Esas No: 2016/5444
Karar No: 2016/7563
Karar Tarihi: 30.12.2016
Silahlı çetenin sair efradı olmak - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/5444 Esas 2016/7563 Karar Sayılı İlamı
16. Ceza Dairesi 2016/5444 E. , 2016/7563 K.
"İçtihat Metni"
Silahlı çetenin sair efradı olmak suçundan Ankara (kapatılan) 1 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 23.06.1998 tarihli ve 1998/16 esas, 1998/76 karar sayılı ilamı ile 15 yıl ağır hapis cezasına hükümlü ... hakkında yapılan uyarlama yargılaması sonucunda lehe bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri gereğince yasadışı silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara (kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.10.2006 tarihli ve 1998/16 esas, 1998/76 sayılı ek kararını müteakip hükümlü tarafından adli sicil kaydının silinmesi ve infaz bitirme fişi verilmesi talebine yönelik hükmedilen cezanın ceza zamanaşımına uğraması nedeniyle infazına yer olmadığına ilişkin Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.10.2015 tarihli ve 2015/595 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.11.2015 tarihli ve 2015/956 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, 15 yıl ağır hapis cezası nedeniyle 19.09.1996 tarihinde tutuklanan hükümlünün infazına kesintisiz olarak 25.07.2001 tarihinde sağlık sorunları sebebiyle verilen erteleme kararına kadar devam olunmuş, 6 aylık erteleme kararı nedeniyle hükümlü 25.07.2001 tarihinde tahliye edilerek sürenin 25.01.2002 tarihinde dolmasına rağmen yakalama işlemi yapılmadığından 25.01.2002 tarihinden itibaren zamanaşımı işlemeye başlayarak 29.07.2002 tarihinde şifası tebeyyün edinceye kadar tekrar erteleme kararı verilmesi nedeniyle kesilen ceza zamanaşımı 23.03.2004 tarihli erteleme kaldırma kararı nedeniyle tekrar işlemeye başlayarak, en son 23.07.2004 tarihinde infazın durdurulmasına karar verildiğinden ceza zamanaşımının bu tarihte durmuş olmasına karşın, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanlığının 23.06.2014 tarihli yazısına ekli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararının 24.06.2014 tarihinde mahkemesine ulaşmasına rağmen herhangi bir işlem yapılmamasının hükümlü aleyhine sonuç doğurmayacağı düşünüldüğünden 24.06.2014 tarihinden itibaren ceza zamanaşımının tekrar işlemeye başlaması gerektiği dikkate alındığında, hükümlünün uyarlama sonucu verilen 7 yıl 6 ay hapis cezasından 1/4 oranında indirim yapıldığında yatacağı süre 2051 gün olmakla, 07.09.1996 - 19.09.1996 tarihleri arası 12 gün gözaltında, 19.09.1996 - 25.07.2001 tarihleri arası 1770 gün tutuklu ve hükümlü olmak üzere toplam 1782 gün cezaevinde kalmış olduğu ve infaz etmesi gereken bakiye 269 gün hapis cezasının mevcut olduğu, hükümlünün bakiye 5 yıldan az hapis cezası kaldığından ceza zamanaşımının 5237 sayılı Kanunun 68/1-e maddesi gereğince 10 yıl olduğu ve 24.06.2014 tarihinden önce 25.01.2002 - 29.07.2002 tarihleri arası 186 gün, 23.03.2004 - 23.07.2004 tarihleri arası 122 gün; 24.06.2014 tarihinden itiraz tarihine kadar geçen süre 504 gün olmak üzere toplam 2 yıl 2 ay 22 gün ceza zamanaşımının işlediği ve halen 10 yıllık ceza zamanaşımının dolmadığı tespit edildiğinden, merciine yapılan itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 25.05.2016 gün ve 94660652-105-06-15040-2015-Kyb sayılı istemlerine dayanılarak anılan kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi gereğince kanun yararına bozulmasına ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.06.2016 gün ve 2016/235329 sayılı tebliğnamesiyle bozma talep edilmiş olmakla dosya incelenerek gereği düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I)OLAY:
Hükümlü ... hakkında "Silahlı çetenin sair efradı olmak" suçundan Ankara (kapatılan) 1 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 23.06.1998 tarihli ve 1998/16 esas, 1998/76 karar sayılı ilamı ile 15 yıl ağır hapis cezasına karar verildiği, temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 25.02.1999 gün ve 1998/2798 esas, 1999/1082 karar sayılı ilamı ile bu kararın kesinleştiği, 01.06.2005 tarihinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun yürürlüğe girmesi üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca uyarlama talebinde bulunulduğu, yapılan uyarlama yargılaması sonucunda, Ankara (kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesi 16.10.2006 tarih ve 1998/16 esas, 1998/76 sayılı ek kararıyla hükümlü hakkında; lehe bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri gereğince "yasadışı silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair karar verdiği, Ankara (kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesinin anılan ek kararını müteakip hükümlü tarafından Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesine 18.09.2015 tarihinde verilen dilekçe ile "adli sicil kaydının silinmesi ve infaz bitirme fişi verilmesi” talebinde bulunulduğu, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi 05.10.2015 tarih ve 2015/595 değişik iş sayılı kararıyla "hükmedilen cezanın ceza zamanaşımına uğraması nedeniyle infazına yer olmadığına, hükümlü tarafından istenilen taleplerin görev alanında olması nedeniyle Cumhuriyet savcılığı tarafından değerlendirilmesi” şeklinde karar verdiği, bu karara karşı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan itirazında Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.11.2015 tarihli ve 2015/956 değişik iş sayılı kararıyla reddedilerek söz konusu kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
II)KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
Yasadışı silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen ve hapis cezasının infazına esas "bakiye ceza miktarı 5 yıldan az" olan hükümlü hakkında; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 68/1-e. maddesinde düzenlenen "10 yıllık ceza zamanaşımı” süresinin somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkindir.
III)HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Kesinleşmiş ve infaz edilebilir bir ceza mahkumiyetinin muayyen bir müddet geçmesi ile birlikte infaz edilmemesi haline ceza zamanaşımı denir. Burada devletin cezayı yerine getirme hakkı düşmektedir.
Maddi ceza hukuku kurumu olan ceza zamanaşımının gerçekleşmesi kişinin mahkumiyet kararının infazına engel olur. Çünkü devlet, cezanın infazından sarfınazar eder, yoksa mahkumiyet ortadan kalkmaz ve hukuki varlığını sürdürür. Bu durumda ceza zamanaşımına uğrayan bu hükümlülük varlığını sürdürdüğü için adli sicile işlenebilir, tekerrüre esas olabileceği gibi ertelemeye de engel olabilir.
Ceza zamanaşımı süreleri, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 112. maddesi ile meri 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 68. maddesinde karşımıza çıkmaktadır.
765 sayılı Kanunun 112. maddesi;
"Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki müddetlerin mürurile ortadan kalkar:
1.Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası ve müebbet ağır hapis cezaları otuz sene,
2.Yirmi sene ve daha fazla müddetle ağır hapis cezası yirmi dört sene,
3.Beş seneden ziyade ağır hapis veyahut hapis veya müebbet sürgün cezası yirmi sene,
4.Beş seneye kadar ağır hapis veyahut hapis veya muvakkat sürgün veya muvakkaten hidemâtı âmmeden memnuiyet cezaları ile ağır cezayı nakdî hükümleri on sene,
5.Bir aydan ziyade hafif hapis veyahut bir meslek ve sanatın tatili icrası yahut otuz liradan ziyade hafif cezayı nakdî hükümleri dört sene,
6.Bundan evvelki bentte beyan olunan miktardan aşağı ceza hükümleri on sekiz ay geçmesiyle ortadan kalkar.
Nevileri başka başka cezaları havi hükümler, en ağır ceza için konulan müddetin geçmesiyle ortadan kalkar.
Cezanın müruru zaman ile ortadan kalkmasından sonra emniyeti umumiye nezareti altında bulunmak cezasının da hükmü kalmaz.”.
5237 sayılı Kanunun 68. maddesi;
“(1) Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki sürelerin geçmesiyle infaz edilmez:
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında kırk yıl.
b) Müebbet hapis cezalarında otuz yıl.
c) Yinni yıl ve daha fazla süreli hapis cezalarında yirmidört yıl.
d) Beş yıldan fazla hapis cezalarında yirmi yıl,
e) Beş yıla kadar hapis ve adlî para cezalarında on yıl.
(2) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle ceza infaz edilmez.
(3) Bu Kanunun ikinci kitabının dördüncü kısmında yazılı yurt dışında işlenmiş suçlar dolayısıyla verilmiş ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis veya on yıldan fazla hapis cezalarında zamanaşımı uygulanmaz.
(4) Türleri başka başka cezaları içeren hükümler, en ağır ceza için konulan sürenin geçmesiyle infaz edilmez.
(5) Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır.”,
Şeklinde düzenlenmiştir.
Ceza zamanaşımı bakımından, iki kanun hükümleri karşılaştırıldığında;
a) 5237 sayılı TCK"da ceza zamanaşımı süreleri daha uzun olarak belirlendiği,
b)765 sayılı TCK"da ceza zamanaşımı sürelerinin geçmesiyle cezaların “ortadan kalkacağı” belirtilmişken; 5237 sayılı TCK’da ceza zamanaşımı sürelerinin geçmesinin, cezayı ortadan kaldırmadığı, sadece bir infaz engeli oluşturduğu,
c) 765 sayılı TCK"da çocuklar bakımından ayrı bir ceza zamanaşımı süresi öngörülmemişken 5237 sayılı TCK"da çocuklar açısından fiili işlediği sıradaki yaşı gözönünde bulundurulmak suretiyle ayrı ceza zamanaşımı süreleri tespit edildiği,
Görülecektir.
Ceza zamanaşımı süresinin hangi andan itibaren işlemeye başlayacağı, 765 sayılı TCK"nın 113. maddesinde “Hükümlerde müruru zaman hükmün katileştiği veya infazın herhangi bir suretle inkıtaa uğradığı günden itibaren işlemeğe başlar.” şeklinde hükme bağlanmış iken; 5237 sayılı TCK"nın 68. maddesinin beşinci fıkrasında “ Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır.” şeklinde belirtilmiştir.
Burada, iki kanun hükümleri arasındaki temel fark, 5237 sayılı TCK"da, ceza zamanaşımının kesintiye uğraması halinde göz önünde bulundurulması gereken zamanaşımı süresinin, kesintiden sonra infazı gereken cezanın süre ve miktarına göre hesaplanacağına ilişkin hükmün getirilmiş olmasıdır.
Ceza zamanaşımını kesen nedenler, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 114. maddesinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ise 71. maddesinde düzenlenmiştir.
765 sayılı TCK’da hükümlünün yakalanmasının ceza zamanaşımını kesmesi, hürriyeti bağlayıcı cezalar yönünden kabul edildiği halde (m. 114/1,2. cümle), 5237 sayılı TCK’da böyle bir ayırıma yer verilmemiştir.
765 sayılı TCK’da bir suçtan dolayı mahkum olan kimsenin ceza zamanaşımı süresi içinde mahkum olduğu suç türünden diğer bir suç işlediği takdirde ceza zamanaşımının kesileceği kabul edilmiş iken (m. 114/2); 5237 sayılı TCK’da ise, bir suçtan dolayı mahkûm olan kimsenin, üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi halinde, ceza zamanaşımının kesileceği öngörülmüştür.
Kesinleşen cezanın yerine getirilmemesinin bazı engeller yüzünden olanaklı olmaması halinde ise ceza zamanaşımının durması kavramı ortaya çıkmaktadır. 5237 sayılı TCK ile 765 sayılı TCK"da ceza zamanaşımının durması ile ilgili herhangi bir düzenleme bulunmamakla birlikte gerek Anayasada gerekse de 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun ile 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunda bu konuda hükümlere yer verilmiştir.
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 15 maddesinin 2. fıkrasında; "Cezanın infazının ertelenmesi veya durdurulması halinde, bu cezaya ilişkin zamanaşımının işlemeyeceği", 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun geçici 1. maddesinin 4. fıkrasında ise; “Bu madde hükümlerine göre cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi hallerinde erteleme süresince ceza zamanaşımının duracağı” açıkça düzenlenmiştir.
Ceza zamanaşımını durduran nedenlerin varlığı halinde o günden itibaren ceza zamanaşımı işlemeyecek ancak kesilmeden önce işleyen ceza zamanaşımı süresi saklı kalacaktır. Ceza zamanaşımının durduğu veya işlediği gün ise süreye dahil olacaktır. Yasalarda ceza zamanaşımının ne kadar süre duracağı (üst sınır) konusunda bir belirleme yoktur. Ceza zamanaşımını durduran nedenin ortadan kalkmasından sonra sürenin tekrar işlemeye başlayacağı açıktır.
İnfaz dosyasının incelenmesinde;
Hükümlünün “silahlı çetenin sair efradı olmak” suçundan 15 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu suç nedeniyle hükümlünün 19.09.1996 tarihinde tutuklandığı, kararın 19.03.1999 tarihinde kesinleşmesi üzerine tutukluluğun hükümlülüğe dönüşerek infaza devam olunduğu, ancak hükümlü hakkında ölüm orucu sebebiyle rahatsızlanması ve Adli Tıp Kurumunun raporu dikkate alınarak Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından CMK’nın 399/2 maddesi gereğince 25.07.2001 tarihinden itibaren 6 ay süreyle infazının ertelenmesine karar verildiği, 6 Aylık sürenin 25.01.2002 tarihinde dolduğu, hükümlünün talebi üzerine tekrar Adli Tıp Kurumuna sevk edildiği, 29.07.2002 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 29.07.2002 tarihinden geçerli olmak üzere “şifası tebeyyün edinceye kadar” tehir kararı verildiği, daha sonra Gebze Cumhuriyet Başsavcılığınca Adli Tıp Kurumunun 17.03.2004 tarihli raporu da dikkate alınarak 23.03.2004 tarihinde; “tehir kararının kaldırılmasına hükümlü hakkında yakalama müzekkeresi çıkartılmasına” ilişkin karar verildiği, bu kapsamda hükümlü hakkında 22.03.2004 tarihli yakalama müzekkeresi düzenlendiği, bu arada hükümlünün özel affı için Cumhurbaşkanlığı ile aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunduğu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin “hükümlünün cezasının ikinci bir bildirime kadar infaz edilmemesine” ilişkin kararı uyarınca Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 23.07.2004 tarih ve 2004/244 D. İş sayılı kararı ile “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden gelecek ikinci bir bildirime kadar hükümlü Fatirne Akalın’ın cezasının infazının durdurulmasına” karar verildiği, hükümlünün 25.07.2001 tarihinden sonra hapis cezasının infazına devam edilmediği, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.10.2006 tarih ve 1998/16, 1998/76 sayılı kararı ile 5237 sayılı yasa hükümlerine göre uyarlama yapılarak hükümlünün 5237 sayılı Yasanın 314/2 maddesi ve 3713 sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca “7 yıl 6 ay hapis cezası” ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın 09.11.2006 tarihinde kesinleştiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından infazın durdurulması nedeniyle infaz kayıtları kapatılarak 26.02.2009 tarihinde ilamın Mahkemesine iade edildiği, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 21.02.2014 tarihli yazı ile Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünden “hükümlü ... hakkında Avrupa insan Hakları Mahkemesince yeni bir karar verilip verilmediğinin” sorulduğu, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanlığının 23.06.2014 tarih 98935694 - 03.10.2013 sayılı yazısı ekinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin “kabul edilmezlik ve ayrıca sözleşmenin 29. maddesinin 3. fıkrasının uygulanmasının son verilmesine” dair kararının Mahkemeye gönderildiği görülmüştür.
Bu kapsamda;
Hükümlünün uyarlama sonucu verilen 7 YIL 6 AY HAPİS cezasından 1/4 indirim yapıldığında infaz kurumunda geçireceği süre 2051 gündür.
Hükümlü bu suç nedeniyle 07.09.1996 - 19.09.1996 tarihleri arası 12 gün gözaltında, 19.09.1996 - 25.07.2001 tarihleri arası 1770 gün tutuklu ve hükümlü olmak üzere toplam 1782 gün cezaevinde kalmıştır. İnfaz etmesi gereken bakiye 269 gün hapis cezası mevcuttur.
Hükümlünün bakiye 5 yıldan az hapis cezası kaldığında ceza zamanaşımı 5237 sayılı Yasanın 68/1-e maddesine göre 10 yıldır.
Zaten yerel mahkeme ile Cumhuriyet savcılığı arasında “ceza zamanaşımına esas olan infazı gereken bakiye hapis cezasının 5 yıldan az olduğu konusunda” herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, ceza zamanaşımının ne zaman kesintiye uğradığı ya da ne zaman durduğu konularında ortaya çıkmaktadır.
İnfaz dosyasından; 15 yıl Ağır hapis cezası nedeniyle 19.09.1996 tarihinde tutuklanan hükümlünün infazına kesintisiz olarak, 25.07.2001 tarihinde verilen sağlık sebebiyle erteleme kararına kadar devam olunduğu, 6 aylık erteleme kararı nedeniyle hükümlünün 25.07.2001 tarihinde tahliye edildiği, 6 aylık sürenin 25.01.2002 tarihinde dolmasına rağmen yakalama işlemi gerçekleştirilememesi karşısında hükümlü hakkında 25.01.2002 tarihinden itibaren ceza zamanaşımının tekrar işlemeye başladığı, 29.07.2002 tarihinden geçerli olmak üzere "şifası tebeyyün edinceye kadar" tekrar erteleme kararı verilmesi nedeniyle hükümlü hakkında ceza zamanaşımının tekrar kesildiği, kesintinin bu kararın kaldırıldığı 23.03.2004 tarihine kadar devam ettiği, son olarak 23.07.2004 tarihinde Mahkemece "infazın durmasına ve infaz evrakının mahkemesine iadesine" karar verilmekle ceza zamanaşımının durduğu belirlenmiştir.
Tüm bu açıklamalar karşısında, yasal düzenlemeler ve somut olay birlikte değerlendirildiğinde;
Ceza zamanaşımını son kesen işlem Gebze Cumhuriyet Başsavcılığının sağlık sebebiyle verilen tehir kararını kaldırdığına dair 23.03.2004 tarihli karar olup bu tarihten itibaren “Mahkemenin 23.07.2004 tarihinde infazın durmasına karar verene kadar” ceza zamanaşımı işlemiştir. Bu süre 4 aydır. 23.07.2004 tarihinden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 24.06.2014 tarihinde Mahkemeye ulaşan ikinci kararına kadar da ceza zamanaşımı durmuştur.
Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanlığının 23.06.2014 tarihli yazısına ekli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı 24.06.2014 tarihinde Mahkemesine ulaştığı halde herhangi bir işlem yapılmaması hükümlü aleyhine sonuç doğurmayacağı ve 24.06.2014 tarihinden itibaren ceza zamanaşımının tekrar işlemeye başlaması gerektiği dikkate alındığında, yasadışı silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen ve hapis cezasının infazına esas “bakiye ceza miktarı 5 yıldan az” olan hükümlü hakkında; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 68/1-e. maddesinde düzenlenen “10 yıllık ceza zamanaşımı” süresinin dolmadığı tespit edildiğinden merciince yapılan itirazın kabülü yerine reddine karar verilmesinde;
İsabet görülmediğinden, anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi uygun görülmüştür.
IV)SONUÇ VE KARAR:
Yukarıda açıklanan nedenlerle: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talebinin kabulü ile, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.11.2015 gün ve 2015/956 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi gereğince Kanun Yararına Bozulmasına,
Diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.12.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.