7. Hukuk Dairesi 2015/33934 E. , 2016/1791 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : İşe iade
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı vekili, davacının 28.05.2014 tarihinde ... ilinde olmasına rağmen telefonda bölge müdürüne ... ilçesinde olduğunu söylemesi olayı ve ............. Devlet Hastanesi KBB uzmanlarına sunum yapmadığı gerekçesi ile tam sunum hazırlığı içerisinde iken haklı sebep gerekçe gösterilerek iş akdinin işverence feshedildiğini, yaklaşık 7 yıldır davalı şirkette mümessil olarak çalıştığını feshin ölçülülük ve orantılılık ilkesine uymadığını, feshin son çare olması ilkesine de uygun davranılmadığını ileri sürerek feshin geçersizliğinin tespitine, davacının işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının SDS(Saha Destek Sistemi) kayıtlarında gerçekleştirmediği ziyaretleri gerçekleştirmiş gibi raporlama yaptığı, savunmasında da bu durumu ikrar ettiği, ayrıca yöneticisine yalan beyanda bulunduğu anlaşılmakla doğruluk ve bağlılık kuralına aykırı davranması nedeniyle iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini, davacının saha çalışanı olması nedeniyle bir kez gerçeğe aykırı beyanda bulunmasının davalı işverenin güveninin sarsılması için yeterli olduğu ve iş akdinin devamını imkansız hale getirdiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, 21.05.2014 tarihinde ... ili ... ilçesindeki ASM.leri ziyaret etmesinin planlandığı ancak davacının bu tarihte ..."a gitmediği, ..."de olduğu ve bölge yöneticisinin telefonu üzerine ..."ta olduğunu beyan ettiği ancak ertesi gün aslında ..."ta olmadığını ..."de olduğunu aniden telefon gelmesi üzerine panikle ..."ta olduğunu şirket tarafından tesbit edilmeden önce yöneticisine bildirdiği ve bu hususta 30.05.2014 tarihinde yazılı savunmasının alındığı, 03.06.2014 tarihinde de iş akdinin fesih edildiği, davacının iş akdinin İş Kanununun 26. maddesinde öngörülen 6 günlük sürede kullanılmadığı, bu nedenle davacının eyleminin haklı fesih olarak kabul edilemeyeceği, davacının ..."de olmasına rağmen şirket tarafından tesbit edilmeden ..."ta olmadığını, yöneticisine söylediği, davacının iş akdinin feshinin ölçülülük ve feshin son çare olma ilkelerine aykırı olduğu bu nedenle geçerli fesihte sayılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshinin haklı ya da geçerli nedene dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusu olup, normatif dayanak 4857 sayılı İş Kanununun 18 ve devamı maddeleridir.
4857 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı halinde, işverenin iş sözleşmesini haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Yine değinilen bendin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere yasadaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene haklı fesih imkânı tanımaktadır. 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 18.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanılarak feshedilebileceği düzenlenmiştir. Söz konusu geçerli sebepler İş Kanunu’nun 25.maddesinde belirtilen derhal fesih için öngörülen nedenler yanında, bu nitelikte olmamakla birlikte, işçinin ve işyerinin normal yürüyüşünü olumsuz etkileyen hallerdir.
İşçinin yeterliliğinden veya davranışlarından kaynaklanan sebepler ancak işyerinde olumsuzluklara yol açması halinde fesih için geçerli sebep olabilirler. İş ilişkisinin sürdürülmesinin işveren açısından önemli ve makul ölçüler içinde beklenemeyeceği durumlarda, feshin geçerli sebeplere dayandığı kabul edilmelidir.
Dosya içeriğine göre somut olayda, davacının işyerinde tanıtım ve satış sorumlusu başka bir deyişle tıbbi mümessil olarak görev yaptığı, görev tanım belgesine göre aylık ziyaret programı hazırlamak ve SDS(Saha Destek Sistemi)’ye girmenin, ziyaret planında yapacağı değişiklikler hususunda Bölge yöneticisine bilgi vermenin görevleri arasında bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacının, 21.05.2014 tarihinde görevi ve kendi yaptığı program gereği ...’in ... ilçesinde olması gerektiği taraflar arasında ihtilafsızdır. Ancak, davacı belirtilen tarihte ...’de olduğu halde telefonda Bölge müdürüne ...’ta olduğunu söylemiştir. Bu durumu davacının savunmasında da kabul ettiği görülmektedir. Ayrıca, davacının dava dilekçesinde belirttiği gerekçe (bir gün önce yemekli bir organizasyona katıldığı, gece aracın plakasından birini orada düşürdüğü, doğrudan Mersindeki evine geçtiği, ertesi gün plakayı almak için yemek yedikleri yere gittiğinde bölge müdürünün aradığı ve panikleyerek ...’ta olduğunu söylediği) ile fesih öncesi savunmasında belirttiği gerekçe(gece alkol aldığı için yola çıkamadığı, bu nedenle Mersinde kaldığı, ertesi gün bölge müdürünün telefonu ile uyandığı, gece ne olduğunu hatırlayamadığı, panik ve korku ile ...’ta olduğunu söylediği) de çelişmektedir.
Her ne kadar fesih bildiriminde, gerçeğe aykırı raporlamadan da bahsedilmekte ise de, SDS(Saha Destek Sistemi) kayıtlarındaki gerçeğe aykırı raporlama ile ilgili davalı yazılı belge sunmadığı gibi davacı da gerek dava dilekçesinde gerekse fesih öncesi yazılı savunmasında bu konuda beyanda bulunmamıştır.
Dosyadan, davacıya fesihten önce doktor ziyaretlerini aksatması nedeniyle 21.04.2014 tarihinde yazılı uyarıda bulunulduğu, öncesinde davacının ... ............. Devlet Hastanesi KBB ve Fizyoloji hekimlerini hiç ziyaret etmediğinin tutanak altına alındığı ve davacının bu konuda yazılı savunmasının alındığı, uyarıya konu bu olayın iddianın aksine fesih sebebi yapılmadığı da anlaşılmaktadır.
Davalının sunduğu emsal kararların, ilk ikisinde o davanın davacısının tıbbi tanıtım temsilcisi olarak ziyaret etmediği doktorları ziyaret etmiş gibi göstererek işverenin güvenini kötüye kullandığı, bu sebeple iş akdinin davalı işverence haklı nedenle feshedildiği kanaatine varıldığından davanın reddine karar verildiği, kararların 9. HD’nin 13.03.2014 tarih, 2013/12471 E-2014/8084 K sayılı kararıyla ve 22. HD’nin 24.06.2013 tarih, 2013/16249 E-2013/15249 K sayılı kararıyla ONANDIĞI anlaşılmıştır. Bir diğer emsal kararda ise, 22. HD’nce “tanıtım ve satış sorumlusu olarak işyerinde çalışan davacının iş sözleşmesi işverence, yapmadığı doktor ziyaretini yapmış gibi amirine yalan beyanda bulunduğu gerekçe gösterilerek iş sözleşmesi haklı sebeple sona erdirilmiştir. Davacı işverene verdiği savunmasında olayı kabul etmiştir. Davacının bu davranışı doğruluk ve bağlılığa uymadığından, işverence yapılan fesih haklı sebebe dayanmaktadır. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle yerel mahkemenin kararının bozularak ortadan kaldırıldığı görülmüştür.
Mahkemece, her ne kadar İK 26. Maddesinde öngörülen 6 günlük hakdüşürücü sürenin geçmesi nedeniyle davacının eyleminin haklı fesih nedeni olarak kabul edilemeyeceği benimsenmiş ise de, feshe konu olayın 21.05.2014 tarihinde olduğu, 26.05.2014 tarihli yazı ile davacının savunmasının talep edildiği, bu yazının davacıya 30.05.2014 tarihinde tebliğ edildiği, davacının aynı gün 30.05.2014 tarihinde savunmasını verdiği, iş akdinin ise 03.06.2014 tarihinde feshedildiği anlaşılmaktadır. Savunma talep yazısının altındaki şirketin kaşesi ve İstanbul adresi dikkate alındığında şirket merkezinin ve dolayısıyla feshe yetkili makamların da İstanbul’da olduğu açıktır. Nitekim fesih bildirimi de şirketin İstanbul adresinden noter aracılığıyla yapılmıştır. O halde, İK 26. Maddesinde öngörülen 6 günlük hakdüşürücü sürenin geçmediği açıktır.
Sonuç olarak, yukarıda belirtilen 9. HD ve 22. HD’nin emsal kararları ve dosya kapsamı gözetildiğinde, davalı işyerinde tıbbi mümessil olarak çalışan davacının 21.05.2014 tarihinde ... ilinde olmasına rağmen amirine ...’in ... ilçesinde olduğunu söylemesi, doğruluk ve bağlılığa uymayan bir davranış olup işverence yapılan fesih haklı sebebe dayanmaktadır. Mahkemece bu sebeple davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
4857 sayılı İş Yasasının 20/3.maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2- Davanın REDDİNE,
3- Peşin harcın mahsubu ile bakiye 2,50 TL ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazine"ye gelir kaydına,
4- Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı tarafça yapılan Yargıtay’a geliş-dönüş dahil toplam 70.10 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6- Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’e göre 1.800,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7- Artan gider ve delil avansının ilgilisine iadesine,
8- Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 28.01.2016 tarihinde oybirliğiyle KESİN olarak karar verildi.