Davacı,16.7.1991-3.7.1996 tarihleri arası Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile aksine Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava,davacının 16.07.1991-03.07.1996 tarihleri arasındaki Bağ-kur sigortalılığının geçerli olduğunun tesbiti ile aksi yöndeki davalı Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden 28.01.1986 tarihli giriş bildirgesine istinaden vergi kaydı esas alınarak 10.06.1985 tarihinden itibaren zorunlu Bağ-Kur sigortalılığına tescil edilerek girişi yapılan davacının vergi kaydı10.06.1985-16.07.1991 tarihleri arasında, Oda kaydı14.06.1985-20.06.1996, tarihleri arasında, sicil kaydı 14.06.1985-03.07.1996 tarihleri arasında bulunduğu,davacının 27.01.1986-17.03.1997 tarihleri arasında 1992-1995 yıllarında aralıklı diğer yıllarda genelde her ay prim ödemesinin bulunduğu, ayrıca dosya içindeki Tokat 2. İcra Müdürlüğünün 1995/1366 Esas sayılı takip dosyasında davacının 10.06.1985-31.07.1995 tarihleri arasındaki prim borcu olan 32.188.638 TL icra zoru ile alındığı, davacı 03.07.1996 tarihli İB formu ve 03.01.2008 tarihli dilekçesinde, vergi mükellefiyetinin sona erdiği 16.07.1991 tarihinde Bağ-kur kaydının sona erdirilmesini, bu tarihten sonra ödediği primlerin isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesini istediği, Kurumca davacının 10.06.1985-16.07.1991 tarihleri arasında zorunlu Esnaf Bağ-Kur lu, 01.09.1991-30.09.1991, 01.11.1991 -28.02.1992, 01.06.1992- 30.11.1992, 01.03.1993- 31.03.1993, 01.10.1995-30.11.1996 tarihleri arasında prim ödemeleri nazara alınarak isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Sözü edilen sosyal sigortalılık, kişinin Anayasa’da ifadesini bulan temel sosyal haklardan olan sosyal güvenlik hakkına ilişkindir. Nitekim, Anayasa’nın 12. maddesine göre, herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Anayasa’nın 60. maddesinde ise, “herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, sosyal güvenlik hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı dokunulmaz ve feragat edilemez bir hak olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.1479 sayılı Yasa’nın 26. maddesinde de, bu ilke aynen benimsenerek, sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, sözleşmelere sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamayacağı belirtilmiştir. Bu haliyle sigortalı olmak, kişi bakımından sadece bir hak olmayıp, aynı zamanda bir yükümlülüktür (M.Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, 1985, sh. 90). Bu nedenle, sigortalılık hakkından feragat edilemez.
Bu durumda davacının verdiği dilekçenin sonuca etkili olmayacağı gözetilerek oda ve sicil kaydı olan dava konusu dönemde primlerin icra zoru ile topluca alınıp uzunca süre kullanılan davacıya Bağ-Kur’lu olduğuna dair güvence verildikten sonra davalı Kurumca 2008 yılında geriye doğru yapılan bir işlemle, dava konusu dönemdeki bir kısım sürelerdeki Bağ-Kur sigortalılığının iptali,Sosyal Güvenlik ilkeleri ve MK’nun 2. maddesinde ifadesini bulan iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığından Mahkemece davanın kabulü yerine reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 15.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi