13. Hukuk Dairesi 2016/13529 E. , 2019/7474 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı banka, davalıların murisi ... ...’ün banka ile 2004-2012 tarihleri arasında 4 defa kredi kullanıldığını ve borcunu ödediğini, 12/09/2012 tarihinde kullanılan 5. kredinin taksitlerinin ödenmediğini, mirasçılar aleyhine takip yapıldığını, mirasçıların ... ..."ün vesayet altında olması nedeni ile sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürerek itiraz ettiklerini, bankanın bu durumu bilmediğini, itiraz üzerine öğrendiğini belirterek; itirazın iptaline, takibin devamına, %20"den aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafca temyiz edilmiştir.
Davacı banka, davalıların murislerinin kullandığı krediden kaynaklı borçlarını ödemediğini, icra takibi başlatıldığını ancak takibin itiraz üzerine durduğunu beyan ederek 6.530,55 TL"nin faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davalılar ise miras bırakanın vesayet altında olduğunu, sözleşmenin geçerli olmadığını, bankanın basiretli tacir gibi davranması gerektiğini, miras bırakanın ehliyetinin bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece ‘..kısıtlının davacı banka ile kredi sözleşmesi yapması için izin verilmediği, kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte muris borçlunun kısıtlı olup hukuki işlem yapma ehliyeti olmadığından sözleşmenin hukuki sonuç doğurmasının mümkün olmadığı, vasinin yapılan işlemi onamamış olması, murisin parayı nerede harcadığı ve ne kadarının elinde kaldığı, ne miktarda parayı kötü niyetle elden çıkardığı da belli olmadığı, kısıtlı murisin kendi ihtiyaçları haricinde kullandığınında ispat edilemediği’ gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosyanın incelenmesinde, kısıtlı ... ...’ün ... 1.Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 31/12/2004 tarihli mahkeme kararı ile ‘bipolar affektif bozukluk ve alkol kötüye kullanımı’ teşhisi nedeniyle kısıtlanmasına karar verildiği, kısıtlının kullandığı dava konusu tüketici kredi sözleşmesinin 12/09/2012 tarihli olduğu, kısıtlının kredi tarihinden önceki bir tarihte kısıtlanmasına karar verildiği, 2008/21 Esas, 2008/326 Karar sayılı ilamı ile kısıtlılığın kaldırılması talebinin reddedilerek kısıtlılığın devamına karar verildiği anlaşılmıştır.
Kural olarak tam ehliyetsiz kişilerin hukuki işlemleri hükümsüzdür.(TMK md.15) Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri TMK.’nun 2.maddesinde de öngörülen dürüstlük kuralıdır. Buna göre, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”. TMK.’nun 15.maddesinde hükme bağlanan kuralın istisnalarından biri de, T.B.K.nun 65.maddesi hükmüdür. T.B.K.nun 114/2.maddesi yollamasıyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanması mümkün olan T.B.K.nun 65.maddesi uyarınca hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi diğer tarafın batıl hukuki işlemin hüküm ifade ettiğine güveni nedeniyle oluşan zararından sorumludur.
TMK.nun 452/2.maddesinde ise, “vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetine haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı" öngörülmüştür. Buna göre kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağının kabulü gerekir. Kanun, tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yaparak 3. kişilerce sömürülmelerine engel olmak amacını gütmüştür. Bu tehlikenin ortadan kalktığı normal bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda, hukuki muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağından kanun bunu himaye etmez. 09.03.1955 gün 22/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, mümeyyiz olmayan kimse temyiz kudretini haiz olsa idi aynı surette hareket edecek, yani normal bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecek idiyse ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememelidir. Somut olayda kısıtlının 2004-2012 tarihleri arasında 4 defa kredi kullandığı, bu kredilere ilişkin borçlarını zamanında ödediği, dava konusu krediyi 12/09/2012 tarihinde kullandığı ve taksitlerini düzenli öderken 25/03/2013 tarihinde vefat ettiği, davalılar tarafından murislerinin kısıtlı olduğu ileri sürülerek borcun ödenmediği, davacı bankanın kısıtlının durumunu bilemeyeceği hususunun yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda, tarafların tüm delilleri de getirtilerek değerlendirilmesi gerekirken eksik incelemeyle ve yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.