10. Hukuk Dairesi 2017/1536 E. , 2017/6355 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, aksine kurum işleminin iptali ile malullük aylığı tahsisi istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyarak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada mahkemece verilen ilk karar, dairemizin 26.11.2015 günlü ve 2015/5945 Esas, 2015/20727 Karar sayılı ilamıyla “24.08.2009 günü davalı Kuruma başvurarak malûllük ve sürekli iş göremezliğinin belirlenmesini isteyen davacının durumu Kurum Bölge Sağlık Kurulunca değerlendirilerek 18.02.2010 tarihli yazıyla kendisine, 25. maddeye göre %60 oranında kayıp bulunmakta ise de anılan arıza/hastalıkla çalışmaya başlandığından malûllük aylığı bağlanamayacağının bildirildiği anlaşılan davacı hakkında 5510 sayılı Kanunun 25. Maddesinde yer alan -çalışma gücünün en az %60"ını kaybettiği belirlenen 4. maddenin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalının malûl sayılacağı, ancak, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başlandığı tarihten önce çalışma gücünün %60"ının kaybedildiği saptanırsa, sigortalının bu hastalık veya engelliliği sebebiyle malûllük aylığından yararlanamayacağı- hükmüne istinaden mi yoksa yaşlılık aylığı koşulları irdelenen 5510 Sayılı Yasa’nın 28’inci maddesi kapsamında mı talepte bulunduğunun istenecek açıklama ile belirtildikten sonra bir karar verilmesi” gereğine işaret edilerek, inceleme ve araştırma yapılmak üzere bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemece Dairemizce verilen bozma kararına uyulmuş ise de, bozma ilamına yanlış anlam verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece davacı avukatından alınan açıklamaya ile talebin maluliyet tahsisine yöneldiğinin anlaşılması karşısında, uyuşmazlık, davacının 5510 Sayılı Yasanın 25’inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya arızasının bulunup bulunmadığı hakkındadır.
Mahkemece, rapor aldırılmış ise de aldırılan raporlarda davacı hakkında sigortalı olmadan önce de bedeni çalışma gücü kaybının en az %60’ını kaybettiğine dair herhangi bir irdelemenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Maluliyet tahsisi taleplerine ilişkin olmak üzere, aylık bağlanması için Kurumca yapılacak işlemler ve gerekli prosedürün belirlenmesi hususunda davalı Kurumca 01.10.2008 tarihinde 5510 sayılı Kanunun maluliyet sigortası ile ilgili hükümlerinin de yürürlüğe girmesiyle birlikte 11.10.2008 tarihli Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kabul edilmiş iken, 28727 sayılı ve 03.08.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği 01.09.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Maluliyet aylığı bağlanabilmesi için, ilk defa sigortalı olarak çalıştığı tarihten önce malûl sayılmayı gerektirecek derecede hastalık ve arızasının bulunmaması gerekir. Sigortalılık öncesi malûl sayılmasını gerektirmeyecek düzeyde hasta veya sakat iken bu hastalık veya sakatlığı ilerlemiş ve sigortalılık sonrası malûl sayılmayı gerektirecek dereceye ulaşmış ise sigortalıya malûliyet aylığı bağlanabileceği ve davacı hakkında aldırılan raporlar arasındaki mevcut çelişkinin giderilmesi için, tüm tedavi evrakları da eklenerek Adli Tıp Genel Kurulundan davacının ilk işe giriş tarihinde malul olup olmadığını ve derecesini belirtir şekilde rapor alınması gereklidir.
Eldeki davada, davacı hakkında alınan ve Kurum yönünden bağlayıcı niteliği bulunan 29.09.2010 tarihli Yüksek Sağlık Kurulu kararına göre anılan madde çerçevesinde, davalı Kurumca davacının çalışma gücünün en az %60’ını kaybettiğine dair maluliyeti kabul edilmiş ise de ilk defa iş giriş tarihinde malul olup olmadığı hususunda ve 2013 tarihli yönetmelik kapsamında ayrıca irdeleme yapılmak suretiyle Adli Tıp Genel Kurulundan davacının ilk işe giriş tarihinde malul olup olmadığını ve derecesi ile başlangıç tarihini belirtir şekilde rapor alınması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 03.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.