Hukuk Genel Kurulu 2016/908 E. , 2020/387 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Zonguldak 1. İş Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı 08.01.2015 havale tarihli dava dilekçesinde; müvekkili ..."ın Türkiye Taşkömürü Genel Müdürlüğüne bağlı işyerinde çalıştıktan sonra Almanya"ya işçi olarak gittiğini ve orada çalışmaya devam ettiğini, kontroller sonucunda pnomokonyoz denilen meslek hastalığına yakalandığının sağlık raporları ile tespit edildiğini, meslek hastalığı nedeniyle maddi ve manevi tazminata yönelik açtığı davanın Zonguldak 1. İş Mahkemesinin 2010/617 E. sayılı dosyası ile devam ettiğini, Zonguldak 1. İş Mahkemesinin 2010/617 E. sayılı dosyasında Adli Tıp Kurumundan alınan rapor ile müvekkilinin %20 oranında meslekten kazanma gücünü kaybetmiş olduğunun belirlendiğini yine maluliyet oranının tespiti ve gelir bağlanması hususunda dava açmak üzere taraflarına kesin süre verildiğini belirterek müvekkilinin maluliyet oranının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (SGK) vekili cevap dilekçesinde; davacının Alman Sigorta Merciînden alınan sağlık raporunda işgücünde %20 azalma oranında aylık aldığının anlaşıldığı, aynı raporun Kurumun sağlık kurulunca da incelendiğini ve iş göremezlik derecesinin %0 olarak belirlendiğini, bu nedenle müvekkili tarafından meslek hastalığı yönünden yapılacak bir işlemin bulunmadığını, yeni kontrol muayenesine gerek görülmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü 21.04.2015 havale tarihli cevap dilekçesinde; Sosyal Güvenlik Kurumu Yüksek Sağlık Kurulu tarafından davacıda meslek hastalığının bulunmadığının tespit edildiğini, işyerinden ayrıldıktan sonra ortaya çıkan maluliyetten müvekkilinin sorumlu olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
7. Zonguldak 1. İş Mahkemesinin 26.05.2015 tarihli ve 2015/5 E., 2015/373 K. sayılı kararı ile; işverenin de hak alanını ilgilendiren eldeki davada davacının kesin süreye rağmen gerekli harçları yatırarak işveren aleyhine husumet yöneltmediği gerekçesiyle dava şartı (dava takip yetkisi) yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Zonguldak 1. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 21. Hukuk Dairesince 10.09.2015 tarihli ve 2015/14080 E., 2015/16347 K. sayılı kararı ile; “…Meslek hastalığı sonucu uğranılan maluliyet oranının tespiti ve maddi manevi tazminat davalarında kurum ve işveren zorunlu dava arkadaşıdır. Bu tip davaların tek başvurma ve peşin harçla sonuçlandırılması gerekir. Böyle olunca, mahkemece, tensip kararı gereğince davacının verdiği dilekçenin davalı işverene tebliğ edildiği ve davalı işverenin duruşmaya katıldığı da dikkate alınarak işin esasına girilip hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi uygun görülmemiş bozmayı gerekmiştir.
Hâl böyle olunca, mahkemece, davacı vekilinin dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf ekleme talebi kabul edilerek yargılamaya devam edilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davanın dava şartı (dava takip yetkisi) yokluğundan usulden reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Zonguldak 1. İş Mahkemesinin 16.02.2016 tarihli ve 2015/452 E., 2016/106 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelerle birlikte davaya dâhil işlemi ifa edilirken harcın yatırılmasının da gerekli olduğuna ilişkin bir kısım Yargıtay kararlarına da yer verilerek dâhili dava işlemi yapıldığında başvuru ve peşin harcın yatırılmasının zorunlu olduğu ve verilen kesin süreye rağmen davacı tarafından bu usulî eksikliğin tamamlanmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına karşı açılan meslek hastalığı sonucu uğranılan maluliyet oranının tespiti istemine ilişkin davada Kurum ile işverenin zorunlu dava arkadaşı olup olmadığı, sonucuna göre işverenin (Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü) davaya dâhil edilmesi işleminde harç yatırılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için aynı tarafta yer alanlar arasında hukuki bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda bu bağlantı karşılığını dava arkadaşlığı kurumunda bulmaktadır. Dava arkadaşlığı zorunlu ve ihtiyari olmak üzere iki ana başlık altında; zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir.
14. Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hâllerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hâllerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hâllerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında, dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır.
15. Bazı durumlarda ise birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı hâlde kanun, gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez.
16. Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı hâlleri dışında ise dava arkadaşlığı ihtiyaridir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Mecburi Dava Arkadaşlığı” başlıklı 59. maddesine göre; “(1) Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.” hükmü bulunmaktadır. Maddede açıkça sayılan, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması hâllerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi, birlikte aleyhlerine de dava açılabilir.
17. Mecburi dava arkadaşı olarak birlikte dava açılması gereken hâllerde, dava bunlardan biri ya da bazılarına karşı açılmış ise bu durumda davalı kişi ya da kişilerin tek başına davalı sıfatı bulunmamaktadır. Çünkü davalı sıfatı mecburi dava arkadaşlarının tümüne aittir. Ancak mecburi dava arkadaşlarının tümüne karşı açılmayan bu davalarda, dava sıfat yokluğundan hemen reddedilmemeli mahkemece davanın diğer mecburi dava arkadaşlarına teşmil etmesi için davacı tarafa süre vermesi gerekir (Kuru, Baki.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, s.1218).
18. Meslek hastalığı sonucu uğranılan maluliyet oranının tespitine ilişkin davaların asıl amacı, 5510 sayılı Kanun (ve mülga 506 sayılı Kanun) uyarınca sigortalıya sürekli iş göremezlik bağlanmasının teminine yönelik olup, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekmektedir. Bu nedenle, sürekli iş göremezlik oranı işverenin hak alanını da ilgilendirir. Zira sigortalının sürekli iş göremezlik oranı en az %10 ise, Kurum sigortalının sürekli iş göremezlik oranına göre bağladığı gelirin peşin değerini işverenden isteyebileceği gibi, sigortalı da ayrı olarak açacağı bir tazminat davası ile Kurum tarafından karşılanmayan zararının tazminini işverenden isteyebilecektir. Sonuç olarak, meslek hastalığı nedeniyle maluliyet oranının tespitine ilişkin dava sonucunda mahkemece verilecek hüküm, gerek işverenin gerekse Kurumun hak alanını etkileyeceğinden işveren ile Kurum arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmaktadır.
19. Somut olayda davacı, Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı açtığı bu dava ile meslek hastalığı nedeniyle maluliyet oranının tespitini talep etmiştir. Yukarıda da açıklandığı gibi bu tür davalarda Kurum ile işveren zorunlu dava arkadaşıdır. Yargılama sırasında mahkemece verilen süre üzerine davacının verdiği dilekçe, işveren TTK Genel Müdürlüğüne tebliğ edilmiş ve işveren 21.04.2015 havale tarihli dilekçesi ile davaya cevaplarını bildirmiştir. Mahkemece yine işveren ... vekilinin katıldığı 26.05.2015 tarihli celsede, dâhili dava işlemi yapılırken başvuru ve peşin harcın yatırılmasının zorunlu olduğu, verilen kesin süreye rağmen bu usulî eksikliğin tamamlanmadığından bahisle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir. Tek bir davanın söz konusu olduğu mecburi dava arkadaşlığında mahkemece bütün dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilir. Bu nedenle bu tür davalar tek bir başvurma ve peşin harç ile sonuçlandırılır.Tek bir dava söz konusu olduğundan diğer dava arkadaşlarının taraf hâline getirilmesinde ayrıca harç alınması söz konusu olmayacak, dava dilekçesinin tebliği ile amaç hâsıl olacaktır.
20. O hâlde, davacının usulüne uygun taraf ekleme talebinin kabulü ile yargılamaya devam edilmesi gerekirken dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi hatalıdır.
21. Bu nedenle, direnme kararı Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerle bozulmalıdır.
IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10.06.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.