21. Hukuk Dairesi Esas No: 2009/8728 Karar No: 2010/2690 Karar Tarihi: 11.03.2010
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2009/8728 Esas 2010/2690 Karar Sayılı İlamı
21. Hukuk Dairesi 2009/8728 E. , 2010/2690 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara 4. İş Mahkemesi TARİHİ : 07/05/2009 NUMARASI : 2006/743-2009/383
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 435/2. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere ve temyiz nedenlerine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava iş kazası sonucu sürekli işgöremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, maddi tazminat isteminin aynen manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bir çok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını sağlayan irade beyanını havi belgeye “ibra” denir. İbranamenin kural olarak işçiye veya hak sahiplerine yapılmış olan ödeme ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için işçiye veya hak sahiplerine yapılan ödemenin niteliği ve miktarı açık olarak ibranamede gösterilmelidir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 17.03.2006 tarihli ibraname ve feragatname başlıklı noter onaylı belge ile davacı, kendisine iş kazasından dolayı 7.000,00 TL maddi ve manevi bedel ödendiğini kabul ettiğine göre davacının manevi tazminat aldığı kesindir. Gerçekten, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir.Bu nedenle sözkonusu ibraname ile manevi tazminat aldığı anlaşılan davacı için yeniden manevi tazminat istenmesi ve mahkemece bu yönde hüküm kurulması hatalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 25.9.1996 gün ve 1996/21-397-637 kararı ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Mahkemece, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 11.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.