11. Hukuk Dairesi 2015/13204 E. , 2015/13081 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/09/2014
NUMARASI : 2011/200-2014/554
Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 17/09/2014 tarih ve 2011/200-2014/554 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadaki vadeli döviz hesabında bulunan mevduatın 18.08.2009 tarihi itibariyle 43.920 Euro olduğunu, banka çalışanının hileli işlemlerle bu parayı zimmetine geçirdiğini, mevduat hakkında sahte tediye fişi düzenlendiğini ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 9.000 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 24.03.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile 138.908,67 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davacının dayandığı hesap cüzdanındaki işlemlerin el yazısıyla oluşturulduğunu, bu cüzdandaki bilgilerin ve bakiye kayıtlarının banka sisteminde yer almadığını, hesap cüzdanının usulüne uygun düzenlenmediğini, kanıt niteliğinin bulunmadığını, anonim şirketlerin ancak çift imza ile temsil edilebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı bankada çalışan görevlinin davalının onayı olmadan sahte işlem ile parasının tamamını çekerek zimmetine geçirdiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 9.000 TL"nin dava tarihinden, 105.168,29 TL"nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’nın 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK"nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut olayda, yargılamanın sona erdirildiği 17.09.2014 tarihli celsede tefhim edilen kısa kararda sadece "Davacının davasının kısmen kabulüne, sair hususların gerekçeli kararda açıklanmasına" karar verilmiş, gerekçeli kararın hüküm bölümünde ise "Davacının davasının kısmen kabulü ile, 9.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 105.168,29 TL nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 24.740,38 TL"nin reddine" dair ayrıntılı hüküm oluşturulmuştur. Bu durumda, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkraları arasında çelişkili oluşturulmuş olup, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 07/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.