Davacı, davalı işveren nezdinde 08.12.2000-08.08.2006 tarihleri arası çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının davalıya ait işyerinde 08.12.2000- 08.08.2006 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak sürekli çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı yasanın 79. maddesi bu tip hizmet tesbiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır.
Davacı gece bekçisi olarak çalıştığını iddia etmektedir. Davalı kooperatif ise faaliyetlerinin kağıt üzerinde olup fiilen faaliyet göstermediklerinden, korunacak yerlerinin bulunmadığını, davacının hurda mal toplayıp sattığını, davacının kooperatif üyesi hurdacılarla ilişkisi ve onlara yardımının kooperatife mal edilemeyeceğinden kendilerinin işveren olamayacağını belirtmiştir. Davacının çalışıp çalışmadığı, çalıştı ise kime tabi olarak çalıştığı dosya kapsamından tam olarak anlaşılamamaktadır. Dinlenen bazı tanıklarca da davacının yıkılan inşaatlarındaki demirleri betonlardan ayırt edip hurda demirini bu işyerlerine sattığı, yani kendi hesabına çalıştığı yolundadır. Bu kişilerin iş müfettişine verdikleri beyanlar da aynı yöndedir.
Öncelikle davalı kooperatifin uyuşmazlık konusu olan dönemde ki karar defteri, gelir-gider makbuzları ve gelir -gider defterlerinin (işletme defterleri), ücret ödeme belgeleri getirtilerek davacıya bekçi olarak düzenli ödeme yapılıp yapılmadığı, karar defterinde bekçi olarak çalışması hususunda karar alınıp alınmadığı araştırılmalıdır. Komşu işyerlerinde dava konusu yapılan tarihlerde kayıtlı davacının çalışmasını bilebilecek kişiler arasından seçilecek tanıklar dinlenerek, davacının parayı elden ödediğini iddia ettiği Mehmet Çetinkaya’nın beyanları da değerlendirilerek beyanlar arasında çelişki olması halinde sebepleri araştırılarak sonuca gidilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.