8. Hukuk Dairesi 2018/7034 E. , 2020/7565 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Dava dilekçesinde, tarafların paydaş oldukları taşınmazları davalının kullandığı ileri sürülerek ıslah ile artırılan toplam 5.387,01 TL ecrimisil"in yasal faizi ile tahsili istenmiştir.
Cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazları 1999 yılından 2007 yılına kadar davacının kullandığı, davacının kullanımı bırakması üzerinde taşınmazları davalının kullandığı beyan edilerek davanın reddi savunulmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davanın kabulüne dair mahkeme kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, paylı mülkiyet halinde tapuda kayıtlı taşınmazlardan dolayı paydaşlar arasındaki haksız kullanım nedeni ile ecrimisil istemine ilişkindir.
Ecrimisil davasına yönelik açıklamalardan önce usul hukuku gereği yargılama hakim olan ilkeler üzerinde kısaca durmak gerekmektedir.
6100 sayılı HMK.nin 24. maddeden itibaren “Yargılamaya Hakim Olan İlkeler”, Tasarruf İlkesi (mad.24), Taraflarca Getirilme İlkesi (mad.25), Taleple Bağlılık İlkesi (mad.26), Hukuki Dinlenme Hakkı (mad.27), Aleniyet İlkesi (mad.28), Dürüst Davranma ve Doğruyu Söyleme Yükümlülüğü (mad.29), Usul Ekonomisi İlkesi (mad.30), Hakimin Davayı Aydınlatma Ödevi (mad.31) olarak sayılmıştır.
Tasarruf ilkesi, hâkimin kendiliğinden bir davaya bakamayacağını, ancak talep üzerine davaya bakabileceğini, tarafların dava konusu üzerinde tasarruf yetkisi bulunduğunu ve hâkimin tarafların talepleri ile bağlı olduğunu ifade eder. Kendiliğinden (re"sen) harekete geçme ilkesi gereğince kamu yararı düşüncesi ile hakim bazı hallerde tarafların talebi olmadan da kendiliğinden harekete geçebilir ve gerekli inceleme ve araştırmalarda bulunabilir.
Taraflarca hazırlama ilkesi, davanın ve savunmanın dayanağı olan vakıaların ve bunların delillerinin taraflarca mahkemeye bildirilmesi demektir. Bu ilke tasarruf ilkesinin doğal bir tamamlayıcısıdır. Hâkim, incelemesini taraflarca kendisine bildirilmiş olan dava malzemesi üzerinde yapar. Hâkim, tarafların bildirmediği vakıaları kendiliğinden inceleyemez ve onları hatırlatabilecek hallerde dahi bulunamaz. Hâkim, tarafların kendisine bildirdikleri vakıalara göre, dava konusu olayı tespit eder ve ona göre gerekli hukuk kuralını uygular. Hâkim, sadece kendisine usulüne uygun biçimde bildirilmiş olan vakıaları inceleme konusu yapabilir ve bu vakıalardan anlaşılan itiraz sebeplerini kendiliğinden gözetmekle yükümlüdür. Buna karşılık hâkim, kendisine usulüne uygun biçimde bildirilmemiş itiraz sebeplerini kendiliğinden gözetemez. Kendiliğinden (re"sen) araştırma ilkesi dava malzemesinin hazırlanmasında, tarafların yanında, hâkimin de görevli olması hali olup, bu ilke kamu yararı gerekçesine dayanır ve taraflarca hazırlama ilkesinin istisnasıdır.
Taraflarca Getirilme İlkesi HMK"nin 25. maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir. "1-Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. 2-Kanunla belirlenen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz." Bu ilkenin bir sonucu olarak hâkim, tarafların öne sürmediği vakıaları kendiliğinden araştıramaz veya eksik olan vakıaların ileri sürülmesi gerektiğini taraflara hatırlatamaz; aksi davranış hakimin reddi sebebi oluşturur.” (Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes, HMK Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, Sayfa 249-251)
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı yada kullanabileceği bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 27.02.2002 tarihli ve 2002/3-131 Esas, 2002/114 Karar sayılı ilamı)
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; dava konusu taşınmazların ... ili, Merkez ... Köyü, 103 ada 2 parsel, 106 ada 19 parsel, 107 ada 3 parsel, 110 ada 13 parsel, 118 ada 1 parsel, 129 ada 8 parsel, 130 ada 2 parsel, 131 ada 11 parsel, 139 ada 4 parsel, 117 ada 13 parsel, 117 ada 11 parsel, 141 ada 21 parsel numaralı taşınmazlar olduğu, davacı ile davalının taşınmazlarda 3/8"er hise ile paydaş oldukları, 2/8 oranında paydaş olan tarafların annesi ..."ın 01.02.1999 tarihinde vefat etmiş olmakla mirası davacı ile davalıya kaldığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 139 ada 4 parsel, 117 ada 13 parsel, 117 ada 11 parsel, 141 ada 21 parsel numaralı taşınmazların uzun süre kullanılmadığı gerekçesi ile ecrimisil hesabı yapılmadığı, diğer taşınmazlar üzerinde ise kuru tarım yapıldığı gerekçesi ile gelir metoduna göre 2009 ila 2013 yılları için 5.387,01 TL ecrimisil hesap edildiği, mahkemece bilirkişi raporunda hesap edilen bedel üzerinden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, Mahkemece, davalı tarafından kuru tarım yapılarak kullanılan taşınmazlar yönünden ecrimisile hükmedilmiş ise de, bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, dava konusu taşınmazlara taraflar paydaş olup paydaşların birbirlerinden ecrimisil talep edebilmelerinin ön koşulu intifadan men olgusudur. Taşınmazların kuru tarım arazisi olması sebebi ile az yukarıda sayılan intifadan men için istisna kapsamında kalmadığı anlaşıldığından davanın kabul ile sonuçlanması için intifadan men şartının gerçekleşmesi, intifadan men hususu Mahkemece resen dikkate alınacak ise de intifadan menin gerçekleşip gerçekleşmediğinin davacı tarafça ispat edilmesi gerektiği, ancak dava konusu taşınmazlarda davacı payına yönelik davalının intifadan men edildiğine ilişkin herhangi bir delil sunulmadığı anlaşılmakla davanın bu nedenlerle reddine karar verilmesi gerekirken intifadan men koşulu aranmaksızın ecrimisile hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca
BOZULMASINA, HUMK"nin 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 25.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.