10. Hukuk Dairesi 2017/2212 E. , 2017/5726 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, asıl ve birleşen dava yönünden hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesi 1. fıkrası ile “iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” düzenlemesi getirilmiş olup, 21. maddenin 4. fıkrası ise 3. kişilerin sorumluluğu" İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir." şeklinde düzenlenmiştir.
5510 sayılı Yasanın 12. maddesinde, 4/1-(a) maddesine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşların işveren, işveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimsenin işveren vekili olduğu, bu Kanunda geçen işveren deyiminin, işveren vekilini de kapsadığı, işveren vekilinin, bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu açıklanmıştır.
Somut olayda; 20.03.2010 tarihli iş kazasında vefat eden sigortalıların hak sahiplerine bağlanan gelir ve yapılan tedavi giderleri nedeni ile oluşan Kurum zararının tahsili istemli davada, mahkemece, hükme esas alınan kusur raporunda, davalılardan .... Motorlu Araçlar Petrol Ürünleri Turizm İnş. San. Ve Tic. AŞ.’ ne % 40, diğer davalı ...’a ceza davasında kusurlu bulunması nedeniyle % 10 ve kazada ölen sigortalılardan ....’ na %50 kusur izafe edilmiş, davalıların kusurları
toplamına göre peşin değerli gelirler ve tedavi giderlerinin %50’ i hüküm altına alınmıştır. Ancak, kararda ...’ ın üçüncü kişi yada işveren vekili olup olmadığına dair açıklık bulunmamaktadır.
5510 sayılı Yasanın 21. maddesine göre rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, işveren yönünden 1. fıkraya göre gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutar esas alınmalı, üçüncü kişi bakımından ise 4. fıkra gereğince gerçek zarar gözetilmeksizin gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı benimsenmeli ve bunlara kusur oranları uygulanmalı ise de işveren ve üçüncü kişinin birlikte taraf olarak yer aldığı, başka anlatımla aynı anda 1. ve 4. fıkralara dayalı uyuşmazlıklarda, anılan fıkralarda yer alan hükümlerin nasıl anlaşılması ve giderek ne şekilde uygulama yapılması gerektiği önem arz etmektedir; İşverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri x işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı x üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur.
Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında, davalılardan ...’ın yetkisi ve konumu net olarak belirlendikten sonra, işveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapıp yapmadığı, işveren vekili olup olmadığı yöntemince araştırılmalı, işveren vekili ise, yukarıdaki açıklamalar gözetilerek ... yönünden 21/1. madde uygulanması kapsamında değerlendirme yapılarak, kurum alacağı belirlenmeli, işveren vekili olmadığının tespiti halinde ise 3. kişi konumunda olduğu gözetilerek 21/4. madde uygulaması kapsamında değerlendirme yapılmalı sorumlu olduğu miktar belirlenmeli, teselsül hükümleri çerçevesinde de tüm davalıların sorumlu oldukları miktar belirlenerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 13.09.2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.