12. Ceza Dairesi 2021/1728 E. , 2021/1819 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : TCK"nın 85/1, 22/3-6, 62/1, 63, 54. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Taksirle öldürme suçundan sanık hakkında verilen mahkumiyete ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık ile müteveffanın kardeş oldukları, olay tarihinde sanığın ve müteveffanın anne ve babası olan mağdurların komşularına ait fındık tarlalarına gitmek üzere evden ayrıldıkları, sanık ile müteveffanın ikametlerinde yalnız kaldıkları, saat 17:30 sıralarında müteveffanın ağabeyi olan sanığı uyandırarak "abi kalk vardiyana gitmen gerekiyor" dediği, sanığın da uyanarak kendisine ve müteveffaya kahvaltı türü yiyecekler hazırladığı, bu kez de sanığın müteveffanın uzandığı yere gittiğinde, müteveffanın üzerine battaniye çekmiş vaziyette battaniyenin altında telefonunu kurcaladığını gördüğü, sanığın müteveffaya kalkmasını söylediği, müteveffanın da cevaben "iki dakikaya işim bitiyor sen yemeye başla" dediği, bunun üzerine sanığın sofraya oturarak hazırlamış olduğu yiyecekleri yemeye başladığı, aradan 10 dakika geçmesine, müteveffa kardeşin sofraya gelmemesi üzerine sanığın tekrardan kardeşi müteveffayı uyarmak için yanına gittiğinde müteveffanın hala battaniyenin altında telefonuyla oynadığını gördüğü, sanığın mütevaffaya ait olduğunu bildiği adli emanetin 2014/40 sırasında kayıtlı bulunan ruhsatsız av tüfeğini eline alarak müteveffaya bir el ateş etmesi üzerine kasık kısmından yaralandığı, sanığın olayın şoku ile ilk anda anne ve babası olan mağdurları arayarak kardeşinin kendisini vurduğunu söylediği, müteveffanın Düzce Devlet Hastanesine sevk edildiği ve saat 21:00 sıralarında hayatını kaybettiği, kolluk tarafından tanzim edilen 07.08.2014 tarihli olay yeri inceleme raporunda; suça konu ikametin yatak odasında bir adet 12 calibre Prenses marka 879 seri nolu tek kırma av tüfeğinin bulunduğu, av tüfeğinin yapılan kontrolünde fişek haznesi içinde patlamış şekilde 12 calibre Sterling marka beyaz renkli boş kartuşun bulunduğu, halı üzerinde pembe-sarı renkli gelişi güzel bırakılmış üzerine kan lekeleri olan bir battaniyenin olduğu, battaniyenin yapılan incelemesinde 3 adet ateşli silah giriş ve çıkış deliğinin bulunduğu, deliklerin bir tanesinin üzerinde 10 cm çaplı barut yanığı giriş deliği izinin bulunduğunun tespit edildiği, 06.08.2014 tarihli ölü muayene tutanağında; cesedin kasıklarında ateşli silah yaralanmasına bağlı tıbbi müdahele izlerinin bulunduğu, bunun haricinde başkaca bir yara izinin bulunmadığının belirtildiği, Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğinin 28.08.2014 tarihli uzmanlık raporunda; olay yerinden elde edilen inceleme konusu bir adet av tüfeği kartuşunun, 12 calibre Prenses marka 879 seri nolu tek kırma av tüfeğinden atıldığı, inceleme konusu av tüfeğinin münhasıran avda ve sporda kullanılmak üzere imal edildiği bu nedenle 6136 sayılı Yasaya memnu olarak mütalaa edilmediği, Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğinin 22.10.2014 tarihli uzmanlık raporunda; müteveffaya ait giysi ve müteveffanın olay sırasında üzerinde bulunan battaniye parçası üzerinde yapılan atış artığı incelemesi sonucu, atış artıklarının dağılımı ve yoğunluğu itibariyle yapılan atışın "bitişiğe yakın atış" olduğunun değerlendirildiği, Adli Tıp Kurumunun 07.08.2014 tarihli otopsi tutanağında; cesetten toplam 7 adet iri saçma tanesi ve bir adet plastik tapa elde edildiği, kesin ölüm sebebinin av tüfeği saçma tanesi yaralanmasına bağlı küçük ve orta çaplı damar yaralanmasından gelişen dış kanama ve yumuşak doku içi kanama sonucu gerçekleştiğinin belirtildiği olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre,
Olası kast TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında; “Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâli” biçiminde tanımlanmış, fıkra gerekçesinde ise; “Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir.” şeklinde, olası kastın uygulanma şartları belirtilmiştir. Öğretide de; olası kast, suçun kanuni tanımındaki objektif unsurların gerçekleşebileceği, ciddi bir şekilde mümkün görülmesine rağmen, fiilin işlenmesi suretiyle tipikliğin gerçekleşmesi şeklinde tanımlanmıştır. (Koca/Üzülmez; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler; 4. Baskı; sh. 152.)
Fail, hareketinden doğacak sonuçları bilerek ve isteyerek hareket etmişse kast gerçekleşmiştir. Buna karşılık, fail belli bir sonucu gerçekleştirmek üzere hareket ederken, bunun yanında başka sonuçların meydana gelmesini de göze almış ve bu sonuçlar da gerçekleşmişse, failin bu sonuçlar açısından da kasten hareket ettiği kabul olunur. Çünkü fail, asıl kastettiğinden başka, hareketinden doğacak diğer sonuçları tahmin ettiği veya öngördüğü halde hareketini devam ettirmiştir. Dolaylı kast olarak adlandırılan bu kast türüne, belirli olmayan kast, gayrimuayyen kast, olursa olsun kastı veya dolus eventualis de denilmektedir. (Nur Centel, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 2.Bası, s.349, Artuk-Gökcen-Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, s.597 vd.), (Ayhan Önder, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt.2, s. 293 vd, Uğur Alacakaptan, Suçun Unsurları, s.139 vd., Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.312 vd.)
İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmış olup, 5237 sayılı TCK’da, 765 sayılı TCK’da yer verilen, “tedbirsizlik”, “dikkatsizlik”, “meslek ve sanatta acemilik”, “nizamat, evamir ve talimata riayetsizlik”, “kayıtsızlık veya tedbirsizlik”, “hataen ve kayıtsızlıkla”, “müsamaha ve dikkatsizlik” şeklindeki taksir kalıplarına ilgili suç tiplerinde yer verilmemiş, ancak gerek öğretide, gerekse uygulamada, bu taksir kalıplarına yer verilmemiş olmanın, bir eksiklik veya farklılık oluşturmayacağı kabul edilmektedir.
Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Öğretide ve yargı kararlarında taksirin unsurları,
a) Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
b) Hareketin iradiliği,
c) Neticenin iradi olmaması,
d) Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
e)Neticenin öngörülebilmesi, ancak bu neticenin fail tarafından öngörülmemesi,
Şeklinde belirtilmiştir.
Bilinçli taksir kavramı mülga 765 sayılı TCK’nın 45. maddesine 8.1.2003 tarihli ve 4758 sayılı Kanun ile eklenen son fıkra ile hukukumuza girmiş olup, anılan fıkrada, “Failin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde ceza ... arttırılır.” hükmüne yer verilmiş, aynı hüküm, 5237 sayılı TCK’nın 22. maddenin 3. fıkrasında da korunmuştur.
Taksirden söz edilebilmesi için neticenin öngörülebilir olması gerekli ve yeterli olmasına karşılık, bilinçli taksir halinde failin somut olayda ayrıca bu neticeyi öngörmüş olması da gereklidir. Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Bilinçli taksirde netice somut olarak öngörüldüğü halde, istenmemiştir.
Bilinçli taksiri, taksirden ayıran özellik, bilinçli taksirde istenmeyen netice fiilen öngörülürken, taksirde öngörülmemektedir.
Yasada, taksirin bir türü olarak düzenlenmiş bulunan bilinçli taksir esas itibariyle olası kastın sınırlarını daraltıcı bir işlev görmektedir. Bu nedenle, olası kastın anlamı ve sınırları belirlenmeden, bilinçli taksirin kapsamının tayini mümkün değildir.
Olası kast ve bilinçli taksir öngörme unsuru itibariye örtüşmesine rağmen, isteme unsuru bakımından ayrılmaktadır.
Olası kastı bilinçli taksirden ayıran özellik, mümkün yada muhtemel olarak öngörülen neticenin kabullenilmesi, failin öngördüğü tipik neticenin meydana gelmeyeceğine yönelik bir güveni olmadan hareket etmesidir. Başka bir anlatımla, fail öyle yada böyle herhalde hareketi gerçekleştirirdim diyorsa olası kast, neticenin gerçekleşeceğini bilseydim hareketi gerçekleştirmezdim, diyorsa bilinçli taksir söz konusudur.
Somut olayda ise, tanıklar .... ve....’ın beyanlarında ifade ettikleri üzere; olay günü sanık yemek yaptığını, kardeşini de yemeğe çağırdığını, kardeşinin yemeğe gelmediğini, kafasına battaniyeyi çekerek telefonla uğraştığını, birkaç kez yenilemesine rağmen kardeşinin gelmediğini, yatağın altından tüfeği alarak kardeşini korkutmak ya da şakalaşmak amacıyla tetiğe basarak "çat" sesi çıkartarak kardeşini korkutmak istediğini, tüfeğin dolu olduğu için ateş aldığını, amacının çatlama sesi ile kardeşinin batteniyenin içinden kafasını çıkartacağını düşündüğünü, kastının olmadığını, tüfekte fişek olmadığını düşünerek bu hareketi yaptığını, sanığın da tanıkların bu beyanlarını 23.01.2015 tarihli duruşmadaki sorgusunda " Ben yatağın yanında olan tüfeği aldım, korkutmak amacıyla horozunu indirdim. Namlunun ucu yatağa doğru idi. Kardeşime yönelmiş değildi. Ben tetiğe basınca namlu yön değiştirerek kardeşimin kasığına doğru ateş aldı. Amacım "çat" sesi çıkararak kardeşimi korkutup kahvaltıya gelmesini sağlamaktı. " şeklindeki beyanları ile doğruladığı anlaşılmakla; sanığın kardeşini korkutmak maksadıyla eylemini icra ederken, suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceğini öngörmesine rağmen, fiili işlediği, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir. Namlunun ucunun yatağa doğru olması, korkutmak maksadıyla tüfeğin horozunu indirmesi, avlanmak amacıyla silahı kullandığını beyan eden sanığın bu hareketi ile kardeşine zarar verebileceğini öngörmesi muhtemeldir. Buna göre atış mesafesi (22.10.2014 tarihli uzmanlık raporunda; bitişiğe yakın atış olduğunun da tespit edildiği), kullanılan silahın niteliği, elverişliliği (emniyet sisteminin imal itibariyle bulunmadığı, atışına mani mekanik bir arızasının bulunmadığı) ve etki alanı, tanık anlatımları ve dosyadaki kanıtlar gözönünde bulundurulduğunda; kardeşini korkutmak maksadıyla horozu indirerek eylemini gerçekleştiği anlaşılan sanığın kardeşine olası kastla öldürme suçunu işleyen sanık hakkında, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde taksirle öldürme suçu üzerinden değerlendirme yapılması,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak; CMUK"un 326/son maddesi gereğince ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış hakkı gözetilmek suretiyle, BOZULMASINA, 22.02.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.