14. Hukuk Dairesi 2010/2541 E. , 2010/3019 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapuda davalı ... adına olan 1/4 hissenin iptali ile bu hissenin davalı ... adına tescili; dava sırasındaki beyanlarında "Davacıların davalı ..."dan olan alacaklarının tahsili amacı ile tapuda davalı ... adına kayıtlı bulunan 1/4 payın haciz ve satışını isteyebilmelerine" yetkisi verilmesi davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 08.12.2009 gün ve 2009/10101 - 13712 sayılı ilamiyle bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacılar vekilleri ve davalılar vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Islah yoluyla ileri sürülen istek, davalılardan ...’ın maliki olduğu 50 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 1/4 payı üzerinde haciz ve satış yetkisi tanınmasına ilişkindir.
Davalılar tasarrufun muvazaalı olmadığını, açılan davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece dava kabul edilmiş “davacıların 50 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapuda davalı ... adına kayıtlı bulunan 1/4 payının haciz ve satışını isteyebilmelerine” karar verilmiştir.
Hükmü davalılar temyiz etmiş, karar Dairemizin 08.12.2009 tarihli ve 2009/10101 – 13712 sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Taraflar karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dairemizin bozma ilamında belirtildiği üzere eldeki dava genel muvazaa iddiasına dayalı olmayıp niteliği itibariyle İcra ve İflas Kanununun 277. ve müteakip maddeleri hükümleri kapsamına giren bir tasarrufun iptali davasıdır. Bu tür davalar sabit olduğu takdirde ve dava konusu taşınmaz bir mal ise davacı üçüncü kişi üzerindeki kaydın tashihine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteme yetkisi verir.
Yine Dairemizin bozma ilamında vurgulandığı gibi tasarrufun iptali davasının açılabilmesi alacaklının elinde geçici (İİK. m.105) veya kesin (İİK. m.143) aciz vesikasının bulunması halinde olanaklıdır. İcra ve İflas Kanununun 105. maddesine göre borçlu hakkında icra takibi yapılıp da borçlunun haczi kabil yeterli malı bulunmadığına dair yapılan ve haciz tutanağına geçirilen tespit “geçici aciz belgesi”dir. Yasanın 143. maddesine göre de alacaklı, yapılan takip sonucu alacağının tamamını veya bir kısmını tahsil edememişse kendisine verilecek vesikaya kesin aciz belgesi denir. Yargıtay uygulamasına göre gerek geçici gerekse kesin aciz belgesi davadan önce sağlanabileceği gibi davadan sonra veya hükmün Yargıtayca bozulması aşamasında da alınabilir.
Somut olayda; hükmün Dairemizce bozulmasından sonra borçlular hakkında haciz işlemi sürdürülmüş ve 25.01.2010 tarihinde yapılan iki ayrı hacizde haciz tutanağına icra müdürü tarafından “borçlunun haczi kabil ve yeterli malı bulunmadığına” dair tespit yazılmıştır. Bu saptama yukarıda sözü edildiği üzere İcra ve İflas Kanununun 105. maddesinde zikredilen “geçici aciz belgesi” yerine geçer. Dolayısıyla, dava şartı olan aciz belgesinin varlığı gerçekleşmiştir.
Ne var ki; yukarıda belirtildiği gibi dava genel muvazaa iddiasına değil, niteliği itibariyle İcra ve İflas Kanununun 277. ve devamındaki maddeleri hükümleri kapsamına giren tasarrufun iptali davasıdır. Davanın nitelendirilmesinde yanılgılı değerlendirme ile hatalı sonuca ulaşılmıştır. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; orta yerde İcra ve İflas Kanununun 277. ve devamı maddelerinde sıralanan tasarrufun iptali sebeplerinin bulunup bulunmadığını incelemek ve değerlendirmek, bunun sonucuna uygun bir hüküm kurmak olmalıdır.
Tarafların karar düzeltme istekleri yerinde olduğundan kabul edilmeli, hüküm yukarıda açıklandığı gibi bozulmalıdır.
SONUÇ: Tarafların karar düzeltme isteklerinin kabulüne, bozmaya ilişkin Dairemizin 08.12.2009 tarih ve 2009/10101 – 2009/13712 sayılı ilamının KALDIRILMASINA ve hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıran taraflara iadesine, 22.03.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.