17. Hukuk Dairesi 2016/14209 E. , 2017/6913 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; ... Day.Tük. İht. Mad. Ltd. Şti ne ait, ... ne trafik poliçesi ile sigortalı, sürücü ... yönetimindeki... plaka nolu otonun; sürücüsü davacı ... yönetimindeki... Alman Plaka nolu otoya %100 oranında kusurlu olarak çarparak, hasarlanmasına sebebiyet verdiğini, 2.861,96 Euro hasar bedeli ve 491,89 Euro bilirkişi ücreti olmak üzere toplam zararın davalıya ait otonun trafik sigortacısından 2.277,00 TL (998 Euro) tahsil edildiğini, bakiye 2.415,00 Euro"nun 01.09.2010 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte aynen veya fiili ödeme tarihindeki ... satış kuru üzerinden hesaplanacak karşılığının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili; Davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar yazılı ya da sözlü savunmada bulunmamışlardır.
Mahkemece, davacının dava dilekçesine, davalının savunmasına, celp olunan belgelere, bilirkişi tarafından verilen ve yeterli bulunan ve benimsenen bilirkişi raporuna ve tüm dosya içeriğine göre, davalı ... ne trafik sigortalı ... plaka nolu otonun sürücüsü ..."ın 2/8 oranında kusurlu bulunduğu,... Alman plakalı aracın sürücüsü davacı ..."ın ise 6/8 oranında kusurlu bulunduğu, kaza tarihindeki piyasa rayiç fiyatlarına ve hasar biçimine göre davacı ... adına kayıtlı... Alman plaka nolu otoda meydana gelen gerçek hasar bedelinin 3.353,85 Euro olduğu, davalı sürücünün 2/8 oranına düşen meblağın 838,46 Euro olup davacı tarafından davalıya ait otonun trafik sigortacısı davalı ... den 998,00 Euro tahsil edildiğinden davacının davalıdan alacağı bulunmadığı sabit görülerek gerekçeli kararda davacının davasının reddine karar verilmiş; (Ancak kısa kararda “davanın kabulü ya da reddi” konusunda herhangi bir karar verilmemiştir.)
Hüküm, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazası nedeni ile oluşan maddi hasarın tahsili istemine ilişkindir.
10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğünün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İBK"nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir.
Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK.’nun 381.- 389. maddelerinde (6100 sayılı HMK m. 294-297), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK m. 297/II); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 09.10.2012 tarihli kısa kararında "Davanın Kabulü ya da Reddi" konusunda herhangi bir karar verilmediği halde, gerekçeli kararın “Davanın Reddine” şeklinde yazıldığı görülmektedir. Bu durum HMK"nin 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre bu aşamada davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 19/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.