12. Ceza Dairesi 2017/3740 E. , 2017/10585 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Sulh Ceza Hâkimliği
Görevi kötüye kullanma, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etme ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından şüpheliler ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 17.06.2015 tarihli ve 2014/4252 soruşturma, 2015/32691 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii İzmir 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 22.10.2015 tarihli ve 2015/2210 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun"un 170/2. madde ve fıkrası gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun"un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun"un 173/3. madde ve fıkrasındaki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, aynı dosyanın şikayetçisi olan ... hakkında suç örgütü kurmak ve yönetmek, yargı görevi yapanı etkilemek vs. suçlarına ilişkin olarak yürütülen soruşturma esnasında yapılan telefon dinlemesi sırasında, dosyanın diğer şikayetçisi olup o tarihte İzmir Adliyesinde hakim olarak görev yapan ... ile yapılan görüşmelerin de dinlemeye takılması üzerine, görüşme içerikleri nedeniyle şikayetçi ... hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcıvekilliğinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başmüfettişliğine ihbarda bulunmasını müteakip, yapılan disiplin soruşturması sonucunda Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2. Dairesinin 28.04.2015 tarihli ve 2013/230 esas sayılı kararı ile şikayetçi ... hakkında ceza tertibine yer olmadığına dair karar verilmiş olması, haklarında kovuşturmaya yer olmadığında dair karar verilen şüpheliler hakkında İzmir Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünün 14.01.2015 tarihli ve 1985 sayılı kararı ile polis başmüfettişlerince yapılan soruşturma sonucunda şüphelilerin “görev sırasında veya dışında yasaklanan tutum ve davranışlarda bulunmak, denetim görevini yerine getirmemek, hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak” suçlarından disiplin cezası ile cezalandırılmış olmaları, yine Emniyet Genel Müdürlüğünün 22.04.2016 tarihli ve 61601 sayılı kararı ile diğer şikayetçi ..."e hitaben yazılan “somut olay bakımından zarara uğratıldığınızı iddia ettiğiniz şahısların eylemlerinin hizmetin gereklerine ve kanuni sınırlarına uygun olmadığı, şahısların kişisel kusurlarından kaynaklandığı sabittir. Bu nedenle şahıslar hakkında gerekli yasal süreç başlatılmıştır.” şeklindeki bilgi yazısı ile şikayetçi ..."ün Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde vermiş olduğu 24.03.2015 tarihli ifadesinin 2 ve 3. sayfalarında yer alan “...paralelci polisler tarafından HSYK seçiminde karşı listede aday olan hakim ..."a iftira atarak kendileriyle işbirliği yapmamı istediler, ben de böyle bir durumu kabul etmediğimi söyledim....Soruşturmayı yürüten polis memurları sürekli bana, bizimle iş birliği yap, hakim ... Bey hakkında rüşvet alıyor, içeriden adam çıkartıyor diye iftirada bulun, senin de suçun olmadığını biliyoruz, bizimle anlaşırsan seni çıkartırız diye söylüyorlardı.” şeklindeki beyanları karşısında, şüphelilerin atılı suçu işlediklerine dair delillerin kamu davasının açılmasını gerektirir nitelikte bulunduğu, söz konusu delillerin mahkemesince takdir ve değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığının 16.12.2016 gün ve 94660652-105-35-13147-2016-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.12.2016 gün ve 2016/400267 sayılı tebliğnamesi ve Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 10.05.2017 tarihli, 2017/201 esas ve 2017/3917 karar sayılı görevsizlik kararı ile daireye ihbar ve soruşturma evrakı tevdi kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yargıtay 16. Ceza Dairesince “...İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 17.06.2015 gün ve 2014/4252 soruşturma 2015/32691 karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile şüpheliler hakkında, görevi kötüye kullanma, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etme, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu karara karşı şikayet edenler ..., ..., ... tarafından suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçu dışındaki diğer suçlar yönünden itiraz edildiği...” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosya Dairemize gönderildiğinden, öncelikle şikayetçilerin itirazlarının ve kanun yararına bozma talebinin kapsamına göre görevli Daire belirlenmelidir.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 17.06.2015 tarihli, 2014/4252 soruşturma, 2015/32691 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında, “Müştekilerin Cumhuriyet Başsavcılığımıza vermiş oldukları şikayet dilekçeleri ile dönemin İzmir Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, Organize Suçlar Büro Amirliğince yapılan 10-09-35-012(K) adlı projeli çalışma kapsamında gerçekleştirilen operasyon ile mağdur edildikleri, kendilerine kumpas kurulduğu, bilinçli şekilde itibarsızlaştırıldıkları ve şüphelilerin atılı suçları işledikleri iddialarına yönelik soruşturmaya başlanılmış ise de…Şüphelilerin üzerilerine atılı suçu işlediklerine dair soyut iddia haricinde haklarında kamu davası açılmasını gerektirir yeterli şüphe teşkil edecek delil bulunmadığı anlaşıldığından...” ibarelerine dayalı olarak şüpheliler hakkında görevi kötüye kullanma, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etme, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Şikayetçiler, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 17.06.2015 tarihli ve 2014/4252 soruşturma, 2015/32691 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına yönelik itiraz başvurularında, açıkladıkları nedenlerin yanı sıra re"sen gözetilecek diğer hususlar çerçevesinde de itirazlarının kabulü ile anılan kararın kaldırılmasını talep etmiş olup, şikayetçilerin itiraz dilekçelerinin temelini oluşturan olaylar zinciri ile şikayetçilerin itiraz dilekçelerindeki ifadeleri bir bütün halinde değerlendirildiğinde, itirazlarını görevi kötüye kullanma, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etme suçları ile sınırlandırmadıkları, şikayetçiler tarafından suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçunu da kapsar şekilde itirazda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteminde de suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçu açıkça diğer suçların yanında yazılmış ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.12.2016 gün ve 2016/400267 sayılı tebliğnamesi de Yargıtay 16. Ceza Dairesine hitaben düzenlenmiş olup, esasen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 1. fıkrası gereğince, hakim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, kendisine yapılan başvuruda belirtilen nedenlerin dışında tespit ettiği diğer hukuka aykırılıklara da bozma talebinde yer verebilir.
Açıklanan gerekçelerle şikayetçilerin itiraz dilekçelerinin kapsamına, gerek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın gerek kanun yararına bozma isteminin görevi kötüye kullanma, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etme, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarına yönelik olmasına, şüphelilerin Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) olarak tanımlanan silahlı terör örgütünün üyesi olduklarına ilişkin iddialara, 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 31. maddesi ile değişik Yargıtay Kanunu"nun 14. maddesindeki; “Ceza dairelerinde: a) Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise iddianamede veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas alınır. b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir.” hükmüne, kanun yararına bozma istemine konu suçlardan en ağırının silahlı terör örgütüne üye olma suçu olmasına, 26.02.2016 tarihli ve 29636 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, 01.03.2016 günü yürürlüğe giren 12.02.2016 tarihli ve 2016/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurul kararı gereğince, kanun yararına bozma isteminin incelenmesi görevi Yargıtay 16. Ceza Dairesine ait bulunduğundan, Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, görev uyuşmazlığının çözülmesi amacıyla dosyanın Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 20.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.