Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/305
Karar No: 2018/669

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/305 Esas 2018/669 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/305 E.  ,  2018/669 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 64-247


    Sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın eylemini meşru savunma şartları altında gerçekleştirdiği gerekçesiyle beraatine ilişkin Turhal Asliye Ceza Mahkemesince verilen 17.01.2013 tarihli ve 577-21 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcıları tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 20.01.2015 tarih ve 25138-1529 sayı ile;
    "Olayın oluş şekli, sanık ve mağdur anlatımları, sanık ve mağdura ait doktor raporları, kullanılan araçların niteliği ve dosya kapsamına göre olayda meşru müdafaa koşullarının bulunmadığı gözetilmeden, sanığın haksız tahrik altında işlediği atılı suçtan cezalandırılması yerine yazılı şekilde hüküm kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Turhal 1. Asliye Ceza Mahkemesi ise 20.05.2015 tarih ve 64-247 sayı ile;
    "...Yargıtay bozma ilamı uyarınca tekrar incelenen dosyada 09.08.2012 tarihli jandarma olay yeri inceleme raporunda olay yerinin ..."e ait ekin tarlası olduğu, sanık ..."ın babasına ait bu tarlada ekinlerini henüz kaldırmadan sanıklar tarafından hayvanlarını sokmak suretiyle zarar verdikleri, çıkan tartışmada 1995 doğumlu ... ile 1990 doğumlu ... yaşları itibarıyla kendilerinden yaşlı 1980 doğumlu ... ve 1954 doğumlu ..."ü yumrukla darbettikleri, 1955 doğumlu annesi ..."ün de BTM ile giderilebilir şekilde darbedildiği, adli raporlarda Gül ailesine ait yaralanmalara bakıldığında İnce kardeşlerin bedeni çeviklik yönünden üstün oldukları anlaşılmaktadır. Zira kendilerinde av tüfeği saçmaları ile meydana gelen yaralanma dışında karşılıklı yumruklu kavgada darp izi daha hafiftir. Diğer taraftan kavga olayı sanık ..."ın ailesine ait tarla içinde meydana gelmiş olup, sanık ..."ın tarlasını ve ekinlerini hayvanlardan koruma hakkı olduğu gibi kendi tarlasında kendisini ve yaşlı anne ve babasına saldıran ve kendilerinden genç ve bedeni çeviklikte üstün olan İnce kardeşlere karşı bedeni savunmada zayıf kaldığı yukarıda izah edilen darp raporlarından da anlaşılmakla bu orantısız güç karşısında etkili bir silahla saldırıyı defetmesindeki zorunluluk açıktır. TCK 25/1 deki "haksız bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu" yönünden av tüfeği yerine orada bulabileceği sopa tarım aleti gibi bir şeyle saldıyı defetmesi daha orantılı olabilirdi denilebilir. Ancak "o anda hal ve koşullara göre" sanığın yaşlı anne ve babasının da kendi tarlasında darbedilmesi sırasında bunu düşünmesi beklenemez. Keza TCK 25/2 de saldırı tehlikesine karşı bile "tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu"nun olayda gerçekleştiği kabul edilmelidir. Zira sanık ... av tüfeğiyle ateş edince kavganın bittiği taraf beyanlarından anlaşılmakla, ateş etmemesi hâlinde kavganın devam edeceği, sanık ... ve yaşlı anne ve babasının bedeni güç üstünlüğüne sahip ..... ve ... tarafından darbedilerek daha fazla zarara uğrayacağı muhakkaktır.
    Yukarıda anlatılan oluşa göre sanığın eylemi müştekinin önceki eylemlerine karşı haksız tahrik altında işlediği kabul edilebilirse de "bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırı" mevcut ise, yasal savunma hakkı, haksız tahrik indiriminden önce gelir. Keza sanık ... müştekilerin kendisine ve ailesine saldırısından sonra ve kendi tarlası dışında müştekilerin yanına gidip onlara ateş etmemiştir. Kendi tarlasında malını, kendisini, anne ve babasına karşı devam etmekte olan bir saldırıya karşı ateş etmiştir. Mevcut olayda yukarıda açıklandığı gibi gerçekleşen bir saldırıyı derhâl defetme zorunluğu karşısında o andaki hâl ve şartlara göre yanlarında bulunan av tüfeği ile ateş etmekten başka kendisini annesi ve babasını bedeni güçle darbederek telef etmesini beklemesi kendisinden beklenemeyeceğinden orantılı olarak kabul edilmesi gerektiği," gerekçesiyle, bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.09.2015 tarihli ve 277117 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 799-560 sayı ile 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 06.03.2017 tarih ve 463-2214 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eylemini meşru savunma şartları altında gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    09.08.2012 tarihli olay yeri inceleme raporunda; 09.08.2012 tarihinde saat 14.30 sıralarında Turhal ilçesi, Akçatarla köyü, Bayatyeri mevkisinde ateşli silahla yaralama olayının öğrenilmesi üzerine yapılan incelemelerde, olay yerinde bulunan görevlilerden alınan bilgiye göre mağdur ... ile kardeşi ...’nin, sanığın babası ...’e ait ekin saplarının bulunduğu tarlada hayvanlarını otlatmaları nedeniyle çıkan tartışmada birbirlerini darbettikleri ve sanık ...’ün av tüfeği ile mağdur ...’e ateş ederek yaraladığı, şahısların tedavilerinin yapılması amacıyla Turhal Devlet Hastanesine kaldırıldıkları, olay yerinin sanığın babası ...’e ait ekin tarlası olduğu, olay yerinde bulunan iki adet kartuş ve olayda kullanılan tüfeğin Turhal Merkez Jandarma Karakol Komutanlığı ekipleri tarafından muhafaza altına alındığı, olay yerinde ahşap bir römork olduğu, tarlada yer yer toplanmamış ekin saplarının bulunduğunun belirtildiği,
    09.08.2012 tarihli muhafaza altına alma tutanağında; tanık ..."e ait olan ve sanık ... tarafından suçta kullanıldığı iddia edilen Huğlu marka, 16 kalibrelik, 17808 seri numaralı, tek kırma, yivsiz av tüfeği ile bu tüfeğe ait olay yerinde kullandığı iddia edilen iki adet boş kartuşun rıza gösterilmesi üzerine muhafaza altına alındığının bildirildiği,
    Mağdur ... hakkında Turhal Devlet Hastanesince düzenlenen 09.08.2012 tarihli geçici raporda; mağdurun çekilen grafide boyun arka tarafta bir adet, sırtta biri sol skapulada diğeri sol alt kotta olmak üzere iki adet, sağ üst bacakta bir adet, sol dizde iki adet, kalça bölgesi arka tarafta bir adet saçma tanesi bulunduğu, tüm saçma tanelerinin yüzeysel yaralanmalara neden olduğu, aynı yerde Beyin Cerrahi Uzmanınca düzenlenen 31.08.2012 tarihli raporda; mağdurdaki yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu, aynı tarihte Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanınca düzenlenen raporda ise mağdurdaki yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyeceği, hayati tehlikeye neden olduğunun belirtildiği,
    Gaziosmanpaşa Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 04.09.2012 tarihli raporda ise; mağdur ..."in yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, yaşamını tehlikeye sokan bir durum oluşturmadığı tespitlerine yer verildiği,
    Mağdurun kardeşi tanık ... hakkında Turhal Devlet Hastanesince düzenlenen 09.08.2012 ve 31.08.2012 tarihli raporlarda; baş sol bölgede 2 cm uzunluğunda laserasyon bulunduğu, yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun bildirildiği,
    Sanık ... hakkında Turhal Devlet Hastanesince düzenlenen 09.08.2012 ve 27.08.2012 tarihli raporlarda; sanığın yüzünde sol elmacık kemikte ekimoz, sol burun sırtında 1 cm uzunluğunda laserasyon bulunduğu, yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu bilgilerine yer verildiği,
    Sanığın babası tanık ... hakkında Turhal Devlet Hastanesince düzenlenen 09.08.2012 tarihli geçici raporda; genel durumunun iyi olduğu, göğüs kafesinde ağrı şikâyeti bulunduğu, yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 03.09.2012 tarihli raporda ise; ...’ün yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu tespitlerinde bulunulduğu,
    Sanığın annesi tanık ... hakkında Turhal Devlet Hastanesince düzenlenen 09.08.2012 ve 27.08.2012 tarihli raporlarda; sol çene ve kulakta ağrı olduğu, yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun belirtildiği,
    06.09.2012 tarihli uzmanlık raporunda; suçta kullanılan silahın 16 kalibre av fişeği istimal eden, tek namlulu, namlusu yiv set ihtiva etmeyen, açık horozlu, bir atışlı kırma av tüfeği olduğu, emniyet sisteminin imal itibarıyla bulunmadığı, atışına mani mekanik herhangi bir arızasının olmadığı, yapılan deneme ve mukayese atışlarında kalibresine uygun av fişeklerini patlattığı, inceleme konusu av tüfeğinin, münhasıran avda ve sporda kullanılmak üzere imal edildiği, 6136 sayılı Kanun’a göre memnu olarak mütalaa edilemeyeceği, ancak söz konusu av tüfeğinin taşınması ve bulundurulmasının 2521 sayılı Kanun ile düzenlendiği, olay yerinden elde edilen iki adet kartuşun inceleme konusu av tüfeğinden atıldıkları tespitlerine yer verildiği,
    Ankara Jandarma Genel Komutanlığınca düzenlenen 27.09.2012 tarihli uzmanlık raporunda; sanık ..."e ait el svapları üzerinde “Antimon” elementinin tespit edildiğinin belirtildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Mağdur ... aşamalarda; olay günü ağabeyi ...... ile hayvanlarını otlattıklarını, hayvanlardan birkaçının tanık ...’ün biçilmiş ve mahsulü alınmış olan tarlasına girdiklerini, hayvanları tarladan çıkarmaya gittiği sırada tarlada bulunan tanık ... ve oğlu sanık ...’ün, kendilerine küfrettiklerini, bunun üzerine aralarında tartışma çıktığını, sanık ... ile babası tanık Rıza’nın ellerindeki sopalarla kendilerine vurmaya başladıklarını, kendilerini korumak amacıyla karşılık verdiklerini, kavga uzamasın diye olay yerinden kaçmaya çalıştıklarını, olay yerinde sanığın annesi tanık...’ün de bulunduğunu, olay yerinden kaçtıkları sırada sanık ...’ın arkalarından 2-3 el ateş ettiğini, sırtı ve vücudunun çeşitli yerlerine isabet eden saçmalar nedeniyle yaralandığını, kaçmaya devam ederek köye gelip akrabaları vasıtasıyla hastaneye gittiklerini, sanık ve ailesiyle aralarında herhangi bir husumet bulunmadığını, şikâyetçi olmadığını,
    Tanık ... kollukta; olay günü kardeşi mağdur ... ile birlikte kendilerine ait olan hayvanları merada otlattıklarını, meranın sınırında tanık Rıza’nın tarlasının bulunduğunu ancak yaklaşık bir hafta önce bu tarlanın mahsulünün toplanmış olduğunu, hayvanları otlattıkları esnada tanık Rıza ile oğlu sanık ...’ın yanlarına gelerek kendi tarlalarında hayvanları neden otlattıklarını sordukları, sanığın çok sinirli olduğunu ve kendilerine küfrettiğini, bunun üzerine aralarında kavga çıktığını, karşılıklı itiş kakış yaşandığını, kavga sırasında sadece yumruklarıyla vurduklarını, sanık ...’ın bir anda tarlanın başında bulunan traktörün yanına hızla giderek traktörde bulunan av tüfeğini alıp kendilerine doğru ateş ettiğini, bunun üzerine kardeşi ..... ile sağa sola kaçıştıklarını, kendisine saçma tanesi gelmediğini ancak kardeşi .....’in yaralandığını, hemen kardeşini Turhal Devlet Hastanesine götürdüklerini,
    Mahkemede bu beyanından farklı olarak; sanık ...’ın av tüfeğiyle havaya doğru rastgele ateş ettiğini, tüfeği kendilerine doğrultmadığını, sanığın anne ve babasına saldırdıkları için sanığın da koruma amacıyla ve kendilerini uzaklaştırmak gayesiyle ateş ettiğini,
    Tanık ... kollukta; tanık...’ün eşi, sanık ...’ın da oğlu olduğunu, olay günü tarlalarında eşi ve oğluyla birlikte kalan sapları toplarken mağdur ... ile kardeşi ......’ın otlattığı hayvanların tarlalarına girdiğini, bunun üzerine kendilerine hayvanlarını başka yerde otlatmalarını söylediğini, mağdur ve kardeşinin hayvanları aynı yerde otlatacaklarını söyleyerek küfrettiklerini ve kendilerini tartaklamaya başladıklarını, sanık ...’ın ise tarlanın kenarında bulunan traktördeki av tüfeğini alarak şahısları korkutmak amacıyla havaya bir el ateş ettiğini, ......’ın kaçarak uzaklaştığını ancak mağdur ...’in sanığın üzerine yürüdüğünü, bunun üzerine sanığın mağdura bir el daha ateş ettiğini ve mağduru kalçasından yaralandığını, kavga dağıldıktan sonra sanığın kendisini ve eşini alarak hastaneye götürdüğünü,
    Mahkemede bu beyanlarından farklı olarak; sanık ...’ın, mağdur ve kardeşinin saldırılarına engel olmak için havaya ve yere ateş ettiğini, mağdur ve kardeşinin kendilerini öldüreceklerini düşündüğünü, sanığın bu nedenle ateş etmiş olabileceğini,
    Tanık ... aşamalarda; eşi Rıza’nın, mağdur ... ile kardeşi ......’ı hayvanları tarlalarında otlatmamaları için uyarması üzerine, şahısların eşine küfrettiklerini, aralarında yumruklaşmaya başladıklarını, mağdur ...’in, oğlu sanık ...’ı altına alarak dövdüğü sırada oğlunu kurtarmak amacıyla kavgayı ayırmaya çalıştığını ve tanık ......’ı da iteklediğini, bunun üzerine sanık ...’ın tarlaya gelirken yanında getirdiği av tüfeğini alarak şahısları korkutmak amacıyla havaya ateş ettiğini, mağdur ve kardeşinin olay yerinden kaçtıklarını, kendilerinin ise tedavi olmak üzere hastaneye gittiklerini,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık aşamalarda; tarlalarında bulunan sapları toplamak amacıyla anne ve babasıyla birlikte tarlaya gittiklerini, tarlada çalıştıkları sırada mağdur ... ile kardeşi ......’ın otlatmakta oldukları hayvanların tarlalarına girmesi üzerine babası Rıza’nın şahısları uyardığını ve hayvanları başka yerde otlatmalarını söylediğini, şahısların babasına küfretmeleri üzerine aralarında tartışma çıktığını, mağdur ...’in kendisini alta alarak yumruklamaya başladığını, bir ara annesinin de yardımıyla mağdurun altından kurtularak tarlaya gelirken yanında getirdiği av tüfeğini alıp kavgayı ayırmak maksadıyla önce havaya bir el ateş ettiğini, sonra bir el daha ateş ettiğini fakat nereye attığını bilmeyerek ateşlediğini, muhtemelen ikinci atışta mağdur ...’in yaralandığını, şahısların olay yerinden uzaklaşmaları üzerine anne ve babasını da alarak hastaneye gittiklerini, kendilerini savunmak ve mağdur ile kardeşinin saldırısından kurtulmak için havaya ve yere ateş ettiğini, yaralama kastının olmadığını savunmuştur.
    Meşru savunma, 5237 sayılı TCK"nın 25. maddesinin 1. fıkrasında;
    "Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez." şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, meşru savunmanın kabulü için saldırının "korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması" yeterli görülmüştür.
    Öğretide; "Bir kimsenin, kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz, saldırı karşısında, savunma amacına matuf olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanması" (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Adalet Bakanlığı Yayınları, 3. Bası, Ankara, 2006, s. 364.); "Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepki" (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, İstanbul, 2014, s. 307.); "Kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesi" (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2014, s. 697.) şeklinde, 765 sayılı TCK"nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında "Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki" olarak tanımlanan meşru savunma; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir.
    Gerek öğretide, gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere;
    5237 sayılı TCK"nın 25. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
    1- Saldırıya ilişkin şartlar:
    a) Bir saldırı bulunmalıdır.
    b) Bu saldırı haksız olmalıdır.
    c) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
    d) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
    2- Savunmaya ilişkin şartlar:
    a) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.
    b) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
    c) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
    Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda, "sınırın aşılması" söz konusu olabilmektedir.
    Sınırın aşılması 5237 sayılı TCK’nın 27. maddesinde;
    "(1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yer alan cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
    (2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez" şeklinde düzenlenmiştir.
    Hukuka uygunluk nedeninin bulunması, eylemin suç olmasını engelleyeceğinden, fail hakkında 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi uyarınca beraat kararı verilecektir. Buna karşın, "sınırın aşılması" bir hukuka uygunluk nedeni olmayıp TCK’nın 27. maddesinin birinci fıkrasındaki durum itibarıyla kusurluluğu azaltan, 27. maddesinin ikinci fıkrasındaki durum itibarıyla da kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlerden bir tanesidir. Başka bir deyişle, hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın kast olmaksızın aşılması hâlinde "beraat" kararı değil, anılan maddenin birinci fıkrasına göre indirimli ceza veya ikinci fıkrasına göre CMK’nın 223. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi gözetilerek "ceza verilmesine yer olmadığı" kararı verilecektir.
    TCK’nın 27. maddesinin birinci fıkrasında, fail bir hukuka uygunluk nedeninin sınırını aşmakta ise de, bunu bilerek ve isteyerek yani kasten yapmamaktadır. Ancak, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa, fail sınırı kast olmaksızın aşmış olması dolayısıyla taksirinden sorumlu tutulmaktadır.
    5237 sayılı TCK’nın 27. maddesinin ikinci fıkrasında, hukuka uygunluk nedenlerinden sadece meşru savunma için sınırın aşılmasına ilişkin özel bir düzenleme öngörülmüştür. Buna göre bu hükmün uygulanabilmesi için;
    1- Meşru savunma ile korunabilecek bir hakkın bulunması,
    2- Saldırıya ilişkin şartların var olması,
    3- Savunmaya ilişkin şartlardan "ölçülülük ya da orantılılık" şartının, savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın aşılması,
    4- Sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi gerekmektedir.
    Tüm bu şartların birlikte gerçekleşmesi hâlinde, meşru savunmada sınırı aşan faile CMK’nın 223/3-c maddesi uyarınca ceza verilmeyecektir. Bu durumda, kişinin, maruz kaldığı saldırı karşısında içine düştüğü heyecan, korku veya telaş dolayısıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması söz konusu olacağından, meşru savunmada sınırın aşılmasından dolayı kusurlu sayılmayacağı kabul edilir. Dolayısıyla, belirleyici olan maruz kalınan saldırının kişiyi içine düşürdüğü psikolojik durumdur. Zira kişi sırf maruz kaldığı saldırının etkisiyle, "heyecan, korku veya telaşa" kapılarak meşru savunmada sınırlarını aştığında bu maddeden yararlanabilecek, buna karşılık saldırının etkisinin yanında, saldırıdan kaynaklanmış olsa bile, öfke gibi nedenlerle sınır aşıldığında ise aynı korumadan faydalanılması söz konusu olmayacaktır. Başka bir deyişle, failin amacı, saldırının defedilmesinden çok, kin duygusunu tatmine yönelik ise meşru savunmada sınırın aşılması değil, ancak haksız tahrik söz konusu olabilecektir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanık ... ile anne ve babası olan tanıklar... ve Rıza’nın, daha önceden ekinlerini biçmiş oldukları tarlalarında kalan sapları topladıkları sırada, mağdur ... ile kardeşi tanık ......’ın otlatmakta oldukları hayvanların sanık ve ailesinin tarlasına girmesi üzerine, tanık Rıza’nın, mağdur ve kardeşini uyararak hayvanlarını başka yerde otlatmalarını istediği, mağdur ve kardeşinin hayvanları aynı yerde otlatacaklarını söyleyip küfretmeleri üzerine çıkan tartışmada tarafların birbirlerine yumruklarıyla vurdukları, mağdur ...’in sanık ...’ı altına alarak yumruk attığı, tanık...’ün yardımıyla mağdur ...’in altından kurtulan sanık ...’ın, tarlaya gelirken beraberinde getirdiği av tüfeğini alarak iki el ateş ettiği, saçmalardan yedi tanesinin mağdur ...’in vücudunun değişik yerlerine isabet etmesi sonucu mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ölçüde ve hayati tehlike geçirmeyecek şekilde yaralandığı olayda; mağdur ... ve kardeşi ......’ın, kavgada yumruk atmak suretiyle sanık ... ile anne ve babasını basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif şekilde yaraladıkları, sanık ile babasının da yumruk atarak karşılık verdikleri göz önüne alındığında, sanık ...’ın kendisi ve ailesine yönelmiş haksız saldırıyı o anki hâl ve şartlara göre saldırıyla orantılı bir şekilde defetmek yerine, av tüfeğiyle iki el ateş edip mağdur ...’i basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ölçüde yaralaması karşısında, saldırı ile savunma arasında orantı bulunmaması nedeniyle meşru savunma şartlarının gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
    Öte yandan orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle TCK"nın 27. maddesinde düzenlenen "sınırın aşılması" söz konusu olabilecek ise de; sanığın kendisi ve ailesine yumrukla saldırıldığını bilmesi ve görmesine rağmen tarlaya gelirken beraberinde getirdiği av tüfeğiyle ateş etmek suretiyle saldırı ile savunma arasındaki orantısızlığa ilişkin sınırı kasten aştığı anlaşıldığından aynı maddenin birinci fıkrasının; mağdur ve kardeşinin kavgada yumruk atıp küfretmekten ibaret eylemlerinin ise heyecan, korku veya telaşa neden olabilecek boyutta olmaması nedeniyle de aynı maddenin ikinci fıkrasının uygulanma imkânı bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
    Bu itibarla sanığın eyleminin haksız tahrik altında kasten yaralama suçunu oluşturduğu anlaşıldığından, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu beraat hükmünün, meşru savunma şartlarının oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Turhal 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.05.2015 tarihli ve 64-247 sayılı direnme kararına konu hükmünün, meşru savunma şartlarının gerçekleşmediğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 20.12.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi