Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde Ocak 1981-Kasım 1983 ile askerlik dönüşü Mayıs 1985-Ocak 1987 tarihleri arasında geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı davalı işyerinde askerlik öncesinde Ocak 1981 ile Kasım 1983 tarihleri ile askerlik dönüşü Mayıs 1985- Ocak 1987 tarihleri arasında geçen ve kuruma bildirilmeyen çalışma süresinin tesbitini talep etmiş, mahkemece 506 sayılı Yasanın 79. maddesinde yazılı 5 yıllık hakdüşürücü sürenin geçtiğinden bahsedilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi "Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır."hükmünü içermektedir. Madde hükmünde yazılı hak düşürücü süre yönetmelikte belirtilen belgeleri işveren tarafından kuruma verilmeyen sigortalıları kapsamakta olup belge verilmiş sigortalılar yönünden hakdüşürücü sürenin işlemeyeceği söz götürmez. Yargıtay HGK"nun 03.03.2004 tarih 2004/21-139 Esas-117 Karar ve 05.02.2003 tarih 2003/10-7 Esas-53 Karar sayılı ilamları da bu yönlere işaret etmektedir.
Öte yandan askerlik süresince hizmet akdinin askıda olduğu, askerlik dönüşü makul bir süre içinde eski işyerinde yeniden çalışılmaya başlanılması ve askerlik öncesi sürede de çalışma olgusunun varlığının usulünce ispatlanması durumunda çalışılan sürenin hizmet akdinin askıda olduğu askerlik dönemi de dahil kesintisiz çalışma niteliğinde bulunduğunun kabulü Dairemizin giderek Yargıtayın oturmuş içtihadıdır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79. maddesinde, bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında; resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki, bu tür kanıtların bulunmaması, salt bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması, inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordroları, tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken işverenler tarafından Kuruma bildirilen komşu işyerleri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Mahkemenin bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması ve kamu düzenini ilgilendirdiğini göz önünde tutarak gerektiğinde; doğrudan soruşturmayı genişletmek suretiyle ve olabildiğince delilleri toplaması gerekmektedir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21 -549-555, 5.2.2003 gün 2003/21 -35-64, 15.10.2003 gün 2003/21 -634-572, 3.11.2004 gün 2004/21 -480-579 ve 2004/21 -479-578, 10.11.2004 gün 2004/21 -538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda davacı adına 10.12.1985 tarihli işe girişi gösteren bildirge 15.12.1985 tarihinde kurum kayıtlarına yansımıştır.Dosya içindeki bilgi ve belgelerden davacını askerlik hizmetinin 03.11.1983-03.05.1985 tarihleri arasında gerçekleştiği, yukarıda açıklandığı şekilde bu dönemde hizmet akdinin askıda bulunduğu, tesbiti istenen ikinci dönem Mayıs 1985 tarihinde işe başladığına göre askerlik sonrası hizmet ilişkisini makul süre içinde kurulduğunun da kabulü gerekmektedir. Öte yandan dosya içinde fotokopisi yer alan Antalya Bağ Kur Müdürlüğünün 12.02.2002 tarihli yazısından davacının 25.11.1985-03.02.1988 tarihleri arasında Bağ Kur sigortalısı olduğuna ilişkin belge bulunduğuna göre; davacının bu dosyasıda getirtilerek değerlendirilmelidir.
Davacının davalı köy tüzel kişiliği emrinde elektrik işlerinde köye elektrik geldiği 1980’li yılların başlarından beri çalıştığı tüm dosya kapsamı ile de sabit olduğuna göre; yapılacak iş; yukarıda belirtilen Bağ Kur sigortalılık dosyası getirtildikten sonra davacı ihtilaf konusu dönemde 1479 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu sigortalı ise Sosyal Güvenlik Sistemimiz çifte sigortalılığa cevaz vermediğinden ve önceden oluşan sigortalılık statüsüde ortadan kaldırılmayacağından 1479 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu sigortalılığa değer verileceği gözetilmek suretiyle çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine ,30.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.