Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/691
Karar No: 2020/386
Karar Tarihi: 10.06.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/691 Esas 2020/386 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/691 E.  ,  2020/386 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “hizmet tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 7. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... (SGK) vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili 10.10.2011 tarihli dava dilekçesinde; ... sigorta sicil numaralı müvekkilinin 16.10.1981 tarihinde 107302.06 sicil numaralı, 01.05.1989 tarihinde 173548.06 sicil numaralı işyerlerinde işe girişlerinin mevcut olduğunu ancak davalı Kurumca işe giriş bildirgesi verilmesine rağmen işverence bordro verilmediğinden işe başlama tarihlerinin Kurumca kabul edilmediğini ileri sürerek 107302 sicil numaralı işyerinde 16.10.1981, 173548 sicil numaralı işyerinde 01.05.1989 tarihinde en az birer gün çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı Kurum vekili 02.11.2011 havale tarihli cevap dilekçesinde; davanın 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, çalıştırılan işçilerin sigorta primlerini gösteren kayıt ve belgelerin Kuruma bildirilmesi mecburiyetinin işverene ait bir yükümlülük olması sebebiyle müvekkilinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, davanın yazılı belgelerle ispatının gerektiğini, dava konusunun niteliği gereği çalışma olgusunun titizlikle araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    6. Ankara 7. İş Mahkemesinin 18.09.2014 tarihli ve 2011/966 E., 2014/886 K. sayılı kararı ile; davacının dava dışı her iki işyerinden verilen işe giriş bildirgelerinin Kurum kayıtlarına intikal ettiği, giriş bildirgelerinin sigortalı tarafından imzalandığı, davacının giriş bildirgelerinde sigorta sicil numarasının ... olarak yazıldığı, Kurum kimlik kartında da davacının ilk işe giriş tarihinin 16.10.1981 olarak belirtildiği, tespit istenen dönemde her iki işyerinin de 506 sayılı Kanun kapsamında olduğunu, hak düşürücü süre itirazının yerinde olmadığı, davalı Kurum tarafından düzenlenen prim tahakkuk cetvelinde davacının, 107302.06 sicil numaralı işyerinde 16.10.1981 tarihinde, 173548.06 sicil numaralı işyerinde 01.05.1989 tarihinde işe başladığının kayıtlı olduğu, dinlenen davacı ve kamu tanıklarının davacının dava konusu dönemde dava dışı işyerlerinde çalıştığını beyan ettikleri ve bilirkişi incelemesinde de aynı sonuca varıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Ankara 7. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 21.04.2015 tarihli ve 2015/1607 E., 2015/8724 K. sayılı kararı ile; “…Somut olayda, davacının 107302 nolu Yemsaş A.Ş adına tescilli iş yerinde 16/10/1981 tarihinde işe girdiğini gösterir sigortalı işe giriş bildirgesinin ve 173548 nolu Koçaş İnş. Ltd. Şti. adına tescilli işyerinde 01/05/1989 tarihinde işe girdiğini gösterir sigortalı işe giriş bildirgesinin usulüne uygun olarak Kuruma intikal ettirildiği, her iki işyerinden de davacı adına sigortalı çalışma bildirilmediği, her iki işyerinden de dönem bordrosu verilmediği, dinlenen tanıkların davacının çalışmaları hakkında net bir bilgi vermedikleri, eylemli çalışma olgusu yeterli ve gerekli bir araştırmayla sağlıklı bir biçimde belirlenmediği gibi, davacının 16/10/1981 tarihinde 107302 sicil numaralı işyerinde bir gün çalıştığının tespitine ilişkin talebi sigortalılık başlangıç tarihinin tespitine yönelik olup işverenin davaya dahil edilmesine gerek olmamasına rağmen, davacının 01/05/1989 tarihinde Koçaş İnş. Ltd. Şti. ne ait 173548 sicil sayılı işyerinde çalıştığının tespitine yönelik talebi hizmet tespiti talebi olarak kabul edilmesi ve işverenin davaya dahil edilmesi gerektiği gözönüne alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
    Yapılacak iş, öncelikle davacıya davayı Koçaş İnş. Ltd. Şti."ne yöntemince yöneltmesi için önel vermek ve işverenin göstereceği delilleri toplamak, her iki işyeri için Kurumdan, Belediyeden ve Vergi Dairesinden sorulmak suretiyle ayrıca zabıta marifetiyle sağlıklı bir araştırma yaptırılarak komşu işyerlerinde benzer işi yapan işlerle uğraşan işverenler veya bu işverenlerin resmî kayıtlarına geçmiş çalışanlarını tespit etmek, sonrasında bu işyerlerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının kayıtları SGK’dan getirtilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, davacının sigorta sicil numarasının Kurumun hangi ünitesince verildiği ve hangi yılın ve ayın serilerinden olduğunu sormak, davalı işyerinin 506 sayılı Yasa kapsamına alınma tarihi ile tespiti istenen dönem içerisinde Kurum müfettişlerince yapılan bir inceleme olup olmadığını sormak, çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Ankara 7. İş Mahkemesinin 01.10.2015 tarihli ve 2015/834 E., 2015/687 K. sayılı kararı ile; önceki kararda bildirilen gerekçeler tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının 01.05.1989 tarihinde dava dışı Koçaş İnş. Ltd. Şti.’ne ait 173548 sicil numaralı işyerinde en az bir gün çalıştığının tespitine yönelik talebi yönünden dava dışı işverenin davaya dahil edilmesinin gerekip gerekmediği ve buradan varılacak sonuca göre anılı işyeri ile dava dışı 107302 sicil numaralı işyerinde 16.10.1981 tarihinde en az bir gün çalışıp çalışmadığının tespiti bakımından mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    III. ÖN SORUN
    12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; 173548 işyeri sicil numaralı dava dışı işyerine davanın yöntemince yöneltilmesine ilişkin bozma sebebi yönünden temyize konu direnme kararının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 141. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddeleri kapsamında direnme gerekçesi ihtiva edip etmediği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.

    IV. GEREKÇE
    13. Ön sorunun çözümünde mahkeme kararlarının niteliği ile hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenlemenin değerlendirilmesi zorunludur.
    14. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesi bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır.
    15. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinde:
    “(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
    a)Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini
    b)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini
    c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri
    ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini
    d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını
    e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi
    (2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
    16. Buna göre, bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
    17. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hâkimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
    18. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru B., Arslan R., Yılmaz E., Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 472).
    19. Anayasanın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi, anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
    20. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
    21. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
    22. Nitekim 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 E., 1976/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
    23. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141. maddesinin üçüncü fıkrası ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
    24. Öte yandan mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukukî ihtilâflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
    25. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, mahkemelerin direnme kararları da bir davayı sona erdiren (nihai) temyizi mümkün olan son kararlardan olup, mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar ise bozma lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olmaktadır.
    26. Bu nedenle bir davanın taraflarının o dava yönünden mahkemece hangi nedenle haklı veya haksız bulunduklarını anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş kuşkuya yer vermeyecek bir açıklık taşıyan direnme ya da uyma kararının bulunması zorunludur.
    27. 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı HMK’ya eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun, bozma sonrası mahkemece yapılacak işlemleri düzenleyen 429. maddesinin ikinci fıkrasında, “…Mahkeme, temyiz edenden 434. madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.” hükmü öngörülmüştür.
    28. Bu açık hüküm karşısında, mahkemece tarafların beyanlarının alınmasından sonra yapılacak iş, açıkça bozma nedenlerine uyulması ya da eski kararda direnilmesine dair ara kararı oluşturmak olmalıdır. Bunun yanında mahkeme, 1086 sayılı HUMK’nın 429. maddesindeki yetkisini kullanırken, bozma nedenlerinden her birine, ne sebeple uyduğunu ya da uymadığını gerekçesiyle ortaya koymakla ödevlidir.
    29. Zira direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yapacağı inceleme ve değerlendirme, bozma üzerine mahkemelerce verilmiş direnme kararlarına münhasır olduğundan inceleme sırasında gözeteceği

    temel unsurlardan birini bozmaya karşı tarafların beyanlarının tespiti ile uyulup uyulmama konusunda verilen ara kararları ile sonuçta hüküm fıkrasını içeren kısa ve gerekçeli kararların birbiriyle tam uyumu ve buna bağlı olarak kararın ortaya konulan sonucuna uygun gerekçesi oluşturmaktadır. Bunlardan birisinde ortaya çıkacak farklılık ya da aksama çelişki doğuracaktır ki, bunun açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil edeceği kuşkusuzdur.
    30. Başka bir ifadeyle, mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında Özel Daire bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, kararın gerekçe bölümünde bunların nedenlerinin ne olduğu, bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşuldur.
    31. Direnme kararları yapıları gereği Kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı bir Yargıtay Dairesinin bu denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorundadırlar (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 tarihli ve 2018/22-304 E., 2019/1251 K. sayılı kararı).
    32. Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama gerek yargı erki ile hâkimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
    33. Ayrıca Yargıtayca bozulan mahkeme kararı ortadan kalkar ve hukukî geçerliliğini yitirir. Bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde olmadığından, bu karara atıf yapılarak hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, bozulan karardaki gerekçeye atıf yapılması da yasal dayanaktan yoksundur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 tarihli ve 2018/22-304 E., 2019/1251 K. sayılı kararı).
    34. Bu genel açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde; mahkemenin temyize konu direnme kararının gerekçe bölümü 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde yer verilen esaslara uygun olmayıp, Özel Dairenin dava dışı işverene davanın yöneltilmesi gerektiğine ilişkin bozma sebebi yönünden bozmaya hangi gerekçeyle direnildiğine, bozma kararının hangi nedenle doğru bulunmadığına ilişkin herhangi bir gerekçeye yer verilmediği görülmektedir.
    35. Bu durumda direnme kararı Anayasanın ve yasanın aradığı anlamda gerekçe ihtiva etmediğinden mahkemece yapılacak iş; özellikle Anayasanın 141. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi gözetilerek bozma kararında yer verilen bozma gerekçelerine karşı, direnmenin gerekçesini de (gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde yasal sınırlarda genişleterek) açıkça kaleme alarak kararda göstermek olmalıdır.
    36. Mahkemenin davacının 16.10.1981 tarihinde dava dışı 107302 işyeri sicil numaralı Yemsaş A.Ş. ve 01.05.1989 tarihinde dava dışı 173548 işyeri sicil numaralı Koçaş Şti. işyerinde birer gün sigortalı olarak çalıştığının tespitine ilişkin kararı, Özel Dairece, 16.10.1981 tarihine ilişkin talep sigortalılık başlangıç tarihinin tespitine yönelik olup işverenin davaya dahil edilmesinin gerekli olmadığı, buna rağmen 01.05.1989 tarihli talebin hizmet tespiti olarak kabul edilip davanın işverene yöntemince yöneltilmesi için davacıya süre verilerek, işverenin göstereceği delillerin toplanması ve her iki işveren yönünden de araştırma genişletilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğine değinilerek bozulmuştur. Ancak mahkemece, dava dışı işverene davanın yöneltilmesi gerektiği yönündeki bozma yönünden yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde ve usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir gerekçeli karar bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda gerekçe içeren bir direnme kararının olmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.


    37. Şu hâle göre; açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere, sair yönler incelenmeksizin karar usulen bozulmalıdır.

    V. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı ... (SGK) Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerle usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10.06.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi