10. Hukuk Dairesi 2015/17639 E. , 2017/6062 K.
"İçtihat Metni"......
Dava, trafik- iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin ilk rücu davasında bakiye kalan 29.364,86 TL miktarın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, trafik iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle uğranılan Kurum zararının tahsili istemine ilişkindir.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 26. maddesi olup, davalıların sorumluluğu kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Yasanın 26/1. maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücu alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır. Aynı Yasanın 26/2. maddesinde ise, 3. kişinin rücu alacağından sorumluluğu için, kasıt veya kusuruyla iş kazasının oluşumuna etkide bulunma koşulu öngörülmüştür. İşveren veya üçüncü kişiler ile üçüncü kişileri çalıştıranlara rücu olanağı anılan maddede öngörülen sayılı ve sınırlı durumların gerçekleşmesi halinde mümkün olup, 506 sayılı Yasanın 26. maddesine dayalı dava kapsamında, maddedeki sorumluluk hallerinin genişletilmesi veya genel hükümler uyarınca kusursuz sorumluluk yoluna gidilmesine olanak bulunmamaktadır.
Buna göre, dava konusu rücu alacağına ilişkin ......Mahkemesi"nde açılan ilk dava sonucu verilen ve Dairemizin 02.12.2016 tarihli kararı ile onanmak suretiyle kesinleşen E.2014/145 Esas 2014/341 Karar sayılı kararda, sigortalıya %50,3. kişi konumundaki ...’a % 50 kusur izafe edilirken 3. kişiyi çalıştıran konumundaki ...’a herhangi bir kusur izafe edilmemişken bakiye Kurum zararı için açılan bu davada ise kusuru olmadığı halde Kurum zararından dolayı sorumlu tutulmuş olması isabetsizdir.
Kaldı ki, 818 sayılı Borçlar Kanununun 60’ıncı maddesinde, zarar ve ziyan veya manevi zarar olarak nakdi bir tutar ödenmesine ilişkin davanın, zarar gören tarafın zararı ve zararı gerçekleştireni öğrendiği tarihten başlayarak (1) yıl ve herhalde zararı doğuran eylemden itibaren (10) yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı hüküm altına alınmıştır. Kurumun üçüncü kişiler hakkında açtığı bu tür rücu davaları, 506 sayılı Kanunda herhangi bir düzenleme bulunmadığından, anılan 60’ıncı maddede öngörülen zamanaşımı sürelerine tabi olup, zamanaşımının başlangıcı, zararın ve zarar verenin Kurumun yetkili organınca öğrenildiği tarihtir. Zararı öğrenme olgusu, gelirler yönünden Kurumun yetkili organının onay günü, giderler için sarf ve ödeme tarihleri itibarıyla gerçekleşmekte, zararı gerçekleştirenin öğrenilmesi olgusunun ise her somut olayın özelliğine göre saptanması gerekmektedir.
Kurum ceza davasına müdahil olarak katılmadığında rücu davalarında Borçlar Kanunu"nun 60. maddesindeki ceza zamanaşımı ise uygulanmamaktadır.
Motorlu araç kazalarından doğan zararların tazminine ilişkin rücu davalarında; zamanaşımı süresi yönünden 2918 sayıl..... maddesinin uygulanması gerekir. Anılan maddede; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin istemlerin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı; tazminat yükümlüsüne karşı kesilen zamanaşımının, sigortacıya karşı da kesilmiş olacağı hüküm altına alınmıştır.
Anlaşılacağı üzere maddedeki zamanaşımı süresi, zararın ve eylemi gerçekleştirenin (failin) öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlamakta olup, Kurumca zararın öğrenilme tarihinin, gelirlerin onay, giderlerin sarf ve ödeme günü olduğu açıktır. Faile ıttıla tarihinin ise özel bir duyarlılıkla araştırılıp incelenmesi gerekmektedir. Uygulamada, devam eden ceza davasında verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesi ya da Kurum sigorta müfettişi veya........ müfettiş raporunun Kurumun yetkili makamlarına intikal tarihi ya da ilk rücu davasının açılma tarihi faile ıttıla tarihi olarak kabul edilmektedir. Önemle belirtilmelidir ki, zamanaşımı süresinin, hem zararın, hem de tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren, bir başka anlatımla, ancak, her iki olgu gerçekleştikten sonra işlemeye başlayacağı dikkate alınmalıdır.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında, somut olayda Kurumun, davaya konu trafik-iş kazasına ilişkin fiili ve faili 26.07.1999 tarihli müfettiş raporu ile bu tarih itibariyle ıttıla ettiği,davalı ... için davacı Kurum açısından, zararlarının tazmini hususunda 2-10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanabileceği, buna karşılık Kurum tarafından söz konusu davanın, 30.04.2013 tarihinde açılmış olduğundan ve davalı tarafından süresi içinde zamanaşımı def’inde bulunulmuş olması nedeniyle davanın reddi gerekirken kabulü yönünde yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı ...’ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ..."a iadesine, 25.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.......