20. Hukuk Dairesi 2015/2766 E. , 2016/9273 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, müvekkilinin tapu siciline güvenerek 3802 ada 18 sayılı parseli 2007 yılında satın aldığı ancak taşınmazı satın aldıktan sonra yörede yapılan pafta yenileme çalışması sırasında, komşu parsel malikinin açtığı dava nedeniyle, 2010 yılında kesinleşen mahkeme kararıyla satın aldığı 3802 ada 18 sayılı yüzölçümünün 16,03 m² miktarında azaldığı ve bu yüzölçümündeki bu azalma nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını ve bu zarardan TMK’nın 1007. maddesi uyarınca Hazinenin sorumlu olduğunu belirterek şimdilik 10.000,00.-TL maddi tazminatın davalı Hazineden tahsiline karar verilmesi isteğiyle dava açmıştır. Daha sonra 30/09/2014 tarihli eksik harçlı ıslah dilekçesiyle tazminat isteğini toplamda 21.263,50.-TL’ye indirmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve 10.000,00.-TL maddi tazminatın davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 20/05/2013 tarih ve 2013/2851 - 2013/9933 sayılı kararı ile hüküm bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Davacının 234,72 m2 yüzölçümlü dava konusu taşınmazı satın aldığı, daha sonra ... isimli şahsın açtığı tapu kaydının düzeltilmesi davası nedeniyle ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/379 - 2010/303 sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda, taşınmazın 16,03 m2"lik bölümünün tapusunun iptali ile 3802 ada, 9 parsele dahil edilmek suretiyle tapuya tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 23.09.2010 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Somut olayda 4721 sayılı Kanunun 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartlarının oluştuğu anlaşıldığından, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
1) Dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi olan 30.7.2010 gününde belediye imar planı içinde olup olmadığı, değilse belediye veya mücavir alan sınırları dahilinde bulunup bulunmadığı, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı ve etrafının meskun olup olmadığı hususları ilgili Belediye Başkanlığından sorularak, niteliği belirlenip, bu konuda taraflara delillerini ibraz etmek üzere süre verildikten sonra, mahallinde yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde yapılacak keşif sonucunda, taşınmaz arsa vasfında ise emsal karşılaştırması yapılarak, arazi vasfında ise gelir metodu esas alınarak dava tarihindeki değerinin tespiti için alınacak bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulması gerekirken, soyut ifadelerle piyasa rayiçlerine göre değer biçen rapora göre eksik inceleme sonucu karar verilmesi,
2) Dava konusu taşınmazın tapusunun kısmen iptal edilmesi nedeniyle taşınmazın arta kalan bölümünde yapılaşmaya izin verilip verilmeyeceği, yeni yüzölçümüne göre inşaat alanında kısıtlama olup olmayacağı araştırılıp, sonucuna ve belirlenecek orana göre değer kaybı verilmesi gerekirken, yapılabilecek muhtemel yapı bedeli hesabına göre mahrum kalınan kar bedeline hükmedilmesi,
3) Tapu iptali ve tescil davasında hesaplanan yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı Hazineden tahsiline karar vermekle yetinilmesi gerektiği düşünülmeden, yazılı gerekçelerle fazla bedele karar verilmesi, doğru görülmemiştir.” denilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulüne ve 7.776,00.-TL maddi tazminatın davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini isteğine ilişkindir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 17/10/2016 gününde oy birliği ile karar verildi.