11. Hukuk Dairesi 2013/8680 E. , 2014/77 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL 29. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/02/2013
NUMARASI : 2012/15-2013/25
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 29. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 07.02.2013 tarih ve 2012/15-2013/25 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava konusu meblağ 17.220 TL"nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun"un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK"nın 3156 sayılı Kanunla değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında 19/01/2011 tarihinde 1 yıl süreli opsiyon sözleşmesi imzalandığını, sözleşme içeriğine göre bu sözleşmenin davalı bankanın tek yanlı iradesiyle oluşturulduğunu, bu kapsamda müvekkilinin sözleşmeye bağlı 19/01/2011 tarihinde 1.075.000 TL almak ile birlikte sözleşme süresi içinde banka tarafından opsiyon alım talebinde bulunulduğu anda bankaya 500.000 Euro satma yükümlülüğü altına girdiğini, ancak bu değerlerin bankanın alım hakkını kullandığı ana kadar soyut değerler ifade ettiğini, banka alım hakkını kullandığı anda yanlar arasında alacak / borç ilişkisinin doğabileceğini, bu esas içinde müvekkilinin herhangi bir nakdi veya gayrinakdi kredi kullanımının söz konusu olmadığını, müvekkilinin sözleşmede Euro üzerinden bir bedeli riske ettiğinden döviz piyasasındaki dalgalanmalar nedeniyle bankanın Euro değeri düşse de, yükselse de sözleşmede öngörülen 2.222,50 Euro tutarındaki opsiyon primini riske etmek durumunda olduğunu, müvekkilinin opsiyonu satan taraf olarak sözleşmenin pasif tarafını oluşturduğunu, bankanın sözleşme sonuna kadar istediği bir anda alım hakkını kullanacağının ortaya çıktığını, opsiyon seviyesinin 2,06 Euro/TL"nin altına düşmesi halinde sözleşmeyi tek yanlı iptal hakkının ortaya çıktığını, yine sözleşmede 2,15 Euro/TL olarak gösterilen fiyatın hedef fiyat olarak belirlenmiş olmasına karşın, müvekkilinin bu değeri aşan durumlarda dahi sözleşmeyi iptal hakkının olmadığını sözleşmenin imzalanmasından sonra öğrendiğini, sözleşmenin imzalanmasından sonra Euro değerinin 2,15 Euro seviyesini aşmış olmasına göre müvekkilinin talebine karşın sözleşmenin banka tarafından iptal edilmediğini, esas olarak müvekkilinin sözleşme imzalanırken hataya düşürüldüğünü, bu hatanın davalı bankanın hileli davranışlarıyla ortaya çıktığını, sözleşmenin imzalanması aşamasında gerekli aydınlatıcı bilginin verilmediğini ileri sürerek, 19/01/2011 tarihli opsiyon sözleşmesinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında 15/09/2010 tarihinde "temel bankacılık hizmetleri sözleşmesi" ve "türev işlemleri çerçeve sözleşmesi" imzalandığını, bu sözleşmeler kapsamında müvekkili bankanın M. Özel Bankacılık Merkezi"nde davacı adına hesap açıldığını, bu hesap üzerinden anılan sözleşmeler kapsamında ve takip eden tarihlerde dava konusuna benzer opsiyon işlemleri yapıldığını, bu işlemler sonucu işlemin niteliğine göre opsiyon prim bedellerinin davacıya 1 veya 2 günlük valörlerle ödendiğini, bu işlemden sonra 05/10/2010 ve devam eden tarihlerde de işlem yapılmaya devam edildiğini, davacının bu işlemlere bağlı 1.401 USD ve 1.222 Euro tutarında opsiyon primi elde ettiğini, davacının son olarak Euro/TL paritesinin düşeceği beklentisi ile 19/01/2011 tarihinde 1 yıl vadeli 2,15 Euro/TL hedef fiyatlı ve 2,06 Euro/TL kullanım iptal hakkı seviyesi üzerinden 500.000 Euro tutarlı opsiyon işlemini gerçekleştirdiğini, bu opsiyon ile davacının 1 yıl sürede Euro/TL kurunun 2,06 seviyesine gelmediği takdirde 19/01/2012 tarihinde 500.000 Euro tutarını 2,15 Euro/TL kurundan bankaya satma taahhüdünde bulunduğunu, bu işleme ait 2.222 Euro tutarındaki opsiyon priminin 1 gün sonra davacının hesabına geçirildiğini, bu işleme itiraz edilmediğini, davacının emir ve talimatlarıyla yapılan bu ve benzeri işlemler sonucunda davacının kimisinde kâr, kimisinde zarar elde ettiğini, ancak verilen emir kapsamında yapılan son işlemin döviz kurlarındaki aşırı hareketlilik sonucu davacının hesabında zarar meydana gelmesine neden olduğunu, opsiyon işleminin bitmesine iki gün kala açılan bu davanın yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, taraflar arasında düzenlenen 19/01/2011 tarihli opsiyon sözleşmesinin düzenlenmesine esas sentetik ürün işlemine yönelik olarak davalı bankanın davacıyı yeterli şekilde aydınlatmadığı, oluşabilecek risklerin nelerden olabileceği konusunda ayrıntılı bilgilendirme yapılmadığı, yanlar arasında geçen telefon kayıtlarında da hedefi aşan durumlara ilişkin riskin ayrıntısına yer verilmediği, davacı yönünden oluşabilecek kazanç imkanından soyut olarak söz edildiği, bu kapsamda düzenlenen sözleşmenin bankacılık teamülleri ve hukuk normlarına uygun bulunmadığı, düzenlenen çerçeve sözleşmesi içeriğindeki konuların sadece genel işlem koşullarını içerdiği, borçlar hukuku kapsamında bunların yazılmamış sayılacağı gerekçesiyle, davanın kabulü ile taraflar arasındaki 19/01/2011 tarihli opsiyon sözleşmesinin iptaline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasında akdedilen opsiyon sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu uyarınca, davacı ve davalı banka arasında akdedilen 19/01/2011 tarihli opsiyon sözleşmesine esas, sentetik ürün işlemi yönünden davalı bankanın oluşabilecek risklere ilişkin olarak ayrıntılı bilgilendirme yapmayarak aydınlatma yükümlülüğüne aykırı davrandığı, düzenlenen sözleşmenin bankacılık teamülleri ve hukuk normlarına uygun bulunmadığı kanaatiyle davanın kabulü ile dava konusu sözleşmenin iptaline karar verilmiştir. Ancak, davalı vekilinin, yapılan işlemlerin davacının emir ve talimatlarına dayandığı, yapılan işlemlerin riskli işlemler olduğunun davacı tarafından imzalanan tüm sözleşmelerde ve risk bildirim formunda düzenlendiği gibi telefon konuşmaları ve opsiyon teyit formunda davacıya açıkça bildirildiği, dava konusu işlemlerin davacı tarafından daha önce de yapıldığı yönündeki savunmaları ile hükme esas alınan bilirkişi raporuna davalı vekili tarafından opsiyon sözleşmelerinin iptal hakkının, opsiyon alıcısı ve satıcısı olmanın getirdiği hukuki durumun, davacı tarafından daha önce yapılan işlemler ile dava konusu işlemin benzerliklerinin ve sentetik işlem olma özelliğinin eksik ve yanlış yorumlandığı yönünde ciddi itirazları ayrıntılarıyla karşılanmamış olup karar gerekçesinde de tartışılmamıştır. Bu itibarla, mahkemece, bilirkişi heyetinden belirtilen savunma ve itirazları karşılayacak şekilde ek rapor veya yeni bir rapor alınıp sonucuna göre karar verilmek gerekirken, yazılı şekilde noksan incelemeyle ve yetersiz bilirkişi raporuna göre hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın açıklanan nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 06.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.