10. Hukuk Dairesi 2015/19077 E. , 2017/6232 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava rucüan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, iş kazası nedeniyle ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirin 506 sayılı Yasa"nın 26. maddesi uarınca tahsili istemine ilişkindir.
506 sayılı Yasa"nın 26. maddesinde sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşulları düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir.
İnceleme konusu davada; Davalı işveren bünyesinde ... Barajı inşaatı işinde çalışan sigortalı... 15.06.2007 tarihinde kalıp ustalarının iskele üzerinde dolu savak kalıbı kurdukları sırada onlara 2.5 kg ağırlığındaki panoları çelik geçmeli iskelenin üzerine iskele korkuluklarından çıkarak verdiği esnada dengesini kaybederek yere düştüğü ve bacağının kırıldığı, Mahkemece alınan 25.10.2010 tarihli bilirkişi raporunda işverenin %60, sigortalının %40 oranında, 10.10.2012 tarihli raporda işverenin %90, sigortalının %10 oranında kusurlu bulunduğu, tazminat davasında alınan bilirkişi raporunda ise işverenin %80, sigortalının %20 kusurlu bulunduğu, 10.10.2012 tarihli rapor hükme esas alınarak %90 kusur karşılığı miktarın hüküm altına alındığı anlaşılmakta olup, üç bilirkişi raporunda da işverenin kusur oranı farklı belirlendiğinden bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmiş olması yerinde değildir.
506 sayılı Yasa"nın 26. maddesindeki sorumluluğun kusur sorumluluğuna dayandığı dikkate alındığında kusur raporlarının 506 sayılı Yasa"nın 26, 4857 sayılı Yasa"nın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü"nün 2 vd. maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasa"nın 77. maddesi; “İşverenler
işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır.
İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak incelenmelidir.
Buna göre; işverence alınması gerekli önlemlerin neler olduğu, bu önlemlerin işveren tarafından alınıp alınmadığı, alınmış olan önlemlere sigortalının uyup uymadığı hususlarını irdeleyen, kusur aidiyet ve oranlarını gerekçeleriyle ortaya koyan, raporlar arasındaki çelişkiyi gideren konusunda uzman bilirkişi heyetinden yeniden rapor alınmalı ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece; yukarıda açıklanan eksiklikler giderildikten sonra karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 02.10.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.