11. Ceza Dairesi Esas No: 2017/15563 Karar No: 2020/1554 Karar Tarihi: 19.02.2020
Resmi belge düzenlenmesinde yalan beyan - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2017/15563 Esas 2020/1554 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Karar, bir kişinin resmi belge düzenlenmesinde yalan beyan suçuyla yargılandığı ancak iddianın unsurları oluşmadığı gerekçesiyle sanığın beraat ettiği bir durumu ele almaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 01.04.2014 tarihli kararı referans gösterilerek, resmi bir belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşabilmesi için yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse, kişinin beyanına itibar edilemeyeceği ve kişinin beyanını içeren belgenin ispat aracı olarak kullanılamayacağı ifade edilmiştir. Kararda ayrıca, suçun oluşması için sanığın beyanda bulunmasının yeterli olmayıp, sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerektiğinin altı çizilmiştir. Kararda bahsedilen kanun maddeleri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 206. maddesi, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesi ve 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesidir.
11. Ceza Dairesi 2017/15563 E. , 2020/1554 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Resmi belge düzenlenmesinde yalan beyan HÜKÜM : Mahkumiyet
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 01.04.2014 tarihli 2013/9-542 Esas ve 2014/153 Karar sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı ve Dairemizin yerleşik içtihatlarında da kabul edildiği üzere; 5237 sayılı TCK"nin 206. maddesindeki “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan“ suçunun oluşabilmesi için, yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerekmektedir. Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği söyleme zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmi belgenin bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Aksi halde kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse, kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge, ispat aracı olarak kullanılamayacağından anılan maddedeki suç oluşmayacaktır. Bununla birlikte, suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp, sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olay günü polis memurlarınca durdurulan sanıktan kimlik ibraz etmesi istendiğinde, ... adına düzenlenmiş kimliği ibraz ettiği ancak sanığın daha önceden de değişik suçlar işlemesi sebebiyle ekipte görevli memurlar tarafından tanındığı, polislerce araştırmaya devam edildiği, parmak izi incelemesi ile de sanığın ... olduğunun tespit edildiği, düzenlenen bütün tutanakların sanığın gerçek kimlik bilgileri ile düzenlendiği anlaşılmakla; sanığın eyleminin 5326 sayılı Kanun"un 40/1. maddesine uyduğu ve 5237 sayılı TCK’nin 206. maddesinde düzenlenen suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, Yasaya aykırı, sanığın temyiz talepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak sanığın eylemine uyan 5326 sayılı Kanun’un 40/1. maddesinde öngörülen idari para cezasının miktarına göre, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 20/2-c maddesinde yazılı zamanaşımının, eylemin gerçekleştiği 27.11.2013 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta CMUK"nin 322 ve Kabahatler Kanunu"nun 24. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan, Kabahatler Kanunu"nun 20/1. maddesi uyarınca sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 19.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.