12. Ceza Dairesi 2017/11425 E. , 2017/11029 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Taksirle Öldürme
Hüküm : TCK"nın 85/2, 53/6, 63. maddeleri gereğince mahkumiyet
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda, Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesi"nin 15.06.2017 tarih 2017/11 esas 2017/158 sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle öldürme suçundan tayin edilen hükme yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin verilen hüküm katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre,katılanlar vekilinin, ceza miktarına ve suç vasfının yanlış belirlendiğine ilişkin itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi 21.09.2017 tarih, 2017/2883 - 2017/1378 sayılı kararına karşı yapılan temyiz isteminin isteme uygun olarak CMK"nın 302/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE; 28.12.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ:
Sayın çoğunlukla aramızda baş gösteren uyuşmazlık temel cezanın tayininde olayın oluş şekline, neticesine ve dosya kapsamına göre asgari hadden çok fazla ayrılınması noktasındadır.
Olayın oluş şekli dosya kapsamı ve mahkemenin kabulüne göre şöyledir, sanık yönetimindeki araçla karşı yön şeridini gerektiği şekilde kontrol etmeden sollamaya geçtiği ve karşı yön şeridinden yani kendi şeridinden gelmekte olan motorsikletle asli kusurlu olarak çarpışması sonucu 2 kişinin öldüğü şeklindedir.
Mahkeme gerekçesinde ve kabulünde olayın bundan başka bir ayrıntısı bulunmamaktadır. Olayın oluşunu ağırlaştıran sanığa atfı kabil başka bir unsur yoktur. Hız konusundan sayın mahkeme hiç bahsetmemiştir, zaten sanığın ifadesinden de anlaşılacağı gibi hızlı olmadığı aşikardır. Mekanik bir ölçüm yoktur. Hızı tesbit edecek fren izi tesbiti yoktur.
Alkollü olup olmama konusu vardır, mahkeme bu konuyu çok iyi irdelemiş ve şüpheden sanık yararlanır demiştir.
Yani kısacası asgari hadden çok uzaklaşılmasını gerektiren bir kabul bulunmamaktadır.
Sadece sanığın olay sonrası olumsuz tavırları vardır. Sayın mahkeme sanığın olay yerinden kaçtığı, kolluk kuvvetinden kaçmaya yönelik davranışta bulunduğu, olay saatinden çok sonra kolluğa teslim olduğu, kazanın etkilerini azaltmaya yönelik davranışta bulunmadığı, demekle sanığın dosyaya yansıyan olumsuz sosyal kişiliğinden bahsetmektedir. Bunlardan dolayı da TCK"nın 62 ve 50. maddesinin uygulamamıştır. Bunlar cezanın kişiselleştirilmesiyle alakalıdır. Yani baktığımızda TCK"nın 50, 51, 62, 231. maddelerinin uygulanması veya uygulanmamasıyla alakalıdır.
Biz de mahkemenin sanık hakkındaki kişiselleştirme kurumlarından TCK"nın 62 ve 50. maddelerinin uygulanmaması yönündeki kabulüne sayın çoğunlukla beraber katılmaktayız. Yerinde bir uygulamadır.
Cezanın belirlenmesi ise TCK"nın 61. maddesi yerine bulmuştur ve buradaki kriterler tadadi değil tahdididir. suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki kullanılan araçlar, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, fiilin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saik göz önüne alınarak sanığa verilecek cezanın tesbit edilmesi, hüküm altına alınmıştır. Haksızlık teşkil eden fiille doğrudan irtibatlı olmayan ancak cezanın kişiselleştirmesi ile alakalı olabilecek kanun hükmüne göre hal tavır tutum ve davranışlar kriter olarak kanun hükmüne göre benimsenmemiştir.
Olayımız taksirli bir suçtur. Meydana gelen zararın ve tehlikenin ağırlığı ile taksire dayalı kusurun ağırlığı suçun işleniş biçimi burada kriter olacaktır. Aynı zamanda temel ceza dosya kapsamına ve oluşa uyumlu bir şekilde belirlenmelidir.
TCK"nın 61. maddesiyle beraber ayrıca birde TCK"nın 3/1. maddesi ile temel cezanın belirlenmesinde rol oynamaktadır. Yani fiilin ağırlığıyla orantılı ceza tayin edilmelidir. Kısacası orantılılık ilkesi aracılığıyla adalet sağlanmaya çalışılmalıdır.
Suçu işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla verilecek ceza arasında orantı bulunmalıdır.
Temel cezanın belirlenmesinde TCK"nın 3/1. maddesiyle 61. maddesi paralel düzenlemeler içermektedir.
TCK"nın 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesiyle uyumlu ve yerinde bir uygulama olduğundan kuşku duyulmamalıdır.
Sonuç olarak bu dosyada da onarıcı adalet düşüncesiyle alt sınırdan makul oranda uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi gerekirdi.
Herkese ders olsun düşüncesiyle ceza tayin edilmemelidir. Yukarıda anlatmaya çalıştığımız gibi,
Yerel mahkeme temel cezayı belirlerken TCK"nın 3/1 ve 61. maddesini göz önüne olarak alt sınırdan makul oranda uzaklaşarak ceza tayin etmeliydi. Onarıcı adalet bunu gerektirirdi. Mahkemenin kabulune ve gerekçesine baktığımızda dosyamızın içeriğine ve oluşa göre sanığın cezasını belirlemede kusur açısından sanık asli kusurlu olup bu olay sonrasında 2 kişi vefat etmiştir. Sanığın cezası belirlenirken başkaca bir ağır durum söz konusu değildir.
Bu nedenlerle mahkemenin temel cezayı 9 yıl olarak tayin etmesini kabul eden sayın çoğunluğun görüşüne asgari hadden çok uzaklaşıldığından alt sınırdan makul oranda uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan saygılarımızla katılmıyoruz.