Esas No: 2015/1162
Karar No: 2018/640
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/1162 Esas 2018/640 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 20-166
Taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık ... hakkında lehe olan 765 sayılı TCK"nın 455/1-son, 59/2 ve 647 sayılı Kanun"un 4. maddeleri uyarınca hapisten çevrilen 2.475 TL ve doğrudan hükmolunan 137 TL adli para cezalarının 765 sayılı TCK"nın 72. maddesi uyarınca içtiması ile belirlenen 2.612 TL adli para cezasının 647 sayılı Kanun"un 5 ve 6. maddeleri uyarınca taksitlendirilmesine ve ertelenmesine ilişkin Devrek Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.12.2006 tarihli ve 64-551 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 23.12.2008 tarih ve 13860-13827 sayı ile;
"Hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun"un 562. maddesiyle değişik CMK"nın 231. maddesindeki "hükmün açıklanmasının geri bırakılması"na ilişkin düzenleme karşısında suçun niteliği, hükmolunan cezaların türü gözetilip dosyada bulunan adli sicil kayıtları da değerlendirilerek sanıkların hukuki durumlarının yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması," nedeninden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Devrek Asliye Ceza Mahkemesince 19.10.2009 tarih ve 134-306 sayı ile sanığın lehine olan 765 sayılı TCK"nın 455/1-son ve 59/2. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis ve 137 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve CMK"nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verilmiş, bu karar itiraz edilmeksizin 04.12.2009 tarihinde kesinleşmiştir.
Sanık hakkında 03.04.2013 tarihinde işlediği iddia olunan kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın TCK"nın 86/2, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca karar tarihi itibarıyla kesin nitelikte 3.000 TL. adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Devrek Sulh Ceza Mahkemesince verilen 26.11.2013 tarih ve 300-607 sayılı hükmün ihbar edilmesi üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını ele alan Devrek Asliye Ceza Mahkemesince 16.04.2014 tarih ve 20-166 sayı ile CMK’nın 231/11. maddesi gereğince açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına, sanığın lehine olan 765 sayılı TCK"nın 455/1-son ve 59/2. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis ve 137 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmolunan hapis cezasının 647 sayılı Kanun"un 6. maddesi uyarınca ertelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 07.04.2015 tarih ve 1775-5999 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.07.2015 tarih ve 223123 sayı ile;
“...Sanık hakkında CMUK"nın 326/son maddesi hükümlerine aykırı olarak Devrek Asliye Ceza Mahkemesinin 22.12.2006 tarih ve 2005/64 esas, 2006/551 karar sayılı ilamıyla verilen netice erteli 2.475,00 TL adli para cezasından daha aleyhe bir ceza hükmü kurulmuş ve Yargıtay 12. Ceza Dairesinin itiraza konu ilamıyla bu hükmün onanmasına karar verilmiş olup mezkur ilama bu nedenle itiraz edilmesi gereği duyulmuştur." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 15.09.2015 tarih ve 13196-13426 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ..... hakkında taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
05.11.2004 tarihinde, sanık ... tarafından müteahhitliği yapılan inceleme dışı sanık ....."ye ait mobilya imalathanesinin dış sıvasını yapmak için kurulan demir borulardan imal edilmiş iskelenin söküm işlemlerini yapan sanık ..."nin işçisi olan ..."in iskeleden söktüğü tek parça hâlindeki 2,9 metre uzunluğundaki, 70 cm"lik oynar kolu bulunan demir boruyu bina inşaatına 3 metre, iskeleye ise 2 metre mesafeden geçen yüksek gerilim hattına ait tele değdirerek elektrik akımına kapıldığı, elektrik çarpmasına bağlı kalp ve solunum durması sonucu vefat ettiği, gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamalarında iş güvenliği ve teknik konularda uzman üç kişilik bilirkişi heyetlerinden alınan raporlara göre de iş güvenliği tedbirlerine aykırı davranışları nedeniyle sanık ..."nin 3/8 oranında, inceleme dışı sanık Yahya"nın 2/8 oranında, müteveffa Mehmet"in de 3/8 oranında kusurlu olduğu anlaşılan, bu oluş doğrultusunda suçun sübutu ile nitelendirilmesinde bir isabetsizlik ve bu kabulde dosya muhtevası itibarıyla herhangi bir isabetsizlik bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Yerel Mahkemece, yalnızca sanık tarafından temyiz edilen 765 sayılı TCK"nın 455/1-son, 59/2, 647 sayılı Kanun"un 4. maddeleri uyarınca hapisten çevrilen 2.475 TL ve doğrudan hükmolunan 137 TL adli para cezalarının 765 sayılı TCK"nın 72. maddesi uyarınca içtiması ile belirlenen 2.612 TL adli para cezasının 647 sayılı Kanun"un 6. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin ilk hükmün Özel Daire tarafından bozulmasından sonra, bu kez hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip daha sonra da sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi üzerine 5271 sayılı CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca hüküm açıklanırken 647 sayılı Kanun"un 4. maddesinin hiç değerlendirilmeyip aynı Kanun"un 6. maddesinin de uygulanmamasına karar verilmesinin 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesine aykırı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Devrek Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanık ... ile inceleme dışı sanık ....."nin taksirle ölüme neden olmak suçundan cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açıldığı,
Yapılan yargılama sonucunda, Devrek Asliye Ceza Mahkemesince 22.12.2006 tarih ve 64-551 sayı ile, sanık ..."nin lehine olan 765 sayılı TCK"nın 455/1-son, 59/2, 647 sayılı Kanun"un 4. maddeleri uyarınca hapisten çevrilen 2.475 TL ve doğrudan hükmolunan 137 TL adli para cezalarının 765 sayılı TCK"nın 72. maddesi uyarınca içtiması ile belirlenen 2.612 TL adli para cezasının “Sanığın geçmişteki hâli, sabıkasız oluşu dikkate alınarak verilen cezanın ertelenmesi hâlinde bir daha suç işlemeyeceğine dair Mahkememize olumlu vicdani kanaat geldiği” gerekçesiyle 647 sayılı Kanun"un 6. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verildiği,
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 23.12.2008 tarih ve 13860-13827 sayı ile hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun"un 562. maddesiyle değişik CMK"nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği,
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 19.10.2009 tarih ve 134-306 sayı ile sanık ..."nin lehine olan 765 sayılı TCK"nın 455/1-son ve 59/2. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis ve 137 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve CMK"nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu kararın itiraz edilmeksizin 04.12.2009 tarihinde kesinleştiği,
Sanığın denetim süresi içerisinde, 03.04.2013 tarihinde kasten yaralama suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, Devrek (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince 26.11.2013 tarih ve 300-607 sayı ile 5237 sayılı TCK"nın 86/2, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca karar tarihi itibarıyla kesin nitelikte 3.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
İhbar üzerine dosyayı yeniden ele alan Devrek Asliye Ceza Mahkemesince 16.04.2014 tarih ve 20-166 sayı ile; CMK’nın 231/11. maddesi gereğince açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına ve sanığın lehine olan 765 sayılı TCK"nın 455/1-son ve 59/2. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis ve 137 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilerek “Sanığın suçun işlenmesinden sonra yargılama sürecindeki tutum ve davranışlarında; cezasının ertelenmesi hâlinde ileride bir daha suç işlemeyeceğini gösterir düzeyde pişmanlığının gözlemlenmemesi ve mahkememizde bu yönde vicdani kanaat oluşmaması nedeniyle şartları oluşmadığından sanık hakkında verilen hapis cezasının 647 sayılı Yasa"nın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine yer olmadığına” şeklinde gösterilen gerekçe ile erteleme hükmünün uygulanmadığı,
Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 07.04.2015 tarih ve 1775-5999 sayı ile onanmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenmesi için “cezayı aleyhe değiştirememe” kuralı ile "hükmün açıklanmasının geri bırakılması" müessesesi üzerinde durularak "erteleme" kurumuna da suç tarihindeki yasal düzenlemeler bağlamında değinilmelidir.
Cezayı aleyhe değiştirememe kuralı, öğreti ve uygulamada; "Temyiz davası yalnızca sanık veya müdafisi ya da sanık lehine Cumhuriyet savcısı veya sanığın eşi ya da yasal temsilcisi tarafından açıldığında hükümde yaptırımın türü ve ağırlığı bakımından sonucu sanığın aleyhine ağırlaştırıcı, diğer bir anlatımla aleyhe sonuç verici düzeltmelerin yapılamaması veya kurulacak yeni hükümdeki cezanın sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olamaması" şeklinde tanımlanmaktadır.
Cezayı aleyhe değiştirememe kuralı, hükmün temyiz incelemesine başlarken, bakış açısını belirleyen bir usul kuralı olduğu gibi, bozmadan sonraki aşamada da ceza miktarının sınırını belirleyen bir yargılama ilkesidir. Bu sebeple temyiz incelemesinde öncelikle temyizin lehe veya aleyhe mi olduğu tespit edilip inceleme buna göre yapılmalı ve sanık lehine tecelli eden bir hatanın doğuracağı hukuki neticeler aleyhte başvuru bulunmadıkça değiştirilmemelidir.
Latince "Reformatio in pejus judici appellato non licet" olarak adlandırılan, "Bir hükmün aleyhe değiştirilmesi caiz değildir" şeklinde tercüme edilen, öğreti ve uygulamada ise, "Lehe kanun yolu davası üzerine hükmü aleyhe değiştirmeme, aleyhe bozmama zorunluluğu, aleyhe düzeltme yasağı, yaptırım ve sonuçlarını aleyhe kötüleştirememe ya da ağırlaştıramama kuralı, aleyhe bozma yasağı" olarak ifade edilen bu ilkenin amacı; hükmün aleyhine bozulabileceğini düşünen sanığın bazı davalarda istinaf ya da temyiz kanun yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek ve kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
Anılan kural, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu"nun 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326. maddesinin dördüncü fıkrasında; "Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz" şeklinde kanuni düzenlemeye dönüştürülmüştür. Buna göre ceza hukukumuzda genel anlamda bir kazanılmış hak kavramından bahsedilemeyeceği, yalnızca 1412 sayılı CMUK"nın 326. maddesinin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek olan "cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi" veya "aleyhte düzeltme yasağı"nın söz konusu olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu kuralla ilgili olarak 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 307. maddesinin dördüncü fıkrasında ise; "Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262. maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz" düzenlemesine yer verilmiştir.
Gerek bozma ilamında, gerekse Yerel Mahkemece bozmadan sonra kurulan hükümde yaptırım ve sonuçları aleyhe değiştirme yasağına aykırılığın söz konusu olup olmadığı önceki ve sonraki hükümlerde yer alan ceza ve yaptırımların tüm yönleri ile karşılaştırılması suretiyle belirlenecektir.
Ceza Genel Kurulunun 20.06.2006 gün ve 124-165 sayılı kararında; istinaf ve temyiz kanun yolları bakımından pozitif hukukumuzda yer alan “cezanın aleyhe değiştirilmemesi” ilkesinin, ceza muhakemesinin mutlak ve vazgeçilemez değerleri arasında yer alan ve evrensel hukukun benimsediği bir ilke olmadığı, kanunun düzenleniş biçimi ve amacı itibarıyla, asıl ceza yargılamasında verilen kararlara karşı kesin hükme kadar masumiyet karinesinden yararlanma hakkı bulunan sanığın temyiz kanun yoluna başvurudan çekinmemesini temine yönelik bir prensip olduğu açıklanmıştır.
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen ve Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 tarihli ve 346–25 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça belirtildiği üzere; sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile Devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralar ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanun"un 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tabi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanun"un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, 6008 sayılı Kanun"un 7. maddesiyle maddenin 6. fıkrasının sonuna "sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez" cümlesi, 6545 sayılı Kanun"un 72. maddesiyle de maddenin 8. fıkrasına "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlar ile 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
b- Yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması,
c- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
d- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
e- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı hâlinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve on sekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
“Cezayı aleyhe değiştirememe” kuralı ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün açıklanması üzerinde durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin 11. fıkrası; "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir" hükmünü taşımaktadır.
Görüldüğü üzere açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki hâlden birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Buna göre, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi/getirememesi hâlinde hüküm açıklanacaktır.
5271 sayılı CMK’nın 231/11. madde ve fıkrasında, açıklanması geri bırakılan hükmün ne şekilde açıklanacağı, hükümde değişiklik yapılıp yapılamayacağı hususuna da yer verilmiştir. Buna göre, mahkemenin, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması hâlinde hükmü aynen açıklamakla yükümlü olduğu, kendisine yüklenen yükümlülükleri elinde olmayan sebeplerle yerine getiremeyen sanığın ise durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verebileceği anlaşılmaktadır.
Yargılamaya konu suç tarihinden sonra, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın "Hapis cezasının ertelenmesi" başlıklı 51. maddesinin birinci fıkrasındaki;
“İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya aha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir” şeklindeki düzenleme ile yalnızca hürriyeti bağlayıcı cezaların ertelenebileceği hüküm altına alınmış ise de, suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun"un 6. maddesinin birinci fıkrasındaki; “Adliye mahkemelerince para cezasından başka bir ceza ile mahkum olmayan kimse, işlediği bir suçtan dolayı ağır veya hafif para veya bir yıla kadar (bir yıl dahil) ağır hapis veya iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis veya hafif hapis cezalarından biriyle mahkum olur ve geçmişteki hali ve suç işleme hususunda eğilimine göre cezanın ertelenmesi ileride suç işlemekten çekinmesine sebep olacağı hakkında mahkemece kanaat edinilirse, bu cezanın ertelenmesine hükmolunabilir. Bu halde ertelemenin sebebi hükümde yazılır.” şeklinde düzenleme nedeniyle hükmolunan adli para cezalarının da ertelenmesi imkânı bulunmakta idi.
Uyuşmazlığın çözümü için daha önce verilen hükmün aleyhe temyiz edilmemesi nedeniyle yeniden verilen hükümde "cezayı aleyhe değiştirememe" kuralı uygulanması gereken sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi ve sonrasında denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması hâlinde uygulamanın ne şekilde yapılması gerektiği üzerinde de durulmalıdır.
Kurulan hükmün hukuki sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin ve sanık lehine hükmün temyiz edilmesi durumunda daha sonra kurulacak hüküm ya da hükümlerdeki cezanın sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olmamasını ifade eden "cezayı aleyhe değiştirememe" kuralının sanık lehine getirilen düzenlemeler olduğu açıktır. İlk hükmün aleyhe temyiz edilmemesi nedeniyle daha sonra kurulacak hükümlerde "cezayı aleyhe değiştirememe" ilkesi gözetilmesi gereken sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi uygulandığı takdirde anılan kuralın uygulanamayacağına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Yine, kendisine sunulan fırsatı değerlendiremeyerek denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması nedeniyle 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinin 11. fıkrası gereğince hükmün aynen açıklanması gerektiğinden bahisle "cezayı aleyhe değiştirememe" kuralının uygulanmaması gerektiğine dair sanığın aleyhine çıkarımda bulunmak da mümkün değildir. Ayrıca, ilk hükümdeki erteleme hatalı bir uygulamaya dayanmamakta ise, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması sırasında ilk hükümdeki ertelemenin "cezayı aleyhe değiştirememe" ilkesi gereğince gözetilmesi, atıfetin genişletilmesi olarak da nitelendirilemez. O hâlde "cezayı aleyhe bozma, düzeltme ve değiştirme yasağı" göz önüne alınarak, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması hâllerinde açıklanması geri bırakılan hüküm aynen açıklanmalı, ancak hükmün son kısmına "cezayı aleyhe değiştirememe" kuralı gereğince suç tarihi itibarıyla adli para cezalarının ertelenmesinin mümkün olduğu da dikkate alınarak sanık hakkında hükmolunan ve yalnızca sanık tarafından temyiz edilen ilk hükümdeki adli para cezasının ertelenmesine dair şerh düşülmelidir. Böylece hükmün aynen kurulması nedeniyle CMK"nın 231/11. maddesine ve "ilk hükmün yalnızca sanık tarafından temyiz edilmiş olması nedeniyle cezasının 647 sayılı Kanun"un 6. maddesi uyarınca ertelenmesine" ilişkin hükmün sonuna eklenecek şerh ile de 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/4. maddesine aykırı hareket edilmemiş olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında hükmolunan 2.612 TL adli para cezasına ertelenmesine ilişkin ilk hükmün yalnız sanık tarafından temyiz edilip Özel Dairece bozulmasından sonra, 7 ay 15 gün hapis ve 137 TL adli para cezası olarak açıklanması geri bırakılan ikinci hükmün, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle CMK"nın 231/11. maddesi uyarınca açıklanması sırasında "cezayı aleyhe değiştirme" yasağı uyarınca neticeten sanık hakkında ilk hükümde tayin olunan adli para cezasına hükmolunması ve bu cezanın da suç tarihi itibarıyla adli para cezalarının ertelenmesinin mümkün olduğu da dikkate alınmak suretiyle ertelenmesi gerektiği gözetilmeyerek, 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesine aykırı davranıldığı kabul edilmelidir.
Öte yandan, 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesinde düzenlenen cezayı aleyhe değiştirmeme kuralı, somut olayda netice cezanın adli para cezası olarak belirlenmesini ve ertelenmesini gerektirdiğinden açıklanması geri bırakılan hükmün CMK"nın 231/11. maddesi gereğince açıklanması sırasında hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi ve ertelenmesi yönünden 647 sayılı Kanun"un 4. maddesinin değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır. Ancak ilk hükümde 647 sayılı Kanun"un 6. maddesinin uygulanıp sanık hakkında içtima ettirilen 2.612 TL adli para cezasının ertelenmesine karar verildikten sonra hükmün açıklanması sırasında 647 sayılı Kanun"un 6. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi de 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesine aykırılık oluşturacaktır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, kazanılmış hak ilkesine aykırı davranılması nedeniyle bozulmasına, ancak bu hususun düzeltilmesi mümkün olduğundan Yerel Mahkeme hükmünden 647 sayılı Kanun"un uygulanmamasına ilişkin kısmın çıkarılarak yerine ilk hükümde tayin olunan 2.612 TL adli para cezasının 647 sayılı Kanun"un 6. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin ibare eklenmek suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 07.04.2015 tarihli ve 1775-5999 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Devrek 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 16.04.2014 tarihli ve 20-166 sayılı hükmünün, sanık hakkında tayin olunan 2.612 TL adli para cezasının 647 sayılı Kanun"un 6. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin ilk hükmün yalnızca sanık tarafından temyiz edilmesi nedeniyle 7 ay 15 gün hapis ve 137 TL adli para cezası olarak açıklanması geri bırakılan ikinci hükmün, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle CMK"nın 231/11. maddesi uyarınca açıklanması sırasında "cezayı aleyhe değiştirme" yasağı uyarınca neticeten sanık hakkında ilk hükümde tayin olunan adli para cezasına hükmolunması ve bu cezanın da suç tarihi itibarıyla adli para cezalarının ertelenmesinin mümkün olduğu da dikkate alınarak 647 sayılı Kanun"un 6. maddesi uyarınca ertelenmesi gerektiği gözetilmemek suretiyle 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesine aykırı davranılması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak yeniden yargılama gerektirmeyen bu durumun, aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından “Sanığın suçun işlenmesinden sonra yargılama sürecindeki tutum ve davranışlarında; cezasının ertelenmesi hâlinde ileride bir daha suç işlemeyeceğini gösterir düzeyde pişmanlığının gözlemlenmemesi ve mahkememizde bu yönde vicdani kanaat oluşmaması nedeniyle şartları oluşmadığından sanık hakkında verilen hapis cezasının 647 sayılı Yasa"nın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine yer olmadığına” ibaresinin çıkarılması ve yerine “İlk hükmün yalnızca sanık tarafından temyiz edilmiş olması nedeniyle sanık hakkındaki netice cezanın 2.612 TL adli para cezası olarak belirlenmesine ve bu cezanın 647 sayılı Kanun"un 6. maddesi uyarınca ertelenmesine” ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
4- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 13.12.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.