Davacı,17.4.1989-28.2.1992 tarihleri arası zorunlu,1.4.1992-29.11.2006 tarihleri arası isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile 1.12.2006 tarihinden itibaren yaşlılık aylığının bağlanmasına,sağlık yardımlarından dolayı borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, davacının 17.4.1989 – 28.2.1992 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu Bağ-Kur, 1.4.1992 – 29.11.2006 tarihleri arasında isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı olduğunun, 1.12.2006 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazandığının ve yapılan sağlık yardımlarından dolayı borçlu olmadığının tesbiti istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile;davacı E.ve A.oğlu, 1960 d.lu M.E.in 17.4.1989 - 28.2.1992 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu Bağ-Kur , 1.4.1992 - 29.11.2006 tarihleri arasında isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 1.12.2006 tarihinden geçerli olmak üzere yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazandığının tespitine, davalı kurumun 4.5.2007 tarih ve 84854 sayılı işleminin iptali ile, yapılan sağlık yardımlarından dolayı davacının davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine, karar verilmiş ise de yaşlılık aylığı yönünden varılan sonuç doğru değildir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak 1991 tarihli giriş bildirgesine göre 17.04.1989 tarihinde başlayan vergi kaydına dayalı olarak 17.04.1989 tarihi itibarıyla resen kayıt ve tescilinin yapıldığı, vergi kaydının sona ermesi nedeniyle 28.02.1992 tarihi itibariyle terkin edildiği, 01.04.1992-11.03.1993 tarihleri arasında prim ödemelerine istinaden isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı sayıldığı,davacının talebi üzerine 11.03.1993 tarihinde isteğe bağlı sigortalı olarak tescil edildiği,davacının 3201 sayılı Yasa"ya göre 25.10.2004 tarihinde borçlanma talep etmesi üzerine isteğe bağlı sigortalı olduğu dönemde yurtdışında çalıştığı tesbit edilerek isteğe bağlı sigortalılığının başlangıç tarihi itibariyle iptal edildiği,davacının prim ödemelerine karşılık isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı olma istemi değerlendirilerek 01.01.2004-21.03.2007 tarihleri arasında isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı sayıldığı, sigortalılığın iptal edildiği dönemde yapılan 9.072.00 TL sağlık sigortası yardımlarının geri istendiği,29.11.2006 tarihinde davacı tahsis talebinde bulunduğu, davacının 1992 affından yararlandığı, 1992/1-2006/11. aylar arasında düzenli prim ödemesi olduğu,tahsis talep tarihi itibariyle mahkemece kabul edilen dönemlerde dahil olmak üzere prim borcunun bulunmadığı,17.04.1989-28.02.1992 arası vergi kaydının olduğu,29.11.2006 tahsis talep tarihi itibari ile 3201 sayılı Yasa kapsamında Suudi Arabistan"da geçen 07.06.1983-27.11.1989,05.02.1990-25.10.1991,07.03.1992-16.12.2003 tarihleri arasındaki çalışmalarından 07.06.1983-16.04.1989 dönemine ilişkin 5 yıl 10 ay 9 günlük kısmını borçlandığı ve 29.05.2006 tarihinde borcunu Kuruma ödediği, 07.03.1980-22.11.1981 tarihleri arasında yaptığı 600 gün askerlik süresini 26 10 2004 tarihinde borçlanma talebinde bulunduğu ve borcunu ödediği, 25 yıl 18 gün prim ödeme gün sayısı olduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, davacının yaşlılık aylığı şartlarının 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Yasa"nın 39. maddesi ile 1479 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 10. maddesinin "c" fıkrası hükümlerine göre mi yoksa "h" fıkrası hükümlerine göre mi belirleneceği noktasında toplanmaktadır.
1479 sayılı Yasa"nın geçici 10 maddesinde; "(Ek madde: 25/08/1999 - 4447/39 md.)Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlere göre, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşı itibariyle aylık bağlanmasına hak kazananlar ile aylık bağlanmasına hak kazanmalarına iki tam yıl veya daha az kalan sigortalıların, tam veya kısmi yaşlılık aylığı talep hakları saklıdır.(İptal fıkra: Anayasa Mah.nin 23/02/2001 tarihli ve E. 1999/42, K. 2001/41sayılı Kararı ile.; Yeniden düzenleme: 23/05/2002 - 4759 S.K./7. md.) 23/05/2002 tarihini takip eden aybaşı itibarıyla, kadın ise 20 tam yıl, erkek ise 25 tam yıl prim ödemiş olanlar ile prim ödeme sürelerinin dolmasına;c) 3 tam yıldan fazla, 4 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 42 yaşını, 3 yıl 6 aydan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 46 yaşını, h) 8 tam yıldan fazla, 9 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 47 yaşını, 11 tam yıldan fazla, 12 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 51 yaşını, yaşını,doldurmaları, kadın ise 20, erkek ise 25 tam yıl prim ödemeleri şartıyla ve talepte bulunmaları halinde, yaşlılık aylığı bağlanır."hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda,Mahkemece davacının Bağ-Kur sigortalılığına ve borçlu olmadığının tesbitine dair verilen karar doğrudur. Ancak, davacının 3201 sayılı Yasa kapsamındaki borçlanmasını 29.05.2006 tarihinde, askerlik borçlanmasını 2004 yılında, 1479 sayılı Yasa"nın geçici 10. maddesi 2. fıkrasının yürürlüğe girdiği 01.06.2002 tarihinden sonra yaptığı, 01.06.2002 tarihi itibariyle davacının 13 yıl 1 ay 24 gün prim ödeme gün sayısının olduğu,bu durumda 1479 sayılı Yasa"nın geçici 10. maddesinin 2. fıkra "h" bendince yaşlılık aylığı hesabının yapılması gerektiği, bu maddeye göre de 51 yaş şartının oluşmadığı, 4447 sayılı Yasa’nın 39. maddesi ile 1479 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 10. madde 2. fıkrasının yürürlüğe girdiği 01.06.2002 tarihinden sonra yapılan borçlanmaların 01.06.2002 tarihi itibariyle tesbit edilecek prim ödeme gün sayısının hesabında dikkate alınmaması gerektiği,Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.07.2009 gün ve E:2009/21-309, K:2009/322 sayılı kararının da bu yönde olduğu gözetilerek davacının yaş şartı oluşmadığından mahkemece kısmi aylığı da hak etmediği düşünülmeden yaşlılık aylığına yönelik istemin reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.