14. Hukuk Dairesi Esas No: 2010/2433 Karar No: 2010/3240 Karar Tarihi: 24.03.2010
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2010/2433 Esas 2010/3240 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2010/2433 E. , 2010/3240 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 09.01.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 29.09.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, inanç ilişkisine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalı davayı kabul etmiştir. Mahkemece, taşınmazın hisselere bölünerek tescilinin mümkün olmadığı ve üzerindeki yapının kaçak olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacılar temyiz etmiştir. HUMK"nun 95. maddesi uyarınca kabul kat’i bir hükmün hukuki sonuçlarını meydana getirir. Gerçekten, mahkemenin doğru olarak saptadığı üzere kanuni zorunluluk aranan durumlarda davanın kabulü hüküm ve sonuç doğurmaz. O yüzden eldeki uyuşmazlıkta kabul beyanının kamu düzenine ilişkin bir hususu ihlal edip etmediği yönü üzerinde durulması gerekecektir. Dosyada mevcut ... Belediye Başkanlığının 14.03.2008 tarihli yazısında çekişmeli 2737 sayılı parselin bulunduğu alanının nazım imar planı kapsamında kaldığını bildirmiştir. Kısaca taşınmaz imar planı bulunan bir yerdedir. 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesinin son fıkrası ise “veraset yoluyla intikal eden, bu kanun hükümlerine göre şuyulandırılan, kat mülkiyeti kanunu uygulaması, tarım ve hayvancılık, turizm, sanayi ve depolama amacı için yapılan hisselendirmeler ile cebri icra yoluyla satılanlar hariç imar planı olmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere ayıracak özel parselasyon planları satış vaadi sözleşmeleri yapılamaz” hükmünü içermektedir. Görülüyor ki anılan bu hükme göre amaç imar planı olmayan yerlerde yapılaşmaya yönelik olarak arsa ve parsellerin hisselere ayrılarak satışı veya satış vaadini yasaklamaktır. Taşınmaz esasen nazım imar planı kapsamında bulunduğundan, uygulama imar planının yapılmamış olması 3194 sayılı İmar Kanununun 18/son maddesinin uygulanmasını gerektirmez. Öte yandan Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince mülkiyetin kapsamına taşınmaz üzerindeki yapılar da girer ise de arsa üzerindeki yapının kaçak olması arsa payının tescili şeklindeki istemin kabulüne engel değildir. Zira eldeki davada uyuşmazlık yapıdan değil, arsa payının tescili isteminden kaynaklanmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/14-145 Esas sayılı kararı da bu doğrultudadır. Bütün bu anlatılanlara göre; yukarıda belirtildiği üzere davanın kabulünde kamu düzenine aykırılık bulunmadığından istemin davalının kabul beyanı dikkate alınarak bir sonuca bağlanması gerekirken bazı gerekçelerle reddi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 24.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.