10. Hukuk Dairesi 2015/6212 E. , 2017/6098 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, Bağ-Kur prim tevkifatlarını Kurum kayıtlarına aktarmadığı gerekçesiyle yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve asıl alacak üzerinden % 40 icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 4.462,25 TL tevkifat kesintisi alacağı yönünden yapılan takibe itirazın iptaline, alacak likit olmadığından icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde "Hüküm sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir", hükmü öngörülmüştür. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması kamu düzeniyle ilgilidir.
Tarafların dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Dosya kapsamı incelendiğinde, yapılan icra takibinde, 4.462,25 TL"lik tevkifat kesintisi ile birlikte 2.804,25 TL"lik faizin istenildiği, itiraz üzerine, işbu dava ile itirazın iptalinin talep edilmesi karşısında, mahkemece asıl alacak yönünden hüküm kurulmuş ise de, faiz hususunda olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmemesi yerinde görülmemiştir.
2- Bağ-Kur prim tevkifatlarını kurum kayıtlarına aktarmadığı gerekçesiyle yapılan icra takibine yönelik itiraz üzerine açılan davanın yasal dayanaklarından olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun icra takip tarihinde yürürlükte olan 67.
maddesinin ikinci fıkrasında, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse alacaklı yararına ve istem üzerine tarafların durumuna, davanın ve hüküm altına alınan şeyin tahammülüne göre, hüküm altına alınan tutarın % 40’ından aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata karar verileceği yönünde düzenleme öngörülmüştür. İtirazın iptali davalarında icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Anılan tür bir alacaktan söz edilebilmesi için ise gerçek tutarın belli ve sabit olması veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için alacağın tüm unsurlarının bilinmesi ya da bilinebilecek durumda bulunması gereklidir. Buna göre, alacağın likit nitelikte olduğunun kabulü için borçlu tarafından tutarın araştırılarak belirlenmesi olanağının varlığı yeterlidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, mahkemece kabul edilen asıl alacak niteliğindeki yersiz ödenen ve icra takibine konu yapılan giderlerin, takip ve dava tarihi itibarıyla varlığı ve tutarının belli ve sabit dolayısıyla, likit nitelikte olduğu belirgin bulunduğundan, davacı Kurum yararına kabul edilen asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde talebin reddine kararı verilmesi isabetsiz bulunmuştur.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve sair yönleri incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26/09/2017 gününde oybirliği ile karar verildi.