Esas No: 2018/112
Karar No: 2018/635
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/112 Esas 2018/635 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 459-750
Tehdit suçundan sanık ..."in TCK"nın 106/1-1.cümle, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Bursa 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.11.2014 tarihli ve 459-750 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 07.12.2017 tarih, 2058-16203 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi B. Başaran ise;
"5271 sayılı CMK"nın 253/3. maddesinin 2. cümlesine göre; "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" şeklindeki hükmünün aynı mağdura yönelik işlenen suçlarda uygulama imkânının bulunduğu, CMK"nın 253/7. maddesi ve 255. maddesi de dikkate alındığında; farklı mağdura yönelik işlenen suçlarda uygulama imkânı bulunmadığından, yani uzlaşma kapsamında olan bir suç ile uzlaşma kapsamında olmayan suç farklı mağdurlara karşı işlenmiş ise; uzlaşma kapsamında olan suçtan sanığın uzlaştırma kurumundan yararlanması gerektiği, bunu yasaklayan bir hükmün olmadığı, olayımızda da sanığın mağdur ..."a yönelik eyleminin uzlaşma kapsamında bulunması karşısında, sanıkla mağdur arasında 6763 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. ve 254. maddeleri ve 5237 sayılı TCK"nın 7/2. maddesi gereğince uzlaştırma işlemi yapılması için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi, uzlaştırma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması hâlinde yargılamaya devamla hüküm kurulması gerektiğinden, mağdur ..."ı tehdit suçundan kurulan "hükmün bozulması"na karar verilmesi gerekirken onama kararı veren çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.01.2018 tarih ve 17478 sayı ile;
"...İtirazın konusu; sanığı tek olan, ancak mağdurları farklı olan uzlaşma kapsamında olan bir suç ile uzlaşma kapsamında olmayan suç farklı mağdurlara karşı işlendiğinde, uzlaşma kapsamında olan suçtan sanığın uzlaştırma kurumundan yararlandırılıp yararlandırılamayacağının belirlenmesine ilişkindir.
CMK"nın 253/3. maddesinin 2. cümlesine göre; "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uzlaşma hükümleri uygulanmaz" şeklindeki hükmünün aynı mağdura yönelik işlenen suçlarda uygulama imkânının bulunduğu, CMK"nın 253/7. maddesi ve 255. maddesi de dikkate alındığında; farklı mağdura yönelik işlenen suçlarda uygulama imkânı bulunmadığından, yani uzlaşma kapsamında olan bir suç ile uzlaşma kapsamında olmayan suç farklı mağdurlara karşı işlenmiş ise; uzlaşma kapsamında olan suçtan sanığın uzlaştırma kurumundan yararlanması gerektiği, bunu yasaklayan bir hükmün olmadığı, olayımızda da sanık ..."in, mağdur ..."e karşı işlediği tehdit suçu uzlaşma kapsamına girdiğinden, sanık ... ile mağdur ... arasında 6763 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. ve 254. maddeleri gereğince uzlaştırma işlemi yapılması için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi, uzlaştırma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması hâlinde yargılamaya devamla hüküm kurulması gerektiğinden, bu nedenle "hükmün mağdur ..."e yönelik tehdit suçu açısından uzlaştırma işleminin yapılması amacıyla bozulması" gerekirken, onama kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 05.02.2018 tarih, 5-1107 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında mağdur ..."e yönelik kasten yaralama suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar itiraz edilmeksizin; sanıklar ... ve ... hakkında mağdur ..."e yönelik kasten yaralama suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin hükümler Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında mağdur ..."e yönelik tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; uzlaşma kapsamında olan bir suç ile uzlaşma kapsamında olmayan bir başka suç farklı mağdurlara karşı işlendiğinde uzlaşma kapsamına giren suç yönünden uzlaşma hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesine ilişkindir
İncelenen dosya kapsamından;
15.12.2012 tarihli olay ve görgü tespit tutanağında; 14.12.2012 tarihinde saat 23.50 sıralarında Bursa ili, ...... Mahallesi, Çiçekbahçe Sokakta kasten yaralama olayının meydana geldiğinin polis telsizinden anons edilmesi üzerine olay yerine gidildiği, olayın ikinci ve üçüncü katları masaj salonu olarak kullanılan üç katlı binada meydana geldiği,...... Masaj Salonu isimli iş yerinin ikinci katında ana giriş kapısı önünde damla şeklinde kan lekeleri bulunduğu, mutfak olarak kullanılan bölümde yoğun kan lekelerinin yer aldığı, masa üzerinde ahşap sap kısmı 10 cm, metal kısmı 15 cm uzunluğunda olan ve sapı üzerinde kan damlaları bulunan ekmek bıçağı, masa üzerinde kırık cam bardak, yerde üzerinde leke bulunmayan iki adet plastik saplı meyve bıçağı, bekleme salonunda sehpa üzerinde ve çevresinde irili ufaklı cam parçaları, üçüncü kat masaj odasında zeminde kan lekelerinin bulunduğu, hamam olarak kullanılan odadaki lavabonun kırmızı renkli su ile dolu olduğu, olay yerinde masaj salonunun ortakları olduklarını belirten mağdur ... ile inceleme dışı olayın mağduru ..."in yanı sıra çalışanlar Melis Acıkabak ve Betül Acıkabak"ın da bulunduğu bilgilerine yer verildiği,
Bursa ...... Devlet Hastanesince mağdur ... hakkında düzenlenen 15.12.2012 tarihli raporda; mağdurun başında sol temporal bölgede ve sol el üstünde hafif hiperemi bulunduğu, mağdurdaki yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun ifade edildiği,
İnceleme dışı davanın mağduru ... hakkında Bursa Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 20.12.2012 tarihli raporda; sol göz subkonjonktival hemoraji, sol göz çevresinde ekimoz, sol el 1 ve 2. parmak arasında 1,5 cm uzunluğunda sathi cilt kesisi, nazal kemikte hayat fonksiyonlarını hafif (1) derecede etkileyen lineer fraktür bulunduğu, mevcut yaralanmanın şahsın yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının belirtildiği,
01.03.2013 tarihli uzmanlık raporunda; olay yerinde bulunan ağaç saplı toplam uzunluğu 25.8 cm olan, 14 cm uzunluğunda tek ağızlı, sivri uçlu, sırtı küt bıçak ile sarı renkli plastik saplı, sapı dâhil tüm uzunluğu 21,9 cm olan 10,9 cm uzunluğunda tek, tırtıklı ağızlı, ucu-sırtı küt bıçak ile kırmızı renkli plastik saplı tüm uzunluğu 18,6 cm olan, 8,5 cm uzunluğunda tek, tırtıklı ağızlı, sivri uçlu, sırtı küt meyilli bıçağın mutfak levazımatına dâhil bıçaklardan oldukları cihetle 6136 sayılı Kanun kapsamı dışında kaldıkları bilgilerine yer verildiği,
Bursa Emniyet Müdürlüğünce düzenlenen 23.01.2013 ve 08.02.2013 tarihli uzmanlık raporlarında; bıçaklar üzerinde teşhise elverişli vücut izi bulunamadığı, olay yerinde bulunan üç adet bıçak üzerindeki kan lekelerinden elde edilen DNA profilleri ile inceleme dışı davanın mağduru ..."e ait DNA profillerinin uyumlu olduğunun ifade edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur ... 15.12.2012 tarihinde kollukta; ...... Mahallesi, Çiçekbahçe Sokakta bulunan...... Güzellik Merkezi ve Masaj Salonunu işlettiğini, 14.12.2012 tarihinde saat 22.30 sıralarında müşterisi olduğu için daha önceden tanıdığı sanık ..."in salona gelerek seansa girmek istediğini, sanığa içeride müşteri bulunduğunu, saatin de geç olduğunu, salonu kapatacaklarını söylediğini, sanığın “Burası benim tanıklığım sayesinde polis tarafından kapatılmadı, sizinle görüşürüz” diyerek ayrıldığını, saat 23.40 sıralarında sanığın yanında üç kişi ile birlikte tekrar salona geldiğini, salonun ortağı olan inceleme dışı davanın mağduru ... ile birlikte kapıyı açtıklarını, sanık ve yanındakilerin içeri girdiklerini, içeride arbede yaşandığını, sanık ve yanındakilerin elleri ile vurarak Orhan"ı darbettiklerini, sanığın yanındaki şahıslardan birinin mutfağa girerek ekmek bıçağı bulunan çekmeceyi karıştırdığını, Orhan"ın dövülmesine engel olmaya çalıştığı sırada sanık ..."in kendisini de darbettiğini ve saçlarından tutup “Sen beni nasıl içeri almazsın, sen kimsin, öldüreceğim seni, sen bittin kızım, seni kimse elimden alamaz” diyerek kendisini tehdit ettiğini, sanığın daha sonra kendisini bıraktığını, yukarı kata çıkıp polisi aradığını, aşağı kata indiğinde sanık ve yanındakileri kapının dışında gördüğünü, çalışanlar Melis ve Betül"ün aralık olan kapıyı kapatmaya çalıştıklarını, bu sırada sanık ..."in “Verin lan onu, vereceksiniz, sizi öldürürüm” diyerek elini beline götürdüğünü, herhangi bir cisim çıkartmadan “Bakın silahı çıkartıyorum” diyerek bağırdığını, polisler gelmeden sanık ve yanındakilerin olay yerinden ayrıldıklarını, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
18.12.2012 tarihinde kolluktaki ek ifadesinde; ortak dostlarının ikna etmesi ve sanığın özür dilemesi nedeniyle şikâyetinden vazgeçtiğini,
Mahkemede; olay sırasında kimsenin elinde bıçak görmediğini, sanığın kendisini “Seni öldürürüm” diyerek tehdit ettiğini,
İnceleme dışı davanın mağduru ... 15.12.2012 tarihinde kollukta;...... Masaj Salonunun ortağı olduğunu, müşterisi olduğu için önceden tanıdığı sanık ..."in saat 22.30 sıralarında salona geldiğini, sanığa, çok alkollü olduğunu, başka zaman gelmesini söylediğini, ayrılıp giden sanığın yanında dört kişi olduğu hâlde saat 23.30 sıralarında salona tekrar geldiğini, sanığın yanındakilerin de sarhoş olduklarını, kapıyı açar açmaz içeri giren sanık ve yanındakilerin masöz olarak çalışan kadınlarla ilgili edepsizce konuşmaya başlayarak, masaja değil, sevişmeye geldikleri yönünde sözler sarf etiklerini, arbede çıktığını, sanık ..."in kendisine yumruk attığını, yere düşünce yüzüne sanığın tekme ile vurduğunu, daha sonra sanık ..."in kendisine müdahale eden Neslihan"ı darbettiğini, engel olmaya çalıştığı esnada sanığın elindeki bıçağı kendisine doğru savurduğunu, bıçağı tuttuğunu, sanık ve yanındakileri iterek dışarı çıkardığını ve polisi aradığını,
18.12.2012 tarihinde kolluktaki ek ifadesinde; sanığın özür dilemesi nedeniyle şikâyetinden vazgeçtiğini,
Tanık Betül Acıkabak kollukta;...... Masaj Salonunda masöz ve güzellik uzmanı olarak çalıştığını, olay günü saat 23.30 sıralarında çığlık sesleri duyması üzerine alt kata indiğini, önceden tanıdığı sanık ... ile yanındaki şahısların Orhan"ı tekme ve yumrukla darbettiklerini, sanık ..."in mağdur ..."ı saçlarından tutarak yerde sürüklediğini, sanığın kendisine ve kardeşi Melis"e de saldırdığını, saçlarını çektiğini, sanığın yanındaki şahıslardan birinin sanığın kolunu tutup “Hadi gidelim” diyerek sanığı çekip uzaklaştırdığını,
Tanık Melis Acıkabak kollukta; olay gecesi salona gelen sanık ve yanındakilerin masaj için geldiklerini, eğlenmek istediklerini söylediklerini, iş yeri ortağı olan Orhan"ın saatin geç olduğunu, salonu kapatacaklarını söylemesi üzerine bu şahısların Orhan"ı tekme tokat darbetmeye başladıklarını, sanık ..."in kendisine de saldırıp tekme attığını ve saçını çektiğini,
İnceleme dışı sanık ... kollukta; sanık ... ile arkadaş olduklarını, olay gecesi sanık, sanığın arkadaşı Muhammet ve Ahmet ile birlikte masaj salonuna gittiklerini, kendilerini ..."in karşıladığını, Orhan"ın bir anda sanık ..."i eliyle iterek küfretmeye başladığını, arbede çıktığını, sanık ..."in Orhan"a yumruk attığını, Muhammet ve Ahmet ile birlikte kavgayı araladıklarını, sanığı tutup salondan çıkardıklarını, olay sırasında bıçak kullanılmadığını, kimsede bıçak görmediğini ancak birkaç bardağın yere düşerek kırıldığını,
Mahkemede; kavganın kapının hemen önünde meydana geldiğini, bıçak kullanılmadığını, inceleme dışı davanın mağduru Orhan elini beline atınca silah çekeceğini zannederek bir iki kez Orhan"a vurduğunu,
İnceleme dışı sanık ... kollukta; sanık ... ile arkadaş olduklarını, olay gecesi kahvehanede otururken sanığın masaj salonuna gideceğini söylemesi üzerine, arkadaşı Suat ve sanık ..."in ismini bilmediği bir arkadaşı ile birlikte masaj salonuna gittiklerini, kendisi kapıda beklerken sanık ..."in içeri girdiğini, İsmail"in içeride birisiyle tartışmaya başladığını, ardından içerideki kadınların çığlık attıklarını, Suat ve ismini bilmediği arkadaşıyla içeri girip olaya müdahale ettiklerini, kavgayı ayırıp geldikleri araçla olay yerinden ayrıldıklarını, olay sırasında bıçak görmediğini, önceden bu salona hiç gitmediğini, kimseye vurmadığını ve kimseyi tehdit etmediğini,
Mahkemede; sanık ..."in isteği üzerine masaj salonuna gittiklerini, kavga sesleri duyunca içeri girdiğini, sanık ... ve Suat"ı cam bardakları kırarken gördüğünü, sanığı sakinleştirip olay yerinden ayrıldıklarını, kimseyi darbedip tehdit etmediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... kollukta; Muğla Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölümünde öğrenci olduğunu, olay günü saat 22.30 sıralarında rezervasyon yaptırmak için...... Güzellik Merkezi ve Masaj Salonu isimli iş yerine gittiğini, görevli kadının, içeride müşteri olduğu için bir saat sonra gelmesini söylediğini, zaman geçirmek için buradan ayrılıp arkadaşları Suat ve Muhammet"in bulunduğu kafeye gittiğini, bu arkadaşları ve tanımadığı birinin daha kendisi ile beraber gelmek istemesi üzerine hep beraber masaj salonuna gittiklerini, ..."in ortada herhangi bir sebep yokken kendisini itekleyip hakaret etmeye başladığını, bunun üzerine Orhan"a yumruk attığını, ortalığın karıştığını, yanında gelen şahısların da kavgaya dâhil olduklarını, 10-15 dakika kadar süren kavgadan sonra olay yerinden ayrıldıklarını, olay sırasında bıçak kullanmadığını, yanındaki kişilerin de bıçak kullandıklarını görmediğini, Orhan"a birkaç kez yumrukla vurduğunu, kimseyi tehdit etmediğini,
Mahkemede; olay günü sürekli uğradığı masaj salonuna ... ve ... ile beraber gittiklerini, masaj yapılmayacağı söylenince çalışanlarla aralarında tartışma ve arbede çıktığını, kimseyi darbetmediğini, kimseyi tehdit de etmediğini, suçsuz olduğunu,
Savunmuştur.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 17.09.1987 tarihli 410. toplantısında alınan Ceza Adaletinin Sadeleştirilmesi Hakkında Üye Devletlere Yönelik 18 Sayılı Tavsiye Kararında;
“Ceza adaletinin işleyişini hızlandırma ve sadeleştirme işleminde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özellikle 5. ve 6. maddelerinde öngörülen şartların dikkate alınması gerektiği göz önüne alınarak; Mahkemelere intikal eden ceza davalarının kabarıklığı ve özellikle hafif cezaları gerektirenler ile ceza yargılamasındaki uzunluğun neden olduğu sıkıntılara bakılarak...yetkili makamlarca ceza işlerinde savcılık ve mahkeme dışı anlaşmalar sağlanması, bu tür ihtilafların uzlaşma yolu ile halledilmesinin tavsiye edilmesi” kabul edilmiştir.
Benzer düşünce ve ihtiyaçlar sonucu Türk Ceza Hukuku Sistemine dâhil edilen ve 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle yapılan değişikliğe kadar "uzlaşma" başlığı altında düzenlenen uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin 8. fıkrasında, "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir" hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 2. maddesiyle, 5237 sayılı TCK"nın 73. maddesinin başlığında yer alan “uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK"nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir.
Yapılan bu düzenlemeye göre uzlaştırmanın bir ceza muhakemesi kurumu olduğu açık ise de birey ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi nedeniyle maddi ceza hukukunu da ilgilendirdiği tartışmasızdır.
5271 sayılı CMK"nın 5560 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239)
suçları.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez" şeklinde belirlenmiş iken, 09.07.2009 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun"un 8. maddesiyle CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" cümlesi eklenmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz..." şeklindeki düzenlemeyle kapsamı genişletilmiştir.
Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK"nın 106. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun"un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dâhil edilmiştir.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK’nın "Mahkeme tarafından uzlaştırma" başlıklı 254. maddesi;
"(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir" şeklinde iken,
19.12.2006 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 25. maddesi ile;
"(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır" biçiminde değiştirilmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 35. maddesi ile CMK"nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
"Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir" şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, uzlaştırma gerek 5560 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem ise de; her ne suretle olursa olsun uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde kovuşturma aşamasında da uzlaştırmanın mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
Ceza hukukunda genel kural, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanunun uygulanmasıdır. Sonradan yürürlüğe giren bir kanunun, yürürlük tarihinden önce işlenen suçlara tatbik edilebilmesi, ancak lehe sonuçlar doğurması durumunda mümkündür. Önceki ve sonraki kanunlara göre hükmedilecek cezalar ve güvenlik tedbirleri aynı ise, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunun uygulanmasına imkân bulunmamaktadır.
5237 sayılı TCK"nın “zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesi, 765 sayılı Kanun"un 2. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş olup, her iki maddede de; ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, "failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması", “geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe yürürlük” ilkesine de yer verilmiştir.
Bu ilke uyarınca, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.
Uyuşmazlığa ilişkin olarak CMK"nın 253. maddenin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesindeki düzenlemenin ayrıntılı olarak ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
09.07.2009 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 26.06.2009 tarihli ve 5918 sayılı Kanun"un 8. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" şeklindeki cümle ile uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uzlaşma hükümlerinin uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır. Yapılan değişikliğin gerekçesi de; “Uygulamada çıkan bir takım tereddütleri gidermek amacıyla, uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçu işlemek amacıyla ya da bu suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği açıkça düzenlenmiştir” şeklinde açıklanmıştır.
CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına uzlaştırma kapsamını daraltmaya yönelik olarak 5918 sayılı Kanun"un 8. maddesi ile eklenen "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" hükmünün uygulanabilmesi için uzlaştırma kapsamındaki suç ile uzlaştırma kapsamına girmeyen suçun aynı fail tarafından işlenmesi tek başına yeterli görülmemiş söz konusu suçların birlikte işlenmesi gerektiği de hüküm altına alınmıştır.
Suçun birlikte işlenmesinden anlaşılması gerekenin ne olduğu ise Kanun"da tanımlanmamış, 05.08.2017 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği"nin konu ile ilgili 8. maddesinin 5. bendinde de “Şüpheli ya da sanık tarafından uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmesi hâlinde, uzlaştırma yoluna gidilemez.” şeklindeki düzenleme ile Kanun"da kullanılan ifadenin tekrarlanması ile yetinilmiştir.
Kanun koyucu çeşitli sebepler dolayısıyla kullanmış olduğu kavramların anlamını açık bir şekilde ortaya koyamaz ise yürütme ve yargıya kuvvetler ayrılığı açısından sakıncalı bir alan bırakmış olur. Çünkü böyle bir durumda yasal yetki alanları silinir, belirsizleşir ve faaliyet alanları karışır. Zira sınırın neresi olduğu artık bilinemez olur. Sınır, dilsel bir yapıdır ve dille, dilin de ifade biçimi olarak kanun ile gerçekleştirilebilmektedir. (Winfred Hassemer, Richtiges Recht durch Richtiges Sprechen?, Strafen im Rechtsstaat, Baden-Baden 2000. nakleden E. Keçelioğlu, Ceza Hukukunda İçtihadın Sınırı, Yorum Kıyas.)
Kanun"un bahse konu 253. maddesinin üçüncü fıkrasında kullanılan “Birlikte” sözcüğü, Türk Dil Kurumunca hazırlanan Büyük Türkçe Sözlüğünde; "Bir arada, beraberce, yanında, beraberinde” olarak tanımlanmıştır.
Öğretide ise birtakım yazarlarca; birlikte işlenen suçtan söz edilebilmesi için suçlar arasında zaman ve yer birlikteliği bulunması, bu çerçevede geniş bağlantıdan söz edilebilmesinin gerektiği, amaç birliği bulunan suçların da birlikte işlenen suçlar olduklarının kabulünün gerektiği ileri sürülmüştür. (Erdal Yerdelen, Mustafa Serdar Özbek, Şeyda Altuntaş, Burak Boz, Dilek Özge Erdem, Berna Ayşen Yılmaz, Ceza Muhakemesi Hukukunda Uzlaştırma, 1. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2018, s. 160.) Bazı yazarlar; “Birlikte işlenen suçların”, aynı kişiye karşı işlenen eş zamanlı suçlar olarak anlaşılması ve uygulamanın da bu yönde yapılmasının uygun olacağını, sanığın farklı zamanlarda farklı kişilere karşı işlediği uzlaştırma kapsamında olmayan suçların, uzlaştırma kapsamındaki bir başka suçtan dolayı yapılacak olan uzlaştırma yolunu kapatmaması gerektiğini savunmaktadırlar. (Feridun Yenisey- Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2017, s. 844.). Kimi yazarlar ise kanun koyucunun mağdur yönünden herhangi bir ayrım yapmaksızın “birlikte işlenen” suçlarda CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesindeki uzlaştırmaya ilişkin suçlara sınırlama getiren hüküm ihdas ettiğini savunmuşlardır. (Meral Ekici Şahin-Kürşat Yemenici, 6763 Sayılı Kanunla Yapılan Değişiklikler Işığında Ceza Muhakemesi Hukukunda Uzlaştırma, Hakemli Makale.)
Demokratik bir hukuk devletinin temel prensiplerinden olan kuvvetler ayrılığının gerçekleştirilmesi, yasamanın yürütme ve yargı ile olan ilişkisi, büyük oranda kanunlara bağlıdır. Bu tür sistemlerde yasama, kanunu bir enstrüman olarak kullanarak sınırlayıcı bir işlev gerçekleştirmektedir. Yasama öncelikle kanunla yürütmeyi kurmakta ve adalet organizasyonunu gerçekleştirmektedir. Bizatihi içtihat alanını da hâkimin kanuna bağlılığı ilkesinden hareketle Anayasal olarak garanti altına almaktadır. (Elvan Keçelioğlu, Ceza Hukukunda İçtihadın Sınırı, Yorum Kıyas, TAAD, Yıl 3, Sayı 11, s. 81.)
Ancak mükemmel ve mutlak bir hüküm yorumcu gerektirmez. (Absoluta sententia expositore non indiget.) Kanunun hâkim tarafından yorumlanmasını gerektirdiği hâlde ise hâkim kanunu amaçlarına uygun olarak yorumlamalıdır. (Benignus leges interpretandae sunt, quo voluntas earum conservetur). Hâkim kanunu yorumlarken kanunun lafzından uzaklaşmamalıdır. (A verbis legis non est recedendum.) Hâkimler kanunlara unsur ekleyip, unsur çıkaracak şekilde içeriksel olarak kanunu değiştirme yetkisine de sahip değildirler.
Öte yandan;
Adil yargılanma hakkı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 36/1. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” şeklindeki düzenleme ile Anayasal güvenceye kavuşturulmuş, bu anlayışa paralel olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6/1. maddesinde de; “Herkes davasının, makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ... olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.” denilerek makul sürede yargılama hakkı teminat altına alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de ilk kararlarından itibaren makul sürede yargılama hakkına açıklık getirmiş ve hakkın amacının hak arayanların, yargılama işlemlerinin sürüncemede kalmasından korunması ve suçlanan ya da herhangi bir nedenle yargı kararı bekleyen kişinin uzun süre, işin nasıl sonuçlanacağı endişesi ile yaşamasının önlenmesi olduğunu belirtmiştir. (Başar Başaran s. 107 -113.)
Bununla birlikte davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirleyen Anayasa"nın 141. maddesinin de Anayasa"nın bütünselliği ilkesi gereğince, makul sürede hakkaniyetle yargılanma hakkının kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Kural, her bir davanın açıldığı aşamadaki konusuyla sürmesi ve muhakeme sonucu o uyuşmazlık konusunda hüküm verilmesidir. Ancak dava konuları arasında birbirlerine bağlantı kurulabilecek noktaların varlığı hâlinde davaların aynı muhakemede birleştirilmeleri de söz konusu olabilmektedir. Bağlantılı davalar konusunda CMK"nın “Bağlantılı Davalar” başlıklı üçüncü bölümü dikkat çekicidir. “Bağlantı kavramı” başlıklı 8. maddeye göre, bir kişinin birden fazla suçtan sanık olması (subjektif bağlantı) hâlinde davalar arasında bağlantı bulunduğu varsayılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Üniversite öğrencisi olan sanık ..."in 14.12.2012 tarihinde gece alkollü olarak gittiği Bursa ili, ...... Mahallesinde bulunan...... Masaj Salonu isimli iş yerine, alkollü olduğu ve saatin geç olması nedeniyle kabul edilmediği, olay yerinden ayrılan sanığın bir süre sonra inceleme dışı sanıklar ... ve ... ile birlikte olay yerine tekrar gelerek iş yeri ortakları mağdur ... ve inceleme dışı mağdur ... ile tartışmaya başladığı, içeride yaşanan arbede sırasında sanığın mağdur ..."e hitaben “Sen beni nasıl içeri almazsın, sen kimsin, öldüreceğim seni, sen bittin kızım, seni kimse elimden alamaz” şeklinde sözler sarf ederek, mağduru vücut dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit ettiği, kendisini dışarı çıkarmaya çalışan inceleme dışı davanın mağduru ..."i ise Muhammet ve Suat"la birlikte darbettiği, kavga sırasında iş yeri mutfağından aldığı ekmek bıçağını Orhan"a doğru salladığı sırada mağdurun sol elinde 1,5 cm uzunluğunda sathi cilt kesisi oluşacak, darp nedeniyle de nazal kemikte hayat fonksiyonlarını hafif (1) derecede etkileyen lineer fraktüre yol açacak ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte Orhan"ı yaraladığı olayda; kasten yaralama ve tehdit suçlarından açılan davalarda yapılan yargılama sonucunda Bursa 4. Asliye Ceza Mahkemesince, sanığın tehdit suçundan TCK"nın 106/1-1. cümle, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna; kasten yaralama suçundan ise aynı Kanun"un 86/1, 86/3-e, 87/3, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna hükmedilmiş olup, olay tarihi ve Yerel Mahkeme karar tarihi itibarıyla TCK"nın 106. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen tehdit suçu henüz uzlaşma kapsamında bulunmamaktadır.
Cumhuriyet Başsavcılıklarının ve mahkemelerin iş yükünü azaltmak gayesiyle, mağdurun ve toplumun zararının giderilmesi açısından da faydalı bir müessese olduğu kabul edilerek uyuşmazlığın yargı dışı yolla fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini sağlamak amacıyla ilk kez 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nın 73/8. maddesi ile Türk Ceza Adalet sistemine dâhil edilip aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın 253, 254 ve 255. maddelerinde de şartları, yöntemi ve sonuçları düzenlenen uzlaştırma kurumunun, uygulamada görülen ihtiyaçlar doğrultusunda zaman içerisinde önemli değişikliklere uğraması sonucunda, 09.07.2009 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 26.06.2009 tarihli ve 5918 sayılı Kanun"un 8. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" şeklindeki cümle ile uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uzlaşma hükümlerinin uygulanmayacağının açıkça hüküm altına alınması, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirleyen Anayasal düzenlemeler ile makul sürede yargılanma hakkına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükmü, uzlaştırmaya ilişkin suçlara sınırlama getirme kastıyla söz konusu düzenlemeyi yapan kanun koyucunun kullanmış olduğu her sözcüğün özel bir anlamı ve amacının bulunduğu bu bağlamda CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesindeki düzenleme yönünden suçların farklı mağdurlara yönelik işlenmesi durumunda Kanundaki bu sınırlayıcı düzenlemenin uygulanamayacağına ilişkin bir çıkarımın, hâkimin kanunu amaçlarına uygun olarak ve kanunun lafzından uzaklaşmadan yorumlamasına ilişkin hukukun temel ilkelerine aykırılık oluşturacağı gibi hâkimlerin kanunlara unsur ekleyip, unsur çıkaracak şekilde içeriksel olarak kanunu değiştirme yetkilerinin de bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanık ..."in mağdur ..."e yönelik tehdit suçu ile inceleme dışı davanın mağduru ..."e yönelik silahla nitelikli kasten yaralama suçlarını zaman ve mekan birliği içerisinde birlikte işlediği, sanığın işlediği TCK’nın 106/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçu her ne kadar Yerel Mahkeme karar tarihinden sonra 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile uzlaşma kapsamına sokulmuş ise de; bu suçun uzlaştırma kapsamına girmeyen silahla nitelikli kasten yaralama suçu ile "birlikte" işlenmiş bulunması ve suç tarihinin de 14.12.2012 olup 09.07.2009 tarihinden sonra olması karşısında, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK’nın 5918 sayılı Kanun"la değişik 253/3. maddesi uyarınca tehdit suçu yönüyle uzlaşma hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Bu itibarla; haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...;
"Sanık ... hakkında iki farklı mağdura karşı birlikte işlediği suçlardan birinin uzlaşma kapsamında olup diğerinin uzlaşma kapsamında olmaması halinde sanık hakkında uzlaşma hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi gerekmektedir. İncelemeye konu Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından verilen kararda 5271 sk.nın 253/3. maddesi 2. cümlesi gereği sanığın birlikte iki mağdura karşı işlenen suçlardan birinin uzlaşma kapsamında kalmaması nedeniyle uzlaşma hükümlerinin uygulanmamasına karar verilmiş olup, bu karara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan itiraz üzerine Ceza Genel Kurulunun itirazın reddine dair çoğunluk görüşüne muhalifim.
Şöyleki; Uzlaştırma Müessesesi Ceza Muhakemesi Kanununda onarıcı adalet sisteminin getirdiği bir müessese olup getiriliş mantığı suçun mağduru olan kişinin rızası ile sanıkla anlaşıp hem mağdurun tatmin edilmesi bu şekilde yine kamunun tatmini aynı zamanda mahkemelerin iş yükünün azaltılması yine mahkeme kararı sonunda verilen kararların infazının yine mağduru ve toplumu tatmin etmemesi nedeniyle birçok yönden cezalandırıcı adalet sistemine göre daha uygun bir çözüm olduğu kabul edilerek getirilen bir müessesedir .
Mağdur ile anlaşan sanık, mağdurun zararını giderdiğinde artık kendisine ceza verilmemekte ve uzlaşma nedeniyle kamu davası uzlaşmanın aşamasına göre ya açılmamakta yada düşmektedir. Böylelikle yargısal süreç başlamadan bir anlaşmazlık sona ermekte bu şekilde toplumsal düzen daha kolay hızlı ve tarafları tatmin eder şekilde temin edilmektedir.
Ceza Muhakemesi Kanunun 253/3. fıkra 2. cümlesinde bir sanığın uzlaşmaya tabi bir suç ile uzlaşmaya tabi olmayan başka bir suçu birlikte işlemesi halinde uzlaşma hükümleri uygulanamayacağı belirtilmiştir. Ancak bu düzenlemenin bir sanığın tek bir mağdura karşı birlikte işlediği iki suç arasındaki bir düzenleme mi yoksa farklı mağdurlara karşı birlikte işlenen suçlarda da geçerli bir düzenlememi olduğu hususunda yasada bir açıklık yoktur. Aynı sanığın, iki farklı mağdura karşı işlediği birisi uzlaşmaya tabi olan ancak diğeri uzlaşmaya tabi olmayan suçlardan dolayı sanık hakkında uzlaşma hükümlerinin uygulanmayacağını söylemek yasada sanık aleyhine bu konuda herhangi bir kısıtlama olmadığı halde sanık aleyhine yorum yapmak olur diye düşündüğümüzden yine yasa koyucunun kanunun gerekçesinde uzlaşma müessesesinin mantığını açıklarken belirttiği şekilde mağduru tatmin etme amacına yönelik bu müessesenin amacı dışında bir yorum yapılmış olacağını düşündüğümüzden bir sanığın tek bir mağdura karşı birlikte işlediği birisi uzlaştırma kapsamında olan diğeri ise uzlaştırma kapsamında olmayan iki suçunun bulunması halinde uzlaştırma hükümlerinin yasa gereği uygulanamayacağını ancak sanığın aynı anda iki farklı mağdura yönelik birlikte işlediği suçlardan bir tanesinin uzlaştırma kapsamında kalmamasının diğer mağdura yönelik işlenen ve uzlaştırma kapsamında kalan suçu uzlaşma kapsamında çıkarmayacağını düşünmekteyiz.
Uzlaşma Müessesesi ile ilgili Ceza Muhakemesi Kanununun 253/3. maddesinin 2 .cümlesini kısıtlayıcı şekilde yorumlamanın yani birden çok mağdura karşı birlikte işlenen suçlardan birinin uzlaştırma kapsamı dışında kalmasının diğerini de uzlaştırma dışı bırakacağını kabulün sanıklar hakkında uzlaştırma müessesesini uygulamayı kısıtlayacak zira sanıkların birlikte suç işlediği farklı mağdurlara karşı uzlaşma kapsamında kalmayan suçunun diğer mağdura yönelik işlenen ve uzlaşma kapsamında kalan suçunda uzlaşma kapsamından çıkmasını netice vereceği bu müessesenin kanun koyucu tarafından getirilen amacını aykırı olarak yapılacak bu yorumun yasa koyucunun amacını aşacağı, bu nedenle uzlaşma müessesesinin dar yorumlaması/yorumlanması gerektiğini doktrinde Çetintürk de ayrıntılı olarak belirtmiştir.
Tüm bu belirtilen gerekçeler ile sanık hakkında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasını isteyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kararına yaptığı itirazının kabul edilmesi gerekçesi ile aksi yönde düşünen çoğunluğun görüşlerine muhalifim. Saygılarımla..." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 13.12.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.