14. Hukuk Dairesi 2009/13873 E. , 2010/2671 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.01.2004 ve birleşen dosyada 28.02.2007 gününde verilen dilekçeler ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal tescil istenmesi üzerine bozmaya uyularak yapılan muhakeme sonunda; davanın ve birleşen davanın kabulüne dair verilen 30.03.2009 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi ..., ..., ..., ... vekili duruşmasız olarak ..., ..., ... vekilleri tarafından istenilmekle, tayin olunan 9.03.2010 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili gelmedi. Karşı taraftan davacı vekili Av.... geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava ve birleştirilen davalarda 18.09.1998 tarihinde düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile dava konusu 56 ada 2 ve 570 ada 3 sayılı parsellerde murislerinden intikal eden paylarının 1/4 ünü satış vaadinde bulunan davalıların ferağ vermekten kaçındıklarını belirterek tapu kaydının iptali ile davalılar paylarının 1/4 ünün adına tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, sözleşmenin ifa olanağının doğmadığını, satış bedelinin ödenmediğini, davacının sözleşme kapsamındaki edimlerini yerine getirmediğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalılar temyiz etmiştir.
Dava ve birleştirilen davalar taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
HUMK’nun 388. maddesi gereğince bir mahkeme kararının aşağıda belirtilen hususları içermesi gerekir;
1-Kararı veren mahkeme ile hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin ad ve soyadları ve sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa kararın hangi sıfatla verildiği,
2-Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adresleri,
3-İki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep,
4-Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi,
5-Kararın verildiği tarih ve hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin imzaları,
Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
HUMK’nun 389. maddesinde de kararda iki tarafa yükletilen görev ve verilen hakların şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde açık olarak yazılması öngörülmüştür.
Hüküm fıkrası, kararın esası olup kanunda “hüküm” kelimesi yalnız hüküm fıkrası için kullanılmıştır. Bu nedenle, hüküm fıkrasında mahkemenin neye karar verdiği açıkça yazılmalıdır. Hüküm fıkrası çok açık ve infazı mümkün olmalıdır. Şarta bağlı ve terditli olarak hüküm kurulmamalıdır. Dava, açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanmalı, hüküm fıkrasında asıl talep ile yardımcı talepler hakkında da karar verilmelidir.
Bunların yanında hakim istisnalar dışında davacının talebi ile bağlı olup, bu talepten fazlasına hüküm veremez. (HUMK m.74)
Somut olaya gelince;
Yapılan yargılama sırasında dosyaya sunulan bilirkişi raporlarına göre dava konusu taşınmazlar imar uygulamasına tabi tutulmuş olup 54 adet parsele intikal görmüştür.
Mahkemece bu parsel numaralı taşınmaz belirtilmek suretiyle parsellerdeki davalı paylarının 1/4 ünün iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş, 26.01.2009 tarihli ek bilirkişi raporuna atıfta bulunulmuştur.
Yukarıda açıklandığı üzere HUMK"nun 388 ve 389.maddeleri kapsamında hüküm fıkrası kararın esası olup, hüküm fıkrasında mahkemenin neye karar verdiğinin açıkça yazılması gereklidir. Hüküm fıkrası çok açık ve infazı mümkün olmalıdır. Mahkemece bu yasal düzenlemeler gözardı edilerek iptal edilecek tapu kaydı ve davalı payları açıkça belirtilmediği gibi atıfta bulunulan 26.01.2009 tarihli ek bilirkişi raporunda her bir davalı adına kayıtlı paydan iptal edilmesi gereken payı da içermemektedir.
Belirtilen nedenlerle mahkemece, hükmün infazında şüphe yaratacak nitelikteki bilirkişi raporuna atıfta bulunulmakla yetinilmemeli, yeterli olduğu kabul edilen rapordan yararlanılmak suretiyle iptale konu parseller ve iptali gereken paylar hükümde tek tek gösterilmelidir.
Kararın açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğu görüldüğünden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davalıların temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının yatıranlara istek halinde geri verilmesine, 12.03.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.