Davacı,23.9.2005 tarihli tahsis talebine göre yaşlılık aylığına hak kazandığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, davacının 24.04.2004 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile; davacıya aylık tahsis talebini takip eden aybaşı olan 01.08.2004 tarihinden geçerli olmak üzere yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitine,karar verilmiş ise de varılan sonuç doğru değildir.
Davacının tahsis talep tarihi olan 26.03.2004 tarihi itibari ile 3201 sayılı Yasa kapsamında Almanya"da geçen 28.10.1977-28.10.2002 tarihleri arasındaki 9.000 gün çalışmasını borçlandığı,18.000 Doları 11.03.2004 tarihinde Kuruma ödediği, 25 yıldan fazla sigortalılık süresi ve 5.000 günden fazla prim ödemesi bulunduğu davalı Kurumca davacının 26.3.2004 tarihli aylık tahsis talebinin davacının bir dilekçesinde yurda 21.7.2004 tarihinde kesin dönüş yaptığını beyan etmesi nedeniyle o tarihte yurtdışında bulunduğu gerekçesiyle reddedildiği ve 1.10.2005 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlandığı ,davacının 21.7.2004 tarihinde yurda kesin dönüş yaptığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, davacının yaşlılık aylığı şartlarının yurt dışı borçlanmasını yaptığı tarih olan 11.03.2004 tarihinde yürürlükte olan 506 sayılı Yasa’nın 60/A-b maddesi uyarınca mı, yoksa 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Yasa"nın 17. maddesi ile 506 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 81. madde hükümlerine göre mi belirleneceği noktasında toplanmaktadır.
506 sayılı Yasa"nın geçici 81/A maddesi, bu Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihten önceki yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanacağını kabul etmiştir. Yurt dışı hizmet borçlanmasının yapıldığı 14.11.2007 tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa’nın 60/A-b maddesi ile ise sigortalının yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 4500 gün prim ödemesi gerektiğini kabul etmiştir.
Somut olayda davacı, 3201 sayılı Yasa kapsamında Almanya"da geçen 28.10.1977-28.10.2002 tarihleri arasındaki 9.000 gün karşılığı 18.000 Doları Kuruma 11.03.2004 tarihinde ödemiştir. 4447 sayılı Yasa’nın 17. maddesi ile 506 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 81. maddesinin yürürlüğe girdiği 08.09.1999 tarihinde Türkiye"de Sosyal Sigortalar Kapsamında sigortalı olarak çalışması bulunmadığı gibi 3201 sayılı Yasa kapsamında yapılmış bir borçlanma da bulunmamaktadır. Bu durumda, davacının yaşlılık aylığı bağlanma koşullarının 3201 sayılı Yasa kapsamında Kuruma borçlanmanın yapıldığı 11.03.2004 tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa’nın 60/A-b maddesine göre değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.07.2009 gün ve E:2009/21-309, K:2009/322 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.