11. Hukuk Dairesi 2020/684 E. , 2021/669 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Nevşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nce bozmaya uyularak verilen 12.11.2019 tarih ve 2016/291-2019/709 sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesinin taraf vekilleri tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili; müvekkili ..."nin 04.01.1999 tarihinden itibaren davalı şirkette pay sahibi olup, müvekkili ..."nin şirket hissedarlığının ise, müvekkili ..."nin 200 hissesini devrettiği 15.06.2010 tarihinde başladığını, müvekkili ..."nin 04.03.2000 tarihli genel kurul kararı ile 40, 17.09.2001 tarihli yönetim kurulu kararı ile 100, 13.05.2002 tarih ve 2002/7 sayılı yönetim kurulu kararı ile satışa çıkarılan hisselerden 240 adet daha hisse satın alarak 340, 18.10.2003 tarihli sermaye artırım kararı ile 860 adet hisse satın alarak 1.200, 20.09.2005 tarih ve 2005/1 sayılı yönetim kurulu kararı ile 578 adet hisse daha satın alarak toplam hisse sayısını 1.778"e çıkartığını, 08.09.2006 tarihli yönetim kurulu kararı ile Nevşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2003/385 Esas, 2003/64 Karar sayılı kesinleşmiş kararı gerekçe gösterilerek önce 240 adet hissenin iptal edildiğini, daha sonra müvekkilinin kendisine ait olan 200 adet hisseyi eşi davacı ..."ye devrettiğini ve 1.297 adet hissesi kaldığını ancak, davalı şirketin 10.08.2011 tarih ve 2011/5 sayılı kararı ile müvekkilinin 1.297 adet hissesinin bir anda 50 hisseye düşürüldüğünü ve karara Nevşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2007/333 Esas, 2009/137 Karar sayılı kararı kapsamında 18.10.2003 tarihli sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının iptal edilmesini gösterdiğini, bu kararla müvekkilinin hissesinin bir anda 17.09.2001 tarih, 2001/9 sayılı yönetim kurulu kararı seviyesine çekilerek müvekkilinin 100 hisseye sahip olduğunu ve 50"sini de eşi ..."ye devrederek 50 hissesinin kaldığının belirtildiğini, müvekkilinin sermaye artırımı dışında satın alma yoluyla sahip olduğu hisselerinin görmezden gelindiğini oysa, müvekkilinin hissesinin 5000 hissede 678 olup, yüzdelik olarak %13,56 olduğunu, davalının kasıtlı olarak müvekkilini zor durumda bırakmak için bu kararı aldığını zira, davalı şirket yönetiminin sermaye artırımı suretiyle elde ettikleri kendi hisselerini iptal etmedikleri gibi, bu hisseleri daha önce şirket hissedarı olmayan şahıslara satmak suretiyle bir kısım şahsı da şirkete ortak edip, kendi hisseleri ile bu şahısların hisselerini iptale tabi tutmadıklarını, yönetim kurulunun eşitlik, sermayenin korunması, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarının kısıtlanmaması ve ihlal edilmemesi ilkelerine aykırı olan bu kararının batıl ve yok hükmünde olduğunu ayrıca, şirket yönetim kurulunun 08.09.2006 tarih, 2006/1 sayılı kararı ile kesinleşen mahkeme kararı uyarınca müvekkiline ait 240 hissenin de bulunduğu 1.260 adet hisseyi hak sahiplerine iade ettiğini ve anılan kararla hisseleri azalan ortaklara yapılacak ödemenin gündeme alınmasına karar verildiğini ancak, 240 adet hisse karşılığı 24.000 TL"nin iadesine dair bir karar verilmediğini, butlanı istenilen yönetim kurulu kararını alan kurul üyelerinin de hisse iptalleri ile şirketle bir bağlarının ve yetkilerinin de kalmadığını, müvekkili ..."den ..."ye devredilen 200 adet hissenin de geçerli bir devir olup, korunması gerektiğini ileri sürerek, 10.08.2011 tarih, 2011/5 sayılı yönetim kurulu kararının mutlak butlanla batıl olduğunun tespitini, sermayesi 500.000 TL, nama yazılı hisse adedi 5000 olan şirketin yasal hisse dağılımının tespitini, müvekkillerinin ayrı ayrı hisse dağılımlarının tespitini, 08.09.2006 tarih, 2006/1 sayılı yönetim kurulu kararı ile gündeme alınarak müvekkili ..."ye ödenmesine karar verildiği halde ödenmeyen 24.000,00 TL"nin 08.09.2006 tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, davalı şirket yönetim kurulunun hissedarlık sıfatı kalmayan kişilerden oluştuğunun tespiti ile şirkete kayyum tayin edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; zamanaşımı, hak düşürücü süre ve dava şartı yokluğundan davanın usulden, davacılara yönelik kasıtlı, hukuka aykırı, kötü niyetli ve keyfi hiçbir karar ve işlem bulunmadığını, dava konusu yönetim kurulu kararının da usul ve yasaya uygun olduğunu, ortaklar hakkında başlatılan icra takiplerinin henüz sonuçlanmadığını, itirazın iptali davalarının derdest olduğunu, bu nedenle davacının muaccel bir alacağı bulunmadığından 24.000 TL"nin tahsilinin talep edilemeyeceğini, faiz talebinin de yersiz olduğunu, kayyum talebinin de yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; bozma ilamında davacılar vekilinin hisse dağılımına dair hüküm kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş olup, bozma konusu hisse miktarları hakkında usulüne uygun bulunarak itibar edilen 04.07.2019 tarihli bilirkişi raporu uyarınca şirketin 2001 yılı hisse oranları dikkate alındığında, davacı ..."nin hissesinin 257,50 adet, davacı ..."nin hissesinin 83,33 adet olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 10.08.2011 tarih ve 2011/05 sayılı yönetim kurulu kararının mutlak butlanla batıl olduğunun tespitine yönelik talebinin reddine, davalı şirketin hisse dağılımının şirket yönetim kurulunun 10.08.2011 tarih ve 2011/05 sayılı kararı ile 09.12.2011 tarih ve 7958 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi"nde (sayfa 283) yayınlanmış hali ile yasal olarak netleştiğinin tespitine, 09.12.2011 tarihi itibariyle davacı ..."nin hisse miktarının 83,33 adet, davacı ..."nin hisse miktarının ise 257,50 adet olduğunun tespitine, 08.09.2006 tarih ve 2006/1 sayılı yönetim kurulu kararı ile davacı ..."ye ödenmesine karar verilen 24.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle tahsiline, davalının yönetim kurulunun, hissedarlık ve ortaklık sıfatı kalmayan kişilerden oluştuğunun tespitine ve şirkete kayyum atanmasına yönelik taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.
1-) Dava, davalı şirketin 10.08.2011 tarih, 2011/5 sayılı yönetim kurulu kararının mutlak butlanla batıl olduğunun ve davalı şirket ile davacıların hisse dağılımının tespiti, 08.09.2006 tarih, 2006/1 sayılı yönetim kurulu kararı ile gündeme alınarak davacı ..."ye ödenmesine karar verildiği halde ödenmeyen 24.000,00 TL"nin tahsili, davalı şirket yönetim kurulunun hissedarlık sıfatı kalmayan kişilerden oluştuğunun tespiti ile şirkete kayyum tayin edilmesi istemlerine ilişkin olup mahkemece, yukarıda özetlenen gerekçe ile yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı tarafça, sermaye artırım sırasında rüçhan hakkı kullanılarak elde edilenlerin yanında, dava dışı ortaklardan da 578 adet hisse devralındığı ileri sürülmüş olup 20.09.2005 tarihinde davalı şirketin kayıtlı sermayesi 1.200.000,00 TL ise de, 18.10.2003 tarihli sermaye artırımı kararının iptaline ilişkin Nevşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2007/333 Esas, 2009/137 Karar sayılı kesinleşen kararı uyarınca şirket sermayesinin yeniden 500.000,00 TL"ye indirildiği, söz konusu iradi hisse devirlerinin şirketin iptal edilen sermaye artırımı sonrasında 12.000 adet pay üzerinden yapıldığı, bu kapsamda somut olaydaki hisse devirlerinin, hem devreden dava dışı ortakların sermaye artırımı öncesindeki kök paylarından, hem de sermaye artırımı sonrası dava dışı ortakların artırılmış sermaye paylarından yapıldığı anlaşılmakla, davacıların hisse durumlarının 18.10.2003 tarihli sermaye artırım kararının iptali sonrasında, iradi hisse devirleriyle birlikte tespiti için dosya arasına alınan bilirkişi raporlarındaki hesaplamalar hükme esas alınarak yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak anılan bilirkişi raporlarındaki hesaplamalarda, iptal edilen sermaye artırım kararı sonrasında iradi hisse devirleri sonucu davacıların hisse oranlarıyla beraber, davacıya hisse devreden dava dışı ortakların hisselerinin de, dava tarihindeki mevcut hisse oranlarından farklı şekilde hesaplandığı görülmüştür. Davacılar tarafından, dava dışı ortaklardan bir kısım hisselerin devralındığı ileri sürülerek 18.10.2003 tarihli sermaye artırım kararının iptali sonrasında davalı şirkette oluşan hisse durumunun tespitinin talep edildiği nazara alındığında, bu yöndeki talep bakımından verilecek olan karar, davada taraf olmayan bir kısım ortakların da hukukunu etkileyeceğinden, hukuku etkilenen ortaklar işbu davada taraf olarak yer almaksızın, uyuşmazlığın sonuçlandırılıp bir karar verilmesi mümkün değildir.
Bu itibarla mahkemece, davacı tarafa, davalı şirketin ortaklık durumunun tespiti bakımından hisse durumu etkilenecek olan şirket ortakları hakkında dava açmak üzere mehil verilip, belirtilen dava ikame edildikten sonra işbu dava dosyası ile birleştirilerek usulünce taraf teşkili sağlandıktan sonra yapılacak değerlendirme sonrasında hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar tesisi doğru olmamış, kararın re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-) Bozma sebep ve şekline göre, davacılar vekilinin ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 01.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.