Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2019/125
Karar No: 2020/410
Karar Tarihi: 16.06.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/125 Esas 2020/410 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2019/125 E.  ,  2020/410 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 16. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili 17.10.2014 harç tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin eşinin 5434 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 29.07.1989 tarihinde vefat etmesi nedeniyle ölüm aylığı aldığını, babasının ise 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 07.06.1990 tarihinde vefat ettiğini, her ikisinden de hak sahibi sıfatıyla ölüm aylığı aldığını, ancak davalı Kurumun 05.08.2014 tarihli yazısında 2014/HA-146 sayılı denetmen raporuna istinaden müvekkilinin babasından dolayı aldığı aylığın, tüm gelirlerinin asgari ücretin üstünde olması nedeniyle kesildiğini bildirdiğini, hem babasının hem eşinin 2003 yılından önce vefat etmesi nedeniyle her iki ölüm aylığını aynı anda alması gerektiğini ileri sürerek Kurum işleminin iptali ile 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken vefat eden babasından dolayı tekrar ölüm aylığının bağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı ... (SGK) vekili 20.11.2014 tarihli cevap dilekçesinde; Kurum işleminde hata bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    6. Ankara 16. İş Mahkemesinin 29.09.2015 tarihli ve 2014/2155 E., 2015/1223 K. sayılı kararı ile; davacının eşinin 29.07.1989 tarihinde vefat ettiği, davacıya 5434 sayılı Kanun kapsamında ölüm aylığı bağlandığı, babasının ise 07.06.1990 tarihinde öldüğü, 1479 sayılı Kanun"un 46. maddesinde 02.08.2003 tarihinde yapılan değişiklik sonucu kız çocuklarının ölen babalarından veya annelerinden dolayı ölüm aylığından yararlanabilmeleri için hak sahibi kız çocuklarının a)Başka sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında çalışmamaları veya bu çalışmalarından dolayı (kendi çalışmalarından) buralardan gelir veya aylık almamaları, b)Kız çocuklarının evli olmaması, evli olmakla beraber sonradan boşanmış olması veya dul kalması, c)1479 sayılı Kanun"un 41. maddesinde öngörülen ölüm aylığından yararlanma şartlarının yerine getirilmesi hâlinde, başka bir şart aranmaksızın hak sahibi kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanmasının öngörüldüğü, davacının herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşu kapsamında çalışmadığı ve kendi çalışmasından dolayı buralardan gelir veya aylık almadığı, eşinin ölmesi nedeni ile dul olduğu ve 1479 sayılı Kanun"un 4956 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile değişik 46/c maddesinde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışmayan ve bu çalışmasından dolayı buralardan gelir veya aylık almayan hak sahibinin gelirinin İş Kanunu"na göre 16 yaşından büyükler için belirlenen asgari ücretten düşük gelir elde etmeleri hâlinde annelerinden veya babalarından dolayı ölüm aylığı bağlanabileceği yönünde bir hüküm bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Ankara 16. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 10. Hukuk Dairesince 20.06.2016 tarihli ve 2016/5380 E., 2016/10156 K. sayılı kararı ile; "Dava, 1479 sayılı Kanun hükümleri gereğince sigortalı baba üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının iptaline yönelik Kurum işleminin iptali, aylığın devamı ile birikmiş aylıkların yasal faizi ile tahsili istemine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    1-07.06.1990 tarihinde yaşamını yitiren 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalı babası üzerinden ölüm aylığı alan davacı hak sahibi kız çocuğunun 29.07.1989 tarihinde yaşamını yitiren sigortalı eşi üzerinden de 5434 sayılı Kanun hükümleri gereğince kendisine ölüm aylığı bağlandığının anlaşılması nedeni ile 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalı babası üzerinden bağlanan ölüm aylıklarının iptal edilerek ödenen tutarın borç kaydedilmesi sonrası işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
    Davanın yasal dayanağı olan 1479 sayılı Kanunun “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45. maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanunla değişik 2. fıkrasının (c) bendinde, sigortalının; 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması hâlinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması hâlinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malûl bulunan çocukları ile geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulu ile yaşları ne olursa olsun evlenmemiş kız çocuklarına aylık bağlanacağı belirtilmiş, daha sonra 04.10.2000 günü Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bentteki “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” koşulu, “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilip 1479 sayılı Kanunun “Ölüm aylığının kesilmesi” başlıklı 46. maddesinin 2. fıkrasına, “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi eklenmiş, ancak, söz konusu KHK, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 gün 61/34 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
    İptale konu düzenleme daha sonra bu kez kanun koyucu tarafından 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren ve anılan (c) bendini değiştiren 4956 sayılı Kanunun 23. maddesiyle benimsenerek, sigortalının evli olmayan/boşanan/dul kalan kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanabilmesi için “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartı, “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilmiş, aynı zamanda 46. maddenin 2. fıkrasına da “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi yeniden eklenmiştir.
    Diğer taraftan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34. maddesinde, sigortalının evli olmayan, boşanan, dul kalan kızlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi, bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmama veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olma koşullarına bağlanmış, “Aylık ve gelirlerin birleşmesi” başlıklı 54. maddede ise bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
    Anılan yasal düzenlemeler kapsamında dava irdelendiğinde; bu tür ölüm sigortasından aylık tahsislerinde, ayrık durumlar dışında genel kural olarak hakkı doğuran olay tarihinde yürürlükte olan yasal mevzuatın uygulanması gerekmekte olup buna göre sigortalı babanın yaşamını yitirdiği gün itibarıyla yürürlükteki 1479 sayılı Kanunun 45. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinde yer alan, geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulunun, eşi üzerinden ölüm aylığı almakta olan davacı yönünden gerçekleşmediği belirgindir. Diğer taraftan, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren yasal değişiklikle, bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan davacı hakkında 45. maddedeki aylık bağlama engeli kaldırılmış ise de bu kez 46/2. madde düzenlemesine göre kendisine çift aylık bağlanamayacağı ve eşi üzerinden bağlanan aylığın daha fazla olduğu ortadadır. Giderek 01.10.2008 günü yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun hükümleri kapsamında da aynı değerlendirme geçerli olmaktadır ve sonuç olarak 5434 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde, eşi üzerinden ölüm aylığı almakta olan davacıya, hakkı doğuran olay tarihi itibarıyla yürürlükteki yasal mevzuat gereğince babası üzerinden ölüm aylığı tahsis edilemeyeceği gibi süreç içerisindeki yasal değişiklikler karşısında da çift aylığa hak kazanamadığı açıktır.
    Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    2-Yersiz ödemelerin geri alınmasına ilişkin konuya gelince; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 506 sayılı Kanunun anılan hükmü yürürlükten kaldırılmış ve konu 5510 sayılı Kanunun 96. maddesinde düzenlenmiştir.
    5510 sayılı Yasanın 96. maddesinde “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler; b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren yirmidört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmidört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır.
    Alacakların yersiz ödemelere mahsubu, en eski borçtan başlanarak borç aslına yapılır, kanunî faiz kalan borca uygulanır.” denilmekle kurumca yersiz ödemelerin geri alınmasına ilişkin esas ve usuller belirlenmiştir.
    Mahkemece, davacı yanca yersiz alınan ölüm aylıkları yönünden yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda değerlendirilme yapılarak sonucuna göre karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
    O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Ankara 16. İş Mahkemesinin 27.09.2018 tarihli ve 2016/432 E., 2018/443 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK:
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının 5434 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 29.07.1989 tarihinde vefat eden eşinden dolayı aldığı ölüm aylığının yanında ayrıca 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 07.06.1990 tarihinde vefat eden babasından dolayı da ölüm aylığı alıp alamayacağı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. Bilindiği üzere, sosyal güvenlik hakkı temel insan haklarından olup, uluslararası hukuk normları ile 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyet Anayasası"nda güvence altına alınmıştır. Bireyleri toplum içinde iktisadi bakımdan desteklemeyi, muhtaçlığa düşmesini önlemeyi, sosyo – ekonomik ve fizyolojik risklerin sonuçlarına karşı korumayı hedef alan bir haktır (Arıcı, K., Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s. 95).
    13. Ölüm ise gerçekleşmesi mutlak, ancak ne zaman gerçekleşeceği bilinmeyen tipik bir sosyal güvenlik riskidir (Arıcı, s. 386). Bu risk hak sahibi konumunda olan dul eş ve yetim çocuk yönünden etkili olacaktır. Sigortalının ölümü ile birlikte sağ kalan hak sahibi aile bireyleri gelir kaybına uğrayacak bu nedenle sosyal güvenlik yönünden bir korumaya gereksinim duyacaklardır. İşte bu noktada ölüm sigortası ile risk altında olan hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakları koruma altına alınmıştır.
    14. Ölüm sigortasından aylık bağlama koşulları değerlendirilirken temel kural olarak hakkı doğuran ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte olan yasal düzenlemenin uygulanması, bununla birlikte, Kanun koyucu tarafından daha sonra gerçekleştirilen lehe yasal değişikliklerden de hak sahiplerinin faydalandırılması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2012 tarihli ve 2012/21-21 E., 2012/223 K., 25.04.2018 tarihli ve 2018/21-427 E., 2018/949 K.sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
    15. Bu durumda, davacının ölüm aylığına hak kazanma tarihlerine dikkat edilerek 1479 sayılı Kanun kapsamında değerlendirme yapılmalıdır. Davacının 07.06.1990 tarihinde vefat eden babasından dolayı ölüm aylığı alıp alamayacağı konusunda 1479 sayılı Kanun kapsamında ayrıntılı inceleme yapılması gereklidir. 1479 sayılı Kanun"un “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45. maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanunla değişik 2. fıkrasının (c) bendinde, sigortalının; 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması hâlinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması hâlinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malul bulunan çocukları ile geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulu ile yaşları ne olursa olsun evlenmemiş kız çocuklarına aylık bağlanacağı belirtilmiş, daha sonra 04.10.2000 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bentteki “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” koşulu, bu Kanun ile "diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kapsamdaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilmiştir. Öte yandan 619 sayılı KHK ile 1479 sayılı Kanun"un “Ölüm aylığının kesilmesi” başlıklı 46. maddesinin ikinci fıkrasına, “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi eklenmiştir. Ancak söz konusu KHK, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 tarihli ve 61/34 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Bu durumda söz konusu KHK’nın iptali nedeniyle eski kanun hükümlerinin aleyhe olan kısımlarının somut olayda uygulanması mümkün değildir.
    16. 24.07.2003 tarihinde kabul edilen 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun"un 45/c maddesi "yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve bu Yasa ile diğer sosyal güvenlik Yasaları kapsamında çalışmayan, bu yasalar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine %25"i oranında aylık bağlanır..." şeklinde değiştirilmiştir. Aynı Kanun ile 1479 sayılı Kanun"un 46/2 maddesine de, "Ancak, evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olan ödenir." hükmü getirilmiştir. Kurum 4956 sayılı Kanun ile 02.08.2003 tarihinde yapılan değişiklikten sonra, 45/2. madde hükmünde yer alan "...bu Yasa ile diğer sosyal güvenlik Yasaları kapsamında çalışmayan, bu yasalar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine aylık bağlanır..." hükmünü dikkate alarak, 02.08. 2003 tarihinden sonra hak sahipleri yararına getirilen yasal düzenleme uyarınca bu tarihten önce ölen Bağ-Kur sigortalılarının kız çocuklarına da ölüm aylığı bağlamıştır. Kurum, farklı sigortalılık kanunlarına göre bağlanan aylıklar söz konusu olduğunda 1479 sayılı Kanun"un 46/2 maddesini hiçbir zaman uygulamamıştır. Zira, 1479 Kanun"un 46/2. maddesi aynı kanun kapsamında hem ana veya baba ile kocadan hak edilen aylıklardan fazla olanının bağlanacağını ifade etmektedir.
    17. Davacının babasından dolayı hak sahibi sıfatıyla ölüm aylığına hak kazandığı tarih aralığında kanun koyucu tarafından aranan tek şart “sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kapsamdaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olup, dosya kapsamından da davacının kendi çalışmasından dolayı gelirinin bulunmadığı açıktır.
    18. Bu nedenle usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.

    IV. SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
    Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.06.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi