Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/402
Karar No: 2018/644

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/402 Esas 2018/644 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/402 E.  ,  2018/644 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 764-382

    Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçlarından sanıklar ... ve ..."ın beraatlerine ilişkin Kocaeli 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 21.07.2011 tarih ve 518-344 sayılı hükümlerin katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yüksek 14. Ceza Dairesince 04.11.2014 tarih ve 1601-12138 sayı ile;
    "Mağdurun aşamalardaki özde değişmeyen anlatımlarına, tanıklar ... ve ..."ın beyanlarına, bilirkişi raporuna, Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 25.03.2010 tarihli ve Adli Tıp Kurumu Kocaeli Şube Müdürlüğünün 23.07.2010 tarihli raporlarına ve tüm dosya içeriğine göre, olay tarihinde sanıkların mağduru depo kısmına götürüp kemik kırığı olacak şekilde darp ettikleri anlaşıldığından kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve kasten yaralama suçlarından mahkûmiyetleri yerine yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel Mahkeme ise 12.06.2015 tarih ve 764-382 sayı ile;
    "Mağdur beyanları ile mağdur raporları birlikte değerlendirildiğinde, mağdurun ayaklarına da vurulduğunu iddia etmişse de raporun mağdur beyanını doğrulamadığı, mağdurun parayı ödemeden olay yerinden kaçmaya çalışması nedeniyle mağdurun olay yerinde yakalanması olayında, sanığın hürriyetinden yoksun kılma şartlarının oluşmadığı, kaldı ki mağdurun kendi beyanı dışında da beyanını olay yerinde iradesi dışında hürriyetinden yoksun kılındığı ve bu arada sanıklar tarafından dövülerek kasten yaralandığını doğrulayan sanıkların mahkumiyetlerine yeterli bir delil elde edilemediği dosya kapsamından anlaşıldığından, mahkememiz eski kararında ısrar ederek sanıkların beraatlerine karar vermesi gerektiği"" şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanıkların beraatlerine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükümlerin de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.12.2015 tarihli ve 283056 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 1181-1677 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesiyle 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 21.03.2017 tarih ve 391-1458 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanıklar hakkında hakaret suçundan kurulan beraat hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup inceleme, direnmenin kapsamına göre sanıklar hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen beraat hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçlarının sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, Yerel Mahkemece sanıkların eylemlerinin TCK"nın 150. maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalması ihtimaline binaen yargılama görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Katılan ..."ın suç tarihi itibarıyla 65 yaşında bulunduğu, sanıklar ... ile ..."ın ise kardeş oldukları ve Kocaeli ili Derince ilçesinde bulunan bir büfeyi birlikte işlettikleri,
    25.03.2010 tarihinde kendisini başçavuş olarak tanıtan bir şahsın, kimlik numarasının bir olayda kullanıldığından bahisle aradığı katılandan kontör istediği, bu şahsa inanan katılanın sanıkların sahibi olduğu Sarıtaş isimli büfeye giderek 515 TL"lik kontör alıp şahsa gönderdiği, telefondaki şahsın kontörlerin parasını göndereceğini söylemesi üzerine katılanın sanıklara o an için kontörlerin parasını veremediği, sanıkların kontör parasını istemesi üzerine kendisini tanıtan katılanın sanıkları ikna etmeye çalıştığı ancak buna inanmayan sanıkların "Üç kağıtçı, sahtekar" dedikleri katılanı yakasından tutup, zorla büfenin deposuna soktukları, katılanın kendisini bırakmaları için eve telefon edip para getirteceğini söylemesine karşın her iki sanığın tekme, tokat ve sopayla darp etmek suretiyle katılanı vücudunda kemik kırığı oluşturacak şekilde yaraladıkları, sim kartını sanıkların telefonuna takarak evini arayan katılanın eşinden kontörlerin parasını bulunduğu yere göndermesini istediği, katılanın oğlu olan tanık Ayhan"ın sanıklara parayı ödemesine karşın sanıkların katılanı depoda zorla tutmak suretiyle hukuka aykırı olarak hürriyetinden yoksun kıldıkları iddiasıyla, sanıkların TCK"nın 37/1, 86/1, 87/3, 109/2, 109/3-b, 109/6 ve 125. maddeleri uyarınca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama ve hakaret suçlarından cezalandırılmaları talebiyle Kocaeli 3. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece 21.07.2011 tarihli ve 518-344 sayılı karar ile sanıkların her üç suçtan beraatine karar verildiği, katılan vekili tarafından hükümlerin temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece hakaret suçundan kurulan hükümlerin onanmasına, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçlarından kurulan hükümlerin ise sanıklar hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği, Yerel Mahkemenin ise Özel Dairece verilen bozma kararına direndiği anlaşılmıştır.
    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinde; "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir...",
    Anayasanın 142. maddesinin birinci fıkrasında ise; "Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir”,
    Hükümlerine yer verilmiştir.
    Bu düzenlemelere uygun olarak yürürlüğe konulan 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun"un “Ceza mahkemeleri” başlıklı 8. maddesi “Ceza mahkemeleri, sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer ceza mahkemeleridir” şeklindeyken 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 46. maddesiyle ‘‘sulh ceza ” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
    Asliye ceza mahkemesinin görevi 5235 sayılı Kanun"un 11. maddesinde; “Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, sulh ceza mahkemesi ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere asliye ceza mahkemelerince bakılır” şeklinde düzenlenmişken 6545 sayılı Kanun"un 49. maddesiyle maddeye "sulh ceza” ibaresinden sonra gelmek üzere “hâkimliği” ibaresi eklenmiş ve söz konusu madde 6545 sayılı Kanun"la yapılan diğer değişikliklerle uyumlu hâle getirilmiştir.
    Ağır ceza mahkemesinin görevi ise 5235 sayılı Kanun"un 12. maddesinde; "Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmî belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332. maddeler hariç) ve 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işler" şeklinde belirlenmiştir.
    Öte yandan, 5271 sayılı CMK’nın "Görev" başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrası;
    "Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir.",
    "Re"sen görev kararı ve görevde uyuşmazlık" başlıklı 4. maddesi;
    "Davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığına kovuşturma evresinin her aşamasında re"sen karar verebilir. 6 ncı madde hükmü saklıdır.
    Görev konusunda mahkemeler arasında uyuşmazlık çıktığında, görevli mahkemeyi ortak yüksek görevli mahkeme belirler.”,
    "Görevsizlik kararı verilmesi gereken hâl ve sonucu" başlıklı 5. maddesi;
    “İddianamenin kabulünden sonra; işin, davayı gören mahkemenin görevini aştığı veya dışında kaldığı anlaşılırsa, mahkeme bir kararla işi görevli mahkemeye gönderir.
    Adlî yargı içerisindeki mahkemeler bakımından verilen görevsizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir ”,
    "Görevli olmayan hâkim veya mahkemenin işlemleri" başlıklı 7. maddesi ise;
    "Yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür.”,
    Şeklindedir.
    Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında ilgililer, yargılama yapan mahkemeye görev itirazında bulunabilirler. Davaya bakan mahkeme de görevli olup olmadığını kovuşturma evresinin her aşamasında resen dikkate alır. Görevsiz mahkeme işlem tesis etmişse, yargılamaya bakacak olan mahkemenin bütün işlemleri yenilemesi gerekir. Burada sadece yenilenmesi mümkün görülmeyen işlemler varlığını koruyacaktır. (Ahmet Gökçen, Murat Balcı, M. Emin Alşahin, Kerim Çakır, Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet, 2. Baskı, 2017, l.Cilt, s. 195) Mahkemelerin kanunen görevli olmadıkları hâlde davaya bakmaları,1412 sayılı CMUK"nın 308. maddesinde “Kanuna mutlak aykırılık”, 5271 sayılı CMK"nın 289. maddesinde de “hukuka kesin aykırılık hâli” olarak düzenlenmiştir.
    Bu aşamada yağma suçuna ilişkin kanuni düzenlemelere de değinmekte fayda bulunmaktadır.
    5237 sayılı TCK"nın “Yağma” başlıklı 148. maddesinde;
    “(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet haline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde de aynı ceza verilir.
    (3) Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır”,
    “Nitelikli yağma” başlıklı 149. maddesinde;
    “(1) Yağma suçunun;
    a) Silahla,
    b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle,
    c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
    d) Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde,
    e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
    g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,
    h) Gece vaktinde,
    İşlenmesi halinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (2) Yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.”,
    “Daha az cezayı gerektiren hâl” başlıklı 150. maddesinde ise;
    “(1) Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
    (2) Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir”,
    Düzenlemeleri yer almaktadır.
    Görüldüğü üzere 5237 sayılı TCK"nın 148. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçunun temel şekli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesi düzenlenmiş, anılan Kanunun 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde ise daha az cezayı gerektiren hâller hüküm altına alınmıştır.
    Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için TCK’nın 150. maddesinin birinci fıkrasında yer alan hükmün tehdit ve cebir suçlarının özel bir işleniş şekli mi yoksa yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâli mi olduğu açıklığa kavuşturulmalıdır. Zira anılan fıkranın yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâli olduğu kabul edilirse 5235 sayılı Kanun"un 12. maddesi uyarınca yargılamayı yapma görevinin ağır ceza mahkemesine ait olduğu, tehdit ve cebir suçlarının özel bir işleniş şekli olduğu kabul edilirse 5235 sayılı Kanun"un 11. maddesi uyarınca yargılama görevinin asliye ceza mahkemesine ait olduğu sonucuna varılacaktır.
    TCK’nın 150. maddesinin birinci fıkrasında bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması halinde, tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacağı belirtilmesine karşın amacın elde edilmesinden, başka bir anlatımla malın alınmasından söz edilmemiştir. Bununla birlikte alacağın tahsili amacıyla cebir veya tehdit kullanılarak bir malın alınması halinde de yağma suçunun oluşacağı hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Buna göre yağmaya konu eylemde fail, hukuki bir ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla hareket etmiyorsa TCK"nın 148 veya 149. maddelerince, hukuki bir ilişkiye dayanan alacağını tahsil etmek amacıyla hareket ediyorsa kullanılan icbara göre tehdit veya kasten yaralama suçundan cezalandırılacaktır (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara 2017, s. 621) O hâlde madde gerekçesinde de vurgulandığı üzere TCK’nın 150. maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemenin yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâli olduğu kabul edilmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    25.03.2010 tarihinde katılanı telefonla arayıp kendisini başçavuş olarak tanıtan bir şahsın kimlik numarasının bir olayda kullanıldığından bahisle katılandan kontör istediği, katılanın sanıkların sahibi olduğu büfeye giderek 515 TL değerinde kontör aldığı, kontörlerin parasını telefondaki şahsın göndereceğini düşünen katılanın sanıklara kontörlerin parasını veremediği, bunun üzerine sanıkların katılanı yakasından tutup, zorla büfenin deposuna soktuktan sonra tekme, tokat ve sopayla darp etmek suretiyle vücudunda kemik kırığı oluşturacak şekilde katılanı yaraladıkları iddiasıyla, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçlarından cezalandırılmaları talebiyle Kocaeli 3. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açılan olayda;
    Sanıkların, kendilerine ait büfeden aldığı kontörün parasını ödemeyen katılanı, hürriyetinden yoksun bırakıp vücudunda kemik kırığı oluşturacak şekilde yaraladıklarının iddia edilmesi, dosya kapsamından sanıkların gerçekleştirdiği iddia edilen neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçuna konu eylemlerini hukuki alacaklarını tahsil etmek amacıyla gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri hususunun ancak görevli mahkeme tarafından yapılacak yargılama sonunda saptanabilecek şüphe içermesi, TCK"nın 150. maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemenin yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâli olması ve buna bağlı olarak yargılamayı yapma ve delilleri değerlendirme görevinin 5235 sayılı Kanun"un 12. maddesi uyarınca ağır ceza mahkemesinde bulunması karşısında; neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama ve aralarında bulunan bağlantı nedeniyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından açılan kamu davalarına ilişkin olarak Yerel Mahkemece görevsizlik kararı verilip dosyanın üst dereceli ağır ceza mahkemesine gönderilmesi yerine yargılamaya devamla hüküm kurulmasında isabet bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme kararına konu hükümlerinin, sanıkların neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçuna konu eylemlerini TCK"nın 150. maddesinde düzenlenen hukuki bir ilişkiye dayanan alacaklarını tahsil amacıyla gerçekleştirip gerçekleştirmediklerinin değerlendirilmesi bakımından görevsizlik kararı verilerek dosyanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi ; "Yerel Mahkemece görevsizlik kararı verilmesine gerek olmadığı" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Kocaeli 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.06.2015 tarih ve 764-382 sayılı direnme kararına konu hükümlerinin, sanıklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçlarından açılan kamu davasına ilişkin yapılan yargılamada sanıkların neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçuna konu eylemlerini TCK"nın 150. maddesinde düzenlenen hukuki bir ilişkiye dayanan alacaklarını tahsil amacıyla gerçekleştirip gerçekleştirmediklerinin değerlendirilmesi bakımından dosyanın görevsizlik kararı verilerek üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 13.12.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi