9. Hukuk Dairesi 2015/7412 E. , 2015/11911 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, takibe konu olan senetlerin iptali ile borçlu olmadıklarının tespitine %40 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, görevsizliğine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı ... ile kardeşi ..."in davalıya ait ... isimli firmada 01.11.2009-01.06.2010 tarihleri arasında pazarlamacı olarak çalıştığını, davalı işverenin davacı ve kardeşine dışarıya mal pazarlama işinde kullanmak üzere kendi arabasını verdiğini, davalının talebi üzerine davacının kendilerine zimmetlenen araç ve mallar için işe başlarken davalıya 4 adet vade tarihsiz teminat senedi imzalayarak verdiğini, daha sonra davacının işten çıkarıldığını, işten çıkarılmadan hemen önce senetlerin davalı tarafından icraya konulduğunu, taraflar arasında işçi işveren ilişkisinin bulunduğunu, davaya ve icra takibine konu olan senetlerin iş başvurusu sırasında işveren tarafından işçiye imzalatılan teminat senedi olduğunu, bu senedin imzalanmaması durumunda işe giremeyeceği için davacının zorunlu olarak senetleri imzaladığını, davalının kötü niyetli olarak davacının işçilik alacaklarını vermediği gibi çalıştığı dönemlerdeki sigortasını da yatırmadığını, davacının ısrarla davalıdan maaş ve sigortasını yatırmasını istemesi üzerine davalının icra takibi başlattığını iddia ederek, takibe konu olan senetlerin iptali ile davacının borçlu olmadığının tespitine ve %40 kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava dilekçesindeki iddiaların davacı hakkında yapılan takipleri durdurmak için kurgulanmış varsayımlar olduğunu, davacının yıllardan beri ... bölgesinde oto egzoz tamir ve servisi yaptığını, kendi adına işyeri ve vergi kaydının bulunduğunu, kendisinin de ... markası ile oto egzoz imalatı ve egzoz servis işleri yürüttüğünü, davacının uzun müddet kendinden çeşitli vasıflarda imal edilmiş oto egzozu satın aldığını, aldığı egzozların bedelleri ödemeyenince hakkında .... İcra Müdürlüğünde takip başlatıldığını, davacının kardeşi ile birlikte işyerine geldiğini, servisin kazancı ile borcunu ödemesinin mümkün olamayacağını, arada kardeşi ile birlikte egzozculara pazarlama yaparak hesabı kapatmayı teklif ettiğini, davalının parasını geri alabilmek için teklifi kabul ettiğini, davacı ile kardeşinin kendisinden mal alıp, sattıkları kişilerden aldıkları senetleri de ciro ederek davalıya teslim ettiklerini, bir müddet böyle devam ettiğini, bir süre sonra davacının egzozların senetleri protesto olmaya başlayınca mal vermeyi kestiğini, bu senetleri de takibe koyduğunu, bunların da ödenmediğini, davacının sözü edilen icra takiplerini durdurmak için bu davadaki hayali işçilik alacağı iddiasında bulunduğunu, davacı ile aralarında işçi işveren ilişkisi değil ticari ilişki bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akdine dayanmadığı, ticari ilişki niteliğinde olduğu, bu nedenle ticaret mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı vekili yasal süresi içerisinde temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Uyuşmazlık taraflar arasında iş ilişkisi olup olmadığı ve bu kapsamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. Maddesine göre; İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur. 5521 sayılı kanunun 1. Maddesinin 1. Fıkrasında belirtilen İş Kanunu, şu an yürürlükte olan 4857 sayılı İş Kanunu’dur. Keza 4857 sayılı İş Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir. Bu nedenle 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıkları, iş mahkemelerinde çözülecektir. İş mahkemesinin diğer kanunlardaki ayrık düzenlemeler hariç görevli olması için taraflar arasında iş ilişkisi bulunması gerekir. Taraflar arasındaki ilişkinin iş ilişkisi dışında diğer iş görme edimi içeren özel sözleşmeler (vekalet, eser, ortaklık gibi) olması halinde genel hukuk mahkemelerinin(görev uyuşmazlığı), statü hukuku kapsamında olması halinde ise idari yargının görevli olması (yargı yolu uyuşmazlığı) sözkonusu olacaktır.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasına göre, iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir.
İş sözleşmesini belirleyen ölçüt hukuki-kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukuki bağımlılık işçinin işin yürütümüne ve işyerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü içerir. İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini işverenin talimatlarına göre hareket etmek ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır. Bağımlılık iş sözleşmesini karakterize eden unsur olup, genel anlamıyla bağımlılık, hukuki bağımlılık olarak anlaşılmakta olup, işçinin belirli veya belirsiz bir süre için işverenin talimatına göre ve onun denetimine bağlı olarak çalışmasını ifade eder.
İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini; işverenin talimatlarına göre hareket etmek ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır.
* İşin işverene ait işyerinde görülmesi,
* Malzemenin işveren tarafından sağlanması,
* İş görenin işin görülme tarzı bakımından iş sahibinden talimat alması,
* İşin iş sahibi veya bir yardımcısı tarafından kontrol edilmesi,
* Bir sermaye koymadan ve kendine ait bir organizasyonu olmadan faaliyet göstermesi,
* Ücretin ödenme şekli, kişisel bağımlılığın tespitinde dikkate alınacak yardımcı olgulardır.
Sayılan bu belirtilerin hiçbiri tek başına kesin bir ölçü teşkil etmez. İşçinin, işverenin belirlediği koşullarda çalışırken, kendi yaratıcı gücünü kullanması, işverenin isteği doğrultusunda işin yapılması için serbest hareket etmesi bu bağımlılık ilişkisini ortadan kaldırmaz.
Yukarda sayılan ölçütler yanında, özellikle bağımsız çalışanı, işçiden ayıran ilk kriter, çalışan kişinin yaptığı işin yönetimi ve gerçek denetiminin kime ait olduğudur. Çalışan kişi işin yürütümünü kendi organize etse de, üzerinde iş sahibinin belirli ölçüde kontrol ve denetimi söz konusuysa, iş sahibine bilgi ve hesap verme yükümlülüğü varsa, doğrudan iş sahibinin otoritesi altında olmasa da bağımlı çalışan olduğu kabul edilebilir. Bu bağlamda çalışanın işini kaybetme riski olmaksızın verilen görevi reddetme hakkına sahip olması (ki bu iş görme borcunun bir ifadesidir) önemli bir olgudur. Böyle bir durumda çalışan kişinin bağımsız çalışan olduğu kabul edilmelidir.
Çalışanın münhasıran aynı iş sahibi için çalışması da, yeterli olmasa da aralarında bağımlılık ilişkisi bulunduğuna kanıt oluşturabilir.
Dikkate alınabilecek diğer bir ölçütte münhasıran bir iş sahibi için çalışan kişinin, ücreti kendisi tarafından ödenen yardımcı eleman çalıştırıp çalıştırmadığı, işin görülmesinde ondan yaralanıp yararlanmadığıdır. Bu durumun varlığı çalışma ilişkisinin bağımsız olduğunu gösterir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 19 ve 6100 sayılı HMK.’un 33. maddeleri uyarınca yargıç tarafların hukuki nitelendirmesi ile bağlı değildir. Yargıç aradaki sözleşmesel ilişkiyi yorumlar, sözleşme türünü ve içeriğini kendisi belirler. Tarafların gerçek ve ortak iradelerini esas alır. Bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin iş, vekalet, eser veya ortaklık sözleşmesi olduğunu nitelendirilmesi yargıca aittir.
Diğer taraftan Kural olarak senet sebepten mücerrettir. Ticaret Hukuku hükümlerine dayalı senetlerin, teminat kaydı içerdiğinde, poliçe, bono veya çek olsun vasfını kaybettiği, geçerli olmadığı bilinmektedir.
İşçi ve işverenin taraf oldukları iş ilişkisinde başlangıçta işe girerken, bazı iş kollarında işverenin teminat amacı ile bu tür senetler aldığı uygulama ile anlaşılmaktadır. Kuşkusuz bu durumun kanıtlanması halinde bu şekilde alınan senet, teminat senedi niteliğinde sayılmalıdır. Diğer taraftan, İş Hukuku; işçi ve işveren ilişkisinde, işverenin sosyal ve ekonomik bakımından güçlü olması, işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkeleri dikkate alınarak, sözleşme hukuku alanında ayrılmış ve farklı kurallar getirerek gelişmiştir. Bu nedenle iş hukukunda, düzenlenen belgelere karşı işçi lehine tanık dinletilmesi yoluna gidilmektedir.
İşçiden teminat olarak alınan senet sebebiyle işçinin borcu, işverene verdiği zarar veya yedindeki nakit miktarı ile sınırlıdır. Zararı ve davacı işçiden alacağı olduğunu işveren ispatlamalıdır. Teminat niteliğinde alınan bu senetler işverenin zararını veya alacağını kanıtlamadığı sürece geçersiz sayılmalıdır.
Somut olayda, dosya kapsamında yeminli olarak dinlenen davacı tanığı ...’un “davacının kendisine ait işyerini kapatarak malzemelerini depoya koyduktan 4-5- ay sonra, dava konusu teminat senetlerini imzalayarak davalıya verdiği” yönündeki beyanları ve 7 senedir davalının yanında çalıştığını belirten davalı tanığı ...’nun “ davacı bizden mal alıp mal satıyordu, davacının ne şekilde ücret aldığını bilmiyorum, davacıya davalı tarafından kamyon verildi, davalının kamyonu ile davalının işyerinde üretilen egzozlar davacı tarafından pazarlandı, davacı sürekli ücretli işçi olarak çalışmıyordu, sattığı mal üzerinden belli bir para alıyordu” şeklindeki beyanları dikkate alındığında, davacının davalı yanında aracı ile davalının ürettiği malları pazarladığı, pazarlamacılık sözleşmesi ile çalıştığı, bağımlılık ilişkisi dikkate alındığında taraflar arasında iş ilişkisi olduğu, dava konusu senetlerin iş ilişkisi kurulurken alınan teminat senetleri olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle taraflar arasında işçi işveren ilişkisi bulunduğu anlaşıldığından, Mahkemece uyuşmazlığın esasına girilmesi gerekirken, Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi hatalıdır.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.