Davacı, bağkur emeklisi iken sonradan ölen babasından da yetim aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, ölen eşinden dolayı ölüm aylığı almakta olan davacının, Bağ Kur emeklisi iken sonradan ölen babasından da yetim aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulü ile davacıya 9.5.2005 tarihinde ölen babasından dolayı 1.6.2005 tarihinden itibaren yetim aylığı bağlaması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, Bağ Kur emeklisi iken 18.1.2004 tarihinde ölen eşinden davacıya 26.1.2004 tarihinden geçerli olmak üzere ölüm aylığı bağlandığı, davacının daha sonra Bağ Kur emeklisi iken 9.5.2005 tarihinde ölen babasından da ölüm aylığı talebinde bulduğu, Kurumun 19.1.2006 tarihli yazısı ile davacıya eşinden ölüm aylığı almakta olduğundan ayrıca babasından ölüm aylığı alamayacağının bildirildiği anlaşılmaktadır .
Uyuşmazlık Bağ Kur emeklisi iken ölen eşinden ölüm aylığı almakta olan davacıya daha sonra Bağ Kur emeklisi iken ölen babasından dolayı da ölüm aylığı bağlanıp bağlanmayacağı noktasında toplanmaktadır
Davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı Yasa’nın 45. maddesinin 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa"nın 23. maddesi ile değişik (c) bendinde, ölen sigortalının 42. Madde gereğince saptanacak aylığının veya 44. madde gereğince saptanacak toptan ödeme tutarının on sekiz yaşını, orta öğrenim yapması halinde yirmi yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde yirmi beş yaşını doldurmayan ve (18 yaşını doldurmayanlar hariç) bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malul olan çocuklarla, yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine % 25"i, aylık veya toptan ödeme şeklinde verileceği açıkça belirtilmiştir.
Ölüm aylığının kesilmesini düzenleyen 1479 sayılı Yasa’nın 46. maddesinin 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa"nın 24. maddesi ile değişik II. Fıkrasında da , sigortalının kız çocuklarına bağlanan aylıkların bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmaya başladıkları veya evlendikleri tarihi takip eden aylık ödeme tarihinden itibaren kesileceği, aylığın kesilmesine yol açan nedenlerin ortadan kalkması halinde, bu Kanun"un 45. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi hükmü saklı kalmak şartıyla, bu tarihi takip eden aylık ödeme tarihinden başlanarak yeniden aylık bağlanacağı, ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanın ödeneceği bildirilmiştir.
Somut olayda sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi bir çalışması bulunmayan davacıya ölen eşinden dolayı 26.1.2004 tarihinden itibaren Bağ Kur’dan ölüm aylığı bağlandığı, sonradan 9.5.2005 tarihinde Bağ Kur emeklisi iken ölen babasından da aylık hak etmesi durumunda, 1479 sayılı Yasa’nın 46 maddesi uyarınca davacıya fazla olan ölüm aylığının bağlanması gerekirken, mahkemece davacıya babasından ayrıca yetim aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; davacıya Bağ Kur ekmelisi iken ölen eşinden ve babasından dolayı bağlanması gerekecek ölüm aylıklarının Kurumdan ayrı ayrı sorularak, aylıklardan hangisi fazla ise davacıya o aylığın bağlanması gerektiğinin tespitine karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.3.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.