan ......ile sanığın, babası ...."i silahla yaraladıklarını, daha sonra aileler arasında husumet oluştuğunu, her ne kadar sanığın olay sırasında kendisine silah doğrultması nedeniyle korktuğunu ve kendisine hakaret ettiğini iddia etmiş ise de bu hususun asılsız olduğunu,
    Tanık ... soruşturma evresinde; sanığın iddia ettiği gibi bir olaya şahit olmadığını,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık 07.10.2010 tarihinde kollukta; katılanın babası, kendisinin ise amcası olan ...."in 06.10.2010 tarihinde yaralanmasından sonra 07.10.2010 günü saat 10.00 sıralarında katılanın kendisini cep telefonundan arayarak “Babamı vurdunuz ben de size vurup öldüreceğim, oraya geliyorum, sizin ananızı avradını sinkaf ederim!” dediğini, olayla ilgisi olmadığını anlatmaya çalışırken telefonun yüzüne kapatıldığını,
    Soruşturma evresinde 16.12.2010 tarihinde Cumhuriyet savcısına verdiği savunmada; katılanın kız kardeşiyle evli olup boşanma aşamasında olduklarını, katılanın babası olan ...."in yaralanmasından dolayı tutuklanarak cezaevine girdiğini, bundan dolayı katılanla aralarında husumet bulunduğunu, kendisine iftira atıldığını, katılanın babasının yaralandığını sonradan öğrendiğini, bu olayın ertesi günü dükkânına giderken önce katılan ... zannettiği, ancak daha sonradan tanık Halil olduğunu öğrendiği kişinin kendisine silah doğrultup küfrettiğini, bu olaya tanık Abdullah"ın şahit olduğunu, belirtilen yerden uzaklaştıktan sonra katılanı arayarak ona küfrettiğini, ancak tehdit etmediğini, katılanın kendisine “Yoldayım geliyorum, gelip seni vuracağız.” dediğini, katılana küfrettiğini kabul ettiğini,
    Kovuşturma evresinde ise; aralarındaki husumet sebebiyle katılanı aradığını, kendisini niye öldürmek istediklerini sorduğunu, katılana yönelik hakaret ve tehdit içerikli sözler söylemediğini, bu sebeple Cumhuriyet savcılığındaki beyanının yanlış yazılmış olduğunu,
    Savunmuştur.
    Uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
    01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin 8. fıkrasında, "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir" hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
    19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle, 5237 sayılı TCK"nın 73. maddesinin başlığında yer alan “Uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK"nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir.
    5271 sayılı CMK"nın 5560 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
    "(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
    a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
    b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
    1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
    2. Taksirle yaralama (madde 89),
    3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
    4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
    5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239)
    Suçları.
    (2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
    (3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez" şeklinde belirlenmiş iken, 09.07.2009 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun’un 8. maddesiyle CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" cümlesi eklenmiş,
    02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve;
    "(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
    a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
    b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
    1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
    2. Taksirle yaralama (madde 89),
    3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
    4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
    5. Hırsızlık (madde 141),
    6. Dolandırıcılık (madde 157),
    7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
    8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
    suçları.
    c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
    (2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
    (3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" şeklinde kapsamı genişletilmiştir.
    Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK"nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun’un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin, gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir.
    6763 sayılı Kanun ile getirilen yeniliklerden biri de uzlaştırmanın kimler tarafından ve nasıl yapılacağına ilişkindir. Anılan Kanun’la, CMK’nın 253. maddesine eklenen 24 ve 25. fıkralarda;
    “(24) Her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirilir. Uzlaştırmacılar, avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin yer aldığı, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinden görevlendirilir. Uzlaştırmacı, hazırladığı raporu, tutanakları ve varsa yazılı anlaşmayı büroya gönderir. Uzlaştırma süreci sonunda soruşturma dosyaları, uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcıları tarafından sonuçlandırılır.
    (25) Uzlaştırmacıların nitelikleri, eğitimi, sınavı, görev ve sorumlulukları, denetimi, eğitim verecek kişi, kurum ve kuruluşların nitelikleri ve denetimleri ile uzlaştırmacı sicili, uzlaştırmacılar ve eğitim kurumlarının listelerinin düzenlenmesi, Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürolarının çalışma usul ve esasları, uzlaştırma teklifi ile müzakere usulü, uzlaştırma anlaşması ve raporda yer alacak konular ile uygulamaya dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.” hükümlerine yer verilmiştir.
    01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK’nın "Mahkeme tarafından uzlaştırma" başlıklı 254. maddesi;
    "(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
    (2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir" şeklinde iken, 19.12.2006 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile;
    "(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
    (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır" biçiminde değiştirilmiş, 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile CMK"nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
    "Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir" şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
    Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, gerek 5560 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası uzlaştırmanın, asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, ancak uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâllerinde kovuşturma aşamasında da mümkün olduğu kabul edilmelidir.
    Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
    Uzlaştırma ile failin cezalandırılması olanağı ortadan kalktığından, bu kurum ceza ilişkisini düşüren bir hâl olarak nitelendirilebilir. Bu nedenle uzlaşma; bir taraftan muhakemeyi engellemesi nedeniyle muhakeme hukuku kurumu, diğer yandan ise fail ile devlet arasında ceza ilişkisini sona erdirdiğinden maddi ceza hukuku kurumu olarak kabul edilmelidir.
    Öte yandan ceza hukukunda genel kural, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanunun uygulanmasıdır. Sonradan yürürlüğe giren bir kanunun, yürürlük tarihinden önce işlenen suçlara tatbik edilebilmesi, ancak lehe sonuçlar doğurması durumunda mümkündür. Önceki ve sonraki kanunlara göre hükmedilecek cezalar ve güvenlik tedbirleri aynı ise, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunun uygulanmasına imkân bulunmamaktadır.
    5237 sayılı TCK"nın “Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesi, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş olup, her iki maddede de ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, "failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması", “geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe yürürlük” ilkesine de yer verilmiştir.
    Bu ilke uyarınca, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.
    Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
    Sanığın, katılanın kardeşiyle evli olduğu, ancak ailevi sorunlar nedeniyle sanık ve katılan arasında husumet bulunduğu, olay tarihinden bir gün önce sanığın, katılanın babasını silahla yaraladığı, suç tarihinde de telefonla görüştüğü katılana hitaben hakaret ve tehdit içerikli sözler söylediği, suç tarihinde tehdit suçunun uzlaşma kapsamında bulunmaması, uzlaşma kapsamındaki hakaret suçunun tehdit suçu ile birlikte işlenmesi nedeniyle CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca uzlaşma kurumunun işletilememesi üzerine, sanık hakkında, TCK’nın 125. maddesinin birinci fıkrasındaki hakaret ve aynı Kanun’un 106. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesindeki tehdit suçları nedeniyle kamu davası açıldığı, yargılama sonucu sanık hakkında hakaret suçundan 2 ay 15 gün hapis cezasına hükmedilip cezanın ertelendiği, tehdit suçundan ise beraat kararı verildiği ve bu hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.
    Yerel Mahkemece verilen hükümden sonra CMK’nın 253. maddesinin birinci fıkrasına, 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle eklenen bent uyarınca anılan tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması ve yargılama sonucunda beraat kararı verilmesi nedeniyle, birlikte işlenen hakaret suçunda da uzlaştırma girişiminde bulunulmasına engel kalmamış olup, uzlaştırmanın maddi ceza hukukuna ilişkin sonuçları ile TCK"nın “Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesi gereği, sonradan sanık lehine olarak ortaya çıkan bu durum dolayısıyla öncelikle CMK"nın 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
    Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
    2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 18.06.2014 tarihli ve 36837-22166 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
    3- Akçakale (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 07.10.2011 tarihli ve 132-387 sayılı hükmünün; şikâyete tabi oluşu nedeniyle başlangıçtan beri uzlaşma kapsamında kalıp suç tarihinde uzlaştırmaya tabi olmayan TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesindeki tehdit suçuyla birlikte işlenmesi nedeniyle CMK’nın 253. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca uzlaştırma yoluna gidilemeyen hakaret suçu bakımından, hükümden sonra CMK’nın 253. maddesinin birinci fıkrasına, 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle eklenen bent uyarınca tehdit suçunun uzlaştırmaya tabi hâle gelmesi nedeniyle, uzlaştırma hükümlerinin uygulanması konusunda yasal bir engel kalmadığından, hakaret suçu yönünden uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle, başkaca yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
    4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.12.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi