11. Hukuk Dairesi 2014/4750 E. , 2015/2453 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 04/12/2013 tarih ve 2012/632-2013/810 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi ilk kararı davalı vekili, tavzih kararını davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 24/02/2015 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında süregelen taşıma ilişkisi nedeniyle müvekkilinin davalıdan 81.644,22 TL alacaklı olduğunu, alacağın tahsili için başlatılan takibe davalının haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiğini, davadan önce davalı tarafından alacağa ilişkin bir kısım ödemede bulunulduğunu ileri sürerek, davalının yapmış olduğu itirazın 51.588,05 TL yönünden iptali ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 50.059,12 TL alacaklı olduğu, davadan önce davalı tarafından bir kısım ödemeler yapıldığı, bu ödemelerin mahsubu ile davacının davalıdan 28.262,07 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın iptaline, takipten sonra yapılan ödemenin asıl alacaktan mahsubu ile takibin devamına, asıl alacak miktarı olan 50.059,12 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, 28.01.2014 tarihli tavzih kararı ile mahkemece kararın hüküm kısmının 1. maddesinin 2. paragrafının “…davalının itirazının iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, ancak takipten sonra toplam 21.797,05 TL ödeme yapıldığı anlaşıldığından bu miktarın alacak miktarından mahsubu ile takibin 28.262,07 TL üzerinden devamına” şeklinde karar verilmiştir.
Kararı, ilk kararı davalı vekili, tavzih kararını ise davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, taşıma sözleşmesine dayalı alacak için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve HMK"nın 186. maddesine göre, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı Yasa"nın 297. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu 294. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asildir. HMK"nın 297. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyeti ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Hakim, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olup, gerekçeli kararını da bu kısa karar ile çelişmeyecek şekilde yazması gerekmektedir. Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili yada farklı olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa"nın 141. maddesi ile HMK"nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, hakimin ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Diğer yandan, karar vermekle hakim, o davadan el çekmiş olup, yargılamanın iadesine karar verilmedikçe veya hüküm temyiz edilip bozulmadıkça verilen bu karar, artık hiçbir şekilde değiştirilemez. HMK"nın 305. maddesinde düzenlenen tavzih veya aynı Yasa"nın 304. maddesinde düzenlenen tashih (maddi hataların düzeltilmesi) yoluyla da hükmün değiştirilmesi söz konusu olamaz. Bir hükmün hangi hallerde tavzihinin istenebileceği, HMK"nın 305. maddesinde düzenlenmiştir. Tavzih yolu, bir hükmün anlaşılmayacak biçimde müphem bulunması veya açıklıkla anlaşılamaz (gayri vazıh) ve çelişik (mütenakız) fıkraları taşıması durumunda hükümdeki gerçek anlamı meydana çıkarması amacıyla başvurulan bir yasal yoldur. Mahkeme, hükmü yalnız tavzih etmekle yetinir, yoksa kesinleşmiş bir hüküm, hükmün açıklanması (tavzihi) yoluyla sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. Bu nedenle de mahkeme, hüküm kurmadığı bir konuda, hükümde unutmuş olduğu gerekçesiyle tavzih yolu ile karar verip, bu hususu da hükme ekleyemez, miktarları da değiştiremez.
Somut Olayda, mahkemece yargılama sonunda 04.12.2013 tarihinde tefhim edilen kararda " İcra Müdürlüğü"nün 2012/3282 Esas sayılı dosyasında davalı (borçlunun) itirazının iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, ancak takipten sonra toplam 21.797,05 TL ödeme yapıldığı anlaşıldığından bu miktarın alacak miktarından mahsubu ile takibin devamına," şeklinde hüküm tesis edilmiş ve davalı vekilinin icra takibinden sonra yapılan ödemenin borçtan düşülmeden karar verildiği ve borç miktarının ne olduğunun belli olmadığına ilişkin vermiş olduğu temyiz ve tavzih dilekçesi üzerine mahkemece 28.01.2014 tarihinde " İcra Müdürlüğü"nün 2012/3282 Esas sayılı dosyasında davalı (borçlunun) itirazının iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, ancak takipten sonra toplam 21.797,05 TL ödeme yapıldığı anlaşıldığından bu miktarın alacak miktarından mahsubu ile takibin 28.262,07 TL üzerinden devamına" şeklinde miktara ilişkin hüküm kurmadığı halde tavzih kararı verilmiştir.
Oysa, HMK"nın 306. madde hükmü gereğince, tavzih talebini içeren dilekçenin karşı tarafa tebliğ edilmesi ve tavzih istemine karşı varsa beyanlarını sunma olanağının tanınması, cevap verilirse bunun da tavzih talebinde bulunana tebliğ edilmesi, cevap verilmemiş olsa bile mahkemece gerekli görülmediği sürece duruşma yapılmadan dosya üzerinden inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken, anılan usule uyulmadan tavzih kararı verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Davalı vekilinin mahkemenin 04.12.2013 tarihli kararına ilişkin temyiz itirazlarına gelince, HMK"nın 297/2. maddesine göre, mahkeme kararında, iki tarafa yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, davacı tarafından davalı hakkında 81.644,22 TL asıl alacak üzerinden icra takibi yapılmış olup, dava ise, davalı tarafın yapmış olduğu bir kısım ödemeler düşülerek 51.588,05 TL üzerinden açılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucu davalının yapmış olduğu bir kısım ödemeler de mahsup edilerek davacının 28.262,07 TL alacaklı olduğu karar gerekçesinde açıklandığı halde, hüküm fıkrasında davanın kabulü ile davalının itirazının iptaline ve takibin kaldığı yerden devamına şeklinde gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki ve infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
3- Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tavzih kararına ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkemenin 28.01.2014 tarihli tavzih kararın BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkemenin 04.12.2013 tarihli kararının BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 24/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.