Esas No: 2017/1500
Karar No: 2020/368
Karar Tarihi: 09.06.2020
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1500 Esas 2020/368 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesince her bir davalı yönünden davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalıların temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda istemin tümden reddi gerektiği belirtilerek bozulmuş; davacı vekilince karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede bu kez davalılar ..., ..., ...’ya yönelik karar düzeltme istemleri miktar itibariyle reddedilmiş, davalı ...Ş.’ye yönelik karar düzeltme istemi ise kabul edilerek bu davalı yönünden önceki bozma kararı kaldırılmış ve hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu gerekçesiyle karar yine bozulmuş; Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 25.07.2012 tarihli dava dilekçesinde; davalı şirketin sahibi olduğu ... TV"de 02.03.2012 günü yayınlanan “En Sıradışı” isimli programda, diğer davalılar tarafından müvekkili hakkında "Yargılanması gereken kişi, tırnak içerisinde adam, alçak adam, sağa sola şarlayan, terbiyesizce hareketler eden insan, haysiyetsiz" vb. gibi nitelemelerle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek davalı ...Ş.’nin tamamından sorumlu olması kaydıyla ..., ... ve ..."den ayrı ayrı 10.000,00TL olmak üzere toplam 30.000,00TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevabı:
5. Davacı; davalılar ..., ..., ..., Beyaz İletişim A.Ş.’ye husumet yönelterek dava açmıştır.
5.1. Davalı ..., ... ve Beyaz İletişim A.Ş. vekili 10.09.2012 tarihli cevap dilekçesinde; davacının kendisi gibi düşünmeyen herkese hakaret eden bir kişi olduğunu ve programda bunun sert bir üslupla eleştirildiğini, güncel olaylar ve haberler konuşulurken davacının sadece üslubunun eleştiri konusu yapıldığını, davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
5.2. Davalı ... (...) vekili 06.09.2012 havale tarihli cevap dilekçesinde; müvekkilinin söz konusu programda sadece bazı yorumlarda bulunduğunu, yayın konusunun davacı olmadığını, istenilen tazminatın fahiş, davanın haksız olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.03.2013 tarihli ve 2012/424 E., 2013/150 K. sayılı kararı ile; anılan programda davalı gerçek kişilerce davacıya atfen kullanılan "terbiyesiz, haysiyetsiz, tırnak içinde bir adam, alçak bir adam, sağa sola şarlayan" şeklindeki ifadelerin eleştiri sınırlarını aştığı, öz ile biçim arasındaki dengenin korunamadığı, hakaret niteliğini taşıdığı, manevi tazminatı gerektirir koşulların oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile her bir davalı gerçek kişi aleyhine ayrı ayrı olmak üzere 5.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesine ve toplam 15.000,00TL manevi tazminattan dava konusu programın yayınlandığı kanalın sahibi davalı şirketin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekillerince temyiz isteminde bulunulması üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 06.05.2014 tarihli ve 2013/12121 E., 2014/7246 K. sayılı kararı ile;
“Dosya içeriğinden, davalı şirkete ait ... TV kanalında 02/03/2012 tarihinde yayınlanan "En Sıradışı" isimli program sırasında 28 Şubat sürecinin tartışıldığı, davacının 28 Şubat sürecinde dönemin başbakanı hakkında ve yayın tarihinden önce siyasiler ile ilgili kullanmış olduğu ifadelerinin eleştirildiği, program sırasında davalıların görüşlerini ve değer yargılarını beyan ettikleri ve bu beyanlarının eleştiri sınırı içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, çatışan yararlar dengesinin davacı yararına bozulmadığı, davalılar yönünden hukuka uygunluk nedenlerinin bulunduğu ve davacının kişilik haklarının saldırıya uğramadığı benimsenmelidir.
Yerel mahkemece, açıklanan olgular gözetilerek davacının manevi tazminata yönelik istemin tümden reddi yerine, kabulü doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.”
Gerekçesiyle karar bozulmuştur.
8. Özel Dairenin bu bozma kararına karşı süresi içinde davacı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 27.10.2014 tarihli ve 2014/12837 E., 2014/14014 K. sayılı kararı ile;
“1-Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nın 5236 sayılı Yasa ile eklenen Ek Madde 4’e göre karar düzeltmeye konu bölümünün 11.530,00 TL’den az olması durumunda karar düzeltilmesi yoluna gidilemez. Somut olayda karar düzeltmeye konu olan tutar bu düzeye ulaşmadığından davacının davalılardan ..., ... ve ..."ya yönelik karar düzeltme istemi reddedilmelidir.
2-Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun değişik 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birine uygun olmayan davacının davalılardan Beyaz İletişim A.Ş."ye yönelik aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme istemleri reddedilmelidir.
3-Davacının davalılardan Beyaz İletişim A.Ş."ye yönelik diğer karar düzeltme istemlerine gelince;
Dava, yayın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalıların temyizi üzerine Dairemizin 06/05/2014 gün ve 2013/12121 Esas – 2014/7246 Karar sayılı ilamıyla istemin tümden reddine karar verilmesi gerektiği şeklindeki gerekçe ile bozulmuştur. Davacı kararın düzeltilmesini istemiştir.
Dosya kapsamından mahkemece dava konusu yayında davacı hakkında "...tırnak içinde adam... alçak adam... sağa sola şarlayan... terbiyesizce hareketler eden insan...haysiyetsiz.." şeklindeki ifadelerin eleştiri sınırlarını aştığını, öz ile biçim arasındaki dengenin korunmadığı ve hakaret niteliğini taşıdığı şeklindeki gerekçe ile istemin kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemenin kişilik haklarının ihlal edildiğine yönelik bu belirlemesi doğrudur. Şu durumda, Dairemizin bozma ilamı davalılardan Beyaz İletişim A.Ş. yönünden kaldırılarak anılan davalının temyiz itirazları incelenmelidir.
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun karar vereceği Medeni Yasa"nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Dava konusu yayının içeriği, gelişim biçimi, olay tarihi, tarafların ekonomik ve sosyal durumu ile yukarıdaki ilkeler dikkate alındığında davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı fazladır. Davacı yararına daha alt düzeyde manevi tazminata hükmedilmek üzere karar bozulmalıdır.”
Gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.05.2015 tarihli ve 2015/129 E., 2015/213 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinde de belirtildiği üzere, davalı gerçek kişilerin söz konusu programda davacıya atfen kullandıkları sözlerin eleştiri sınırlarını aştığı, öz ile biçim arasındaki dengenin korunmadığı, hakaret niteliğini taşıdığı, olayda manevi tazminatın koşulları bulunduğuna dair görüşün karar düzeltme safhasında Dairece de benimsendiği, bu nedenle gerçek kişiler hakkında oluşturulan önceki kararda direnildiği, takdir edilen tazminatın olayın işleniş şekli, biçimi, ağırlık derecesi, tarafların sosyal ve ekonomik durumu gözetildiğinde yerinde olup, fazla olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
a) Davalılar ..., ..., ... yönünden; davalı şirkete ait ... TV kanalında 02.03.2012 tarihinde yayınlanan “En sıradışı” isimli programda kullanılan sözlerin davacının kişilik haklarına saldırı teşkil edip etmediği, burada varılacak sonuca göre davacı yararına manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı,
b) Davalı ...Ş. yönünden; somut olay bakımından davacı yararına takdir edilen 15.000,00TL manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı,
Noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
13. Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan, acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar manevi tazminat verilebilecek bazı olguları özel olarak düzenlemiştir.
14. Bunlar kişilik değerlerinin zedelenmesi [Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 24], isme saldırı (TMK m. 26), nişan bozulması (TMK m. 121), evlenmenin butlanı (TMK m. 158/2), boşanma (TMK m. 174/2) bedensel zarar ve ölüme neden olma [818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) m. 47, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 56] durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesi (818 sayılı BK m. 49, 6098 sayılı TBK m. 58) olarak sıralanabilir.
15. TMK’nın 24. maddesi ile 818 sayılı BK’nın 49. maddesi diğer yasal düzenlemelere nazaran daha kapsamlıdır.
16. TMK’nın 24. maddesinde;
“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” düzenlemesi mevcuttur.
17. Dava konusu yayının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 49. maddesinde ise;
“Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.
Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.
Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.” hükümleri yer almaktadır.
18. TMK’nın 24 ve BK’nın 49. maddelerinde belirlenen kişisel haklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir.
19. Görüldüğü üzere BK"nın 49. maddesi gereğince kişilik hakları zarara uğrayanların manevi tazminat isteme hakları vardır.
20. Bu genel açıklamalardan sonra uluslararası metinlerde ifade özgürlüğünün nasıl yer aldığının da incelenmesinde yarar bulunmaktadır:
21. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 90. maddesinin son fıkrası; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmünü içermektedir. Bu durumda, mahkemelerce önlerine gelen uyuşmazlıklarda usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar ile iç hukukun birlikte yorumlanması ve uygulanması gerekmektedir.
22. Hâl böyle olunca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nde (AİHS/Sözleşme) konunun nasıl düzenlendiğinin ve Sözleşme"nin uygulanmasını sağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM/Mahkeme) kararlarının incelenmesi yerinde olacaktır.
23. AİHS’nin “İfade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrası; “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ... sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.” hükmünü içermekte olup hangi hâllerde ifade özgürlüğünün sınırlandırılabileceği de aynı maddenin 2. fıkrasında düzenlenmiştir.
24. İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun en önemli temellerinden birisi olup, toplumsal ilerlemenin ve her bireyin gelişiminin başlıca koşullarından birini teşkil etmektedir. AİHS"nin 10. maddesinin ikinci fıkrası saklı kalmak koşuluyla, ifade özgürlüğü yalnızca iyi karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olduğu düşünülen değil, aynı zamanda kırıcı, hoş karşılanmayan ya da kaygı uyandıran “bilgiler” ya da “düşünceler” için de geçerlidir. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olmaz (Handyside/Birleşik Krallık/Başvuru No: 5493/72, 07.12.1976/parag. 49).
25. AİHS"nin 10. maddesinde benimsenen ifade özgürlüğü bu şekilde olmakla birlikte, yine de dar bir yorum gerektiren istisnalar içermektedir ve bu hakkı kısıtlama ihtiyacının ikna edici bir biçimde ortaya konması gerekmektedir (Pakdemirli/Türkiye kararı, Başvuru No: 35839/97, 22.02.2005).
26. İfade özgürlüğü geniş bir şekilde yorumlanmakta ise de, sınırsız olmadığı da Sözleşme’nin 10. maddesinin 2. fıkrasında belirtilmiştir. Burada çözülmesi gereken temel sorun ifade özgürlüğü ile kişilik haklarına yönelik saldırı arasındaki sınırın hangi ölçütlere göre saptanacağıdır.
27. AİHM önüne gelen uyuşmazlıklarda yapılan müdahalenin ifade özgürlüğünü ihlâl edip etmediğini aşağıdaki kriterleri uygulayarak tespit etmektedir:
i. Müdahalelerin yasayla öngörülmesi:
AİHM Sözleşme’nin 10. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “yasayla öngörülme” ifadesinin, ilk olarak, itiraz konusunun iç hukukta bir dayanağı olması gerektiğini hatırlatır. Ancak söz konusu ifade hukuki normların ilgili kişinin erişiminde olmasını, sonuçlarının öngörülebilmesini ve hukukun üstünlüğü ilkesine uygun olmasını gerektiren kanun niteliğine de atıfta bulunmaktadır (Association Ekin/Fransa, Başvuru No: 39288/98; Ürper ve diğerleri/Türkiye kararı, Başvuru No: 14526/07, 14747/07, 15022/07, 15737/07, 36137/07, 47245/07, 50371/07, 50372/07 ve 54637/07, 20.10.2009).
ii. Müdahalelerin meşru bir amaç izleyip izlemediği:
Sözleşme’nin 10/2. maddesine göre, “… bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlâkın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.”
Görüldüğü üzere yasayla düzenlemek şartıyla ve “başkalarının şöhret ve haklarının korunması” amacıyla ifade özgürlüğünün sınırlandırılabileceği kabul edilmekte olup sınırlama haklı olsa bile, bu kez sınırlamanın orantılılığı gündeme gelecektir (bkz. sınırlamanın orantısızlığı konusunda Pakdemirli/Türkiye kararı). Kişilik hakkının korunması ile ifade özgürlüğü arasındaki dengeyi iyi sağlamak gerekmektedir. Özellikle siyasetçilerin ve devlet görevlilerinin kişilik hakları ve şöhretleri söz konusu olduğunda bu dengede ifade özgürlüğünün ağır bastığı konusunda kuşku bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle, terazide bir yanda siyasetçilerin ve devlet görevlilerinin kişilik hakları, diğer yanda ifade özgürlüğü bulunduğu durumlarda, tercihin daha çok ifade özgürlüğünden yana kullanıldığı söylenebilir (Doğru, O./ Nalbant, A.: İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklama ve Önemli Kararlar, C. 2, Ankara 2013, s. 232).
iii. Müdahalelerin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı:
AİHM ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun temel yapılarından birini oluşturduğu ve toplumun gelişimi ve bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşullarından biri olduğunu hatırlatır (Lingens/Avusturya, Başvuru No: 9815/82, 08.07.1986). İfade özgürlüğü istisnalara tabi olsa da, bu istisnalar dar bir biçimde yorumlanmalı ve sınırlama nedeni ikna edici bir biçimde ortaya konmalıdır (Observer ve Guardian/Birleşik Krallık, A Serisi no: 216, Başvuru No: 13585/88, 26.11.1991).
28. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 09.04.2019 tarihli ve 2017/4-1687 E., 2019/427 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
29. Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde, davalı ...Ş.’ye ait ... TV’de 02.03.2012 günü yayınlanan “En Sıradışı” isimli programda davacı hakkında;
Davalı ...’in : “... hiçbir şey, ..."le ilgili hiçbir şey yok o gündemde yaa.... Bir adam kalkacak, yani tırnak içerisinde bir adam kalkacak Başbakana ağza alınmayacak hakaretler küfürler edecek...Peygambere hakaret edecek kadar alçak bir adam...” ;
Davalı ...’in : “... böyle azgın birtakım sözler sarf etmeye başladı yani bu hükümete ilişkin, bu Başbakana ilişkin ya da birtakım insanların inanç ve değer tercihlerine ilişkin, böyle çok maksadını aşan çok çirkin amiyane kaba demeçleri oldu....... gibi böyle görünür bir figür olan, sağa sola şarlayan böyle terbiyesizce hakaretler eden bir insanın da yakasına yapışmıyorsa yani o soruşturma uzak dursun…Haysiyetsiz…”;
Davalı ...’nın (...) : “Sen o pezevenk lafından daha önce buralara bak...çavuş olsun, er yapılsın yani...bence rütbeleri sökülmesi en doğru yol... biraz önce söylediğimden dolayı çavuş ve onbaşılardan özür diliyorum...yo yo hani çavuş yapılsın ya... hayır hayır! rütbeleri sökülsün, rütbesiz, rütbesiz...er bile değil..."
Şeklinde ifadeler kullandıkları anlaşılmaktadır.
30. Davalılar ..., ... ve ...’nın davacı hakkında yaptıkları açıklamalar, kullanılan sözler bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde;
30.1. Davalı ...’nın sözlerinin arasında suç teşkil eden bir ifadenin bulunmadığı, kullanılan ifadelerin bir kısmı yakışıksız olmakla birlikte eleştiri sınırları içinde olup bir kısmının ise değer yargısı içerdiği, dolayısıyla kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı;
30.2. Davalı ...’in “alçak bir adam”, davalı ...’in “Haysiyetsiz” şeklindeki sözlerinin ise ifade özgürlüğü kapsamında korunması gereken kişisel değer yargısı niteliğinde olmadığı, hakaret niteliği taşımakla davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği,
Kabul edilmelidir.
31. Hâl böyle olunca;
31.1. Davalı ...’nın (...) sözlerinin eleştiri sınırları içinde kaldığını, bu sözlerden kaynaklı olarak davacının kişilik haklarının saldırıya uğramadığını kabul eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen 06.05.2014 tarihli ve 2013/12121 E., 2014/7246 K. sayılı Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
31.2. Davalılar ... ve ...’in sözlerinin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu ve davacı yönünden manevi tazminat koşullarının gerçekleştiği yönündeki direnme kararı ise sonucu itibariyle yerindedir.
32. Ne var ki; Özel Dairece davalılar ... ve ... aleyhine hükmedilen tazminat miktarı yönünden bir inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin ve davacı, davalı ...Ş.’nin gerçek kişi davalılar aleyhine hükmedilen tazminat toplamından sorumlu olmasını talep etmiş olmakla, talep ile bağlılık ilkesi gereğince davalı ...Ş. aleyhine takdir edilen tazminat miktarı yönünden temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalı ... (...) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2- Davalılar ..., ... ve Beyaz İletişim A.Ş. yönünden; direnme uygun olup tazminat miktarı bakımından Özel Dairece inceleme yapılmak üzere dosyanın YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Aynı Kanun"un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 09.06.2020 tarihinde oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.