Esas No: 2018/425
Karar No: 2018/625
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/425 Esas 2018/625 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 201-343
Görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanık ...’nun TCK’nın 265/1, 3 ve 4, 31/3, 62/1 ve 52. maddeleri uyarınca 4.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesince verilen 03.11.2010 tarihli ve 201-343 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yüksek 18. Ceza Dairesince 13.03.2018 tarih ve 7141-3527 sayı ile;
"Hükümden sonra 02/12/2016 tarih ve 29906 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6763 sayılı Kanunun 34. maddesi ile değişik CMK’nın 253/1. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (c) bendi uyarınca, üst sınırı üç yılı geçmeyen atılı suçların uzlaştırma kapsamına alınmış olması karşısında; anılan Kanun"un 35. maddesiyle değişik CMK’nın 254. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi" gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmiş,
Daire üyesi R. Akbal; "Suça sürüklenen çocuğun direnme eylemi TCK 265/1, 3, 4, maddelerine aykırılık oluşturmaktadır. Bu haliyle suçun nitelikli hali işlenmiştir. Nitelikli hal nedeni ile TCK 265/1,3,4 maddelerinde öngörülen cezanın üst sınırı 3 yıl hapis cezasını aştığı için uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağı kanatindeyiz.
Uzlaşma kurumu 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nın 73, 5271 sayılı CMK"nın 253 ve 254. maddelerinde düzenlenmiş. 03.07.2005 tarihinde 5395 sayılı Çocuk Korumu Kanunu"nun 24. maddesi uyarınca kapsamı genişletilmiş, 06.12.2006 tarihli 5560 sayılı yasa ile 5237 sayılı yasanın 73, 5271 sayılı yasanın 253 ve 254, 5395 sayılı yasanın 24 maddelerinde değişiklik yapılmış, çocuklar ile reşit kişilerin durumları arasında paralellik sağlanmıştır. Daha sonra 26.06.2009 tarih ve 5918 sayılı yasanın 8. madde ile, 5271 sayılı yasanın 253. maddesinde değişiklik yapılarak uzlaşma kapsamına giren bir suçun bu kapsama girmeyen başka bir suç ile birlikte işlenmiş olması halinde uzlaşma hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmüştür. 24.11.2016 tarihli 6763 sayılı yasanın 34. maddesi ile CMK"nın 253. maddesinin (c) fıkrası değişikliğe uğramış ve yapılan düzenleme ile "mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca üst sınırı 3 yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar" açısından da uzlaşma imkanı getirilmiştir. Yine aynı düzenlemede TCK"nın 106/1, 141 ve 157. maddelerinde düzenlenen suçlarda uzlaşma kapsamına alınmıştır.
Uzlaşma biçimi itibariyle bir ceza yargılaması müessesi açık ise de sonuçları itibariyle madde ceza hukuku kuralı niteliği taşıdığı ve Ceza Genel Kurulunun 06.11.2007 gün ve 2017/6-212, 229 sayılı kararında açıkça belirtilmiştir.
Suça sürüklenen çocuklar açısından uzlaşma kurumunun kapsamının daha geniş biçimde düzenlendiği anlaşılmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu bazen bazı fiiller suç olarak belirlenmekle birlikte bu fiilller açısından suçların nitelikli halini -netice sebebi ile ağırlaşmış suç tiplerine yer verilmemiş, başka bir anlatımla suçun yanlızca temel şekli düzenlemekle yetinilmiştir. Örneğin; TCK 175, 176, 177, 180, 183, 225, 263 ve benzeri maddeleri.
Ancak bazı suç tipleri için suçun temel şekline yer verildikten sonra suçun nitelikli hallerine -netice sebebi ile ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Netice sebebi ile ağırlaşmış suçlar suçun temel şeklinin düzenlendiği maddede öngörülebildiği (TCK 102/5-6, 103/5-6 gibi) ayrı maddelerde de hükme bağlanmış olabilmektedir (TCK 87, 95). 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun suçun nitelikli hallerinin bazı suçlarda suçun temel şeklinin düzenlendiği maddede (TCK 85/2, 86/3, 89/2-4, 102/2-3, 103/2-4, 109/2-4)düzenlendiği bazen de suçun temel şeklinin düzenlendiği madde dışında başka bir maddede ayrıca düzenlendiği (TCK 82, 137, 142, 149, 152, 158) görülmektedir. Bazı suçlar için nitelikli hallerin bu suçun temel şeklinin düzenlendiği maddede hem de ayrı bir maddede öngörülmüş olduğu haller vardır. (TCK 116/4, 119) Yine bazı maddelerde suçun nitelikli halleri için müstakil bir ceza öngörülmüş iken (TCK 82, 85/2, 94/2-3, 102/2, 103/2, 106-2, 109/2) bazı maddelerde suçun temel şekli için belirlenen cezanın belli oranlarda artırılması biçiminde (TCK 86/3, 102/3, 103/3-4, 109/3) düzenleme yapıldığı görülmektedir.
Yine bazı maddelerde suçu nitelikli halleri için hem müstakil ceza öngörüldüğü (TCK 102/2, 103/2, 109/2) hem de cezanın belirli bir oranda artırılması esasının kabul edildiği (TCK 102/3, 103,3-4, 109/4) anlaşılmaktadır.
Görevi yaptırmamak için direnme suçu 5237 sayılı TCK"nın 265 maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin 1. fıkrasında suçun temel şekli, devamı fıkralarında esas suçun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde 2,3,4 fıkralarında suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli haller olduğu açıklanmıştır.
Suçun basit şeklinin düzenlendiği 1. fıkrasında 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Suçun nitelikli hallinin düzenlendiği 2. fıkrada 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası öngörülmüş iken 3. fıkrasında önceki fıkralarda belirtilen suçun kişinin kendini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza 1/3 oranında artırılacağı, yine suçun silahla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi halinde yukarıda fıkralara göre verilecek cezanın yarı oranda artırılacağı öngörülmüştür.
Suça sürüklenen çocuğun eylemi TCK 265/1-3-4 maddeleri kapsamındadır. Yerel mahkemece ve 18. Ceza Dairesi eylemi bu şekilde nitelemiştir.
Türk Ceza Yasasında suçun nitelikli halleri için bazı maddelerde müstakil ceza belirlenmesi bazı maddelerde ise cezanın belirli oranda artırılması esasının kabulü sistematik gözükmese de bu tür düzenleme tercihi yasa koyucunun takdiridir.
Ancak; bazı maddelerde suçun basit şekline göre müstakil ceza belirlenmesi, bazı maddelerde cezanın belirli bir oranda artırılması esasının kabulü, hatta bazı suçun nitelikli halleri için hem müstakil ceza tayinin hemde cezanın belirli oranda artırılması ilkenin benimsenmesi, bu fiillerin suçun nitelikli halleri olarak düzenlendiği gerçeğini değiştirmemektedir. Bu gerçek, yasalarda aksi öngörülmedikçe suçun nitelikli halleri yönünden bazı kural ve kurumların uygulanması konusundaki farklılık-ayrım yapılmasına izin vermez. Dolayısıyla, bazı kural ve kurumların yasalarda aksi öngörülmedikçe "müstakil ceza öngörülmesi veya cezanın belirli bir oranda artırılması hususu ayrımı konusunda" suçların nitelikli halleri için aynı ve eşit biçimde uygulanması gerekmektedir.
5237 sayılı yasanın cezanın belirlenmesi başlığını taşıyan 61/4 fıkrasında bir suçun temel şekline nazaran daha ağır veya daha az cezayı gerektiren birden fazla nitelikli hallerin gerçekleşmesi durumunda "temel cezada önce artırım sonra indirim yapılır" denilmesine müteakip TCK"nın 66/3. fıkrasında dava zamanaşımının belirlenmesinde dosyada ki mevcut deliller itibariyle suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleride göz önünde bulundurulur hükmü öngörülmüştür. 5237 sayılı yasanın 14. maddesinde mahkemelerin görevlerinin belirlenmesinde ağırlatıcı veya hafifletici nedenler gözetilmeksizin kanunda yer alan suçun cezasının üst sınırı gözününde bulundurulur hükmü bulunmaktadır. Bu hükme göre; mahkemelerin görevlerinin saptanmasında suçun nitelikli hallerinin nazara alınması gerekmektedir. Genel kabul suçun uzlaşma kapsamında kalıp kalmadığı hususunda suçun temel şekli ile nitelikli hali arasında öngörülen ceza yönünden farklılık var ise uzlaşmaya tabi olma yönünden de farklı hükümlere tabi olduğudur. Başka bir ifade ile suçun nitelikli halleri açısından ayrım yapılmakta, suçun uzlaşma kapsamında olup olmadığını suçun basit haline göre müstakil bir ceza öngörülen suçun nitelikli halleri için belirlenen cezanın miktarına göre tayini gerekir, cezanın belirli oranda artırılması öngörülen suçun nitelikli hallerini uzlaşma kapsamının belirlenmesinde dikkate almak gerekir.
Suçun uzlaşma kapsamında kalıp kalmadığı hususunda suçun nitelikli halleri yönünden ayrım yapan bir hüküm bulunmaması nedeniyle, suçun uzlaşma kapsamı içinde kalıp kalmadığı, suçun nitelikli halleri için müstakil ceza öngörülüp öngörülmediği nazara alınmaksızın suçun nitelikli halin düzenlendiği maddede ve bu maddelerde öngörülen ceza miktarı dikkate alınarak saptanmalıdır.
Aksi durum bazı kurumların ve kuralların suçun nitelikli hallerinin müstakil ceza öngörüleri yönünden uygulanması, cezanın artırılmasının esasının benimsendiği haller için ise takbik edilmemesi sonucunu yaratır. Mahiyeti ve niteliği açısından fark bulunmayan suçun nitelikli halleri yönünden ayrım yapılması, yasal düzenlemeye aykırıdır ve suçu nitelikli halleri açısından eşitsizlik yaratacak niteliktedir.
Suça sürüklenen çocuk hakkında uygulanması istenen ve suçun nitelikli halinin düzenlendiği maddenin 3 ve 4. fıkralarında öngörülen hapis cezasının üst sınırı 3 yıl hapis cezasından fazladır. "TCK 265/1-3-4" bu ceza miktarı suça sürüklenen çocuklar yönünden suçun uzlaşma kapsamından çıkarmaktadır.
Yasa koyucunun tercihi benzer konularda farklı uygulamaya yol açmamalıdır. Bağımsız yaptırım öngörülen nitelikli haller yönünden, uzlaşma açısından nitelikli halin cezanın üst sınırı dikkate alınıp, artırım öngören maddelerde de bu artırımın nazara alınmaması, suçun temel şeklinin cezasının nazara alınması eşitsizlik ve adaletsizliğe yol açabilecektir. Bu nedenle nitelikli haller açısından yasa koyucunun tercih ettiği yaptırım sistemi nazara alınmaksızın ister bağımsız bir yaptırım öngörmüş olsun, isterse belirli bir oran dahilinde artırım yöntemi tercih edilmiş olsun, uzlaşma hükümlerinin uygulanmasında tüm nitelikli haller dikkate alınarak uygulama yapılmalıdır.
Sonuç: Bu açıklamalar ışığında mahkemenin ve Yargıtay 18. Ceza Dairesinin kabul ettiği direnme suçundan somut olayda değerlendirildiğinde;
a- Suça sürüklenen çocuk hakkında uygulanması istenen ve sabit kabul edilen direnme eyleminin birden çok kimse ve silahlı olarak işlenmesi nedeniyle TCK 265/1-3-4 maddeleri uyarınca öngörülen cezasının üst sınırının 3 yıl hapis cezasının üstünde bir cezayı içermesi nedeniyle nitelikli direnme suçundan suça sürüklenen çocuk hakkında uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağı,
b- Hakaret suçunun ise uzlaşma kapsamı dışında kalan nitelikli direnme suçu ile birlikte işlenmiş olması nedeniyle uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağı,
c- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının geri alınmasına neden olan suçun TCK"nın 151/1. maddesinde yazılı mala zarar verme suçu olduğu. 24.11.20106 tarih ve 67,63 sayılı yasanın 34. maddesiyle değişik CMK 253/3 maddesinde yapılan değişiklikle etkin pişmanlık hükmünün mülga edildiği, mala zarar verme suçunun uzlaşma kapsamına alındığı ve bu nedenle uyarlama yargılaması yapılarak sonucuna göre hükmün açıklanması gerektiği gözetilmeksizin hükmün açıklanmasına karar verilmesi nedeniyle mahalli mahkemenin kararının bu noktada bozulmasına karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.05.2018 tarih ve 10485 sayı ile;
"İtiraza konu uyuşmazlık, suça sürüklenen çocuk Ethem Pulcu"nun işlediği görevli memura etkin direnme suçuyla ilgili olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile değişik CMK’nın 253/1. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (c) bendi uyarınca, üst sınırı üç yılı geçmeyen atılı suçların uzlaştırma kapsamına alınmış olması karşısında; suçun nitelikli halinin işlenmesi durumunda bu suçun, uzlaştırma kapsamında bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Uzlaşma kurumu 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nın 73, 5271 sayılı CMK"nın 253 ve 254. maddelerinde düzenlenmiş. 03.07.2005 tarihinde 5395 sayılı Çocuk Korumu Kanunu"nun 24. maddesi uyarınca kapsamı genişletilmiş, 06.12.2006 tarihli 5560 sayılı Kanun ile 5237 sayılı Kanun"un 73, 5271 sayılı Kanun"un 253 ve 254, 5395 sayılı yasanın 24 maddelerinde değişiklik yapılmış, çocuklar ile reşit kişilerin durumları arasında paralellik sağlanmıştır. Daha sonra 26.06.2009 tarih ve 5918 sayılı KAnun"un 8. madde ile, 5271 sayılı Kanun"un 253. maddesinde değişiklik yapılarak uzlaşma kapsamına giren bir suçun bu kapsama girmeyen başka bir suç ile birlikte işlenmiş olması halinde uzlaşma hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmüştür.
6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK"nın 106. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun"un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir.
Suça sürüklenen çocuklar açısından uzlaşma kurumunun kapsamının daha geniş biçimde düzenlendiği anlaşılmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu bazen bazı fiiller suç olarak belirlenmekle birlikte bu fiilller açısından suçların nitelikli halini- netice sebebi ile ağırlaşmış suç tiplerine yer verilmemiş, başka bir anlatımla suçun yanlızca temel şekli düzenlemekle yetinilmiştir (Örneğin; TCK 175, 176, 177, 180, 183, 225, 263 ve benzeri maddelerinde olduğu gibi).
Ancak bazı suç tipleri için suçun temel şekline yer verildikten sonra suçun nitelikli hallerine -netice sebebi ile ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Netice sebebi ile ağırlaşmış suçlar suçun temel şeklinin düzenlendiği maddede öngörülebildiği (TCK 102/5-6, 103/5-6 gibi) ayrı maddelerde de hükme bağlanmış olabilmektedir (TCK 87, 95). 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun suçun nitelikli hallerinin bazı suçlarda suçun temel şeklinin düzenlendiği maddede (TCK 85/2, 86/3, 89/2-4, 102/2-3, 103/2-4, 109/2-4) düzenlendiği bazen de suçun temel şeklinin düzenlendiği madde dışında başka bir maddede ayrıca düzenlendiği (TCK 82, 137, 142, 149, 152, 158) görülmektedir. Bazı suçlar için nitelikli hallerin bu suçun temel şeklinin düzenlendiği maddede hem de ayrı bir maddede öngörülmüş olduğu haller vardır. (TCK 116/4, 119) Yine bazı maddelerde suçun nitelikli halleri için müstakil bir ceza öngörülmüş iken (TCK 82, 85/2, 94/2-3, 102/2, 103/2, 106-2, 109/2) bazı maddelerde suçun temel şekli için belirlenen cezanın belli oranlarda artırılması biçiminde (TCK 86/3, 102/3, 103/3-4, 109/3) düzenleme yapıldığı görülmektedir.
Yine bazı maddelerde suçu nitelikli halleri için hem müstakil ceza öngörüldüğü (TCK 102/2, 103/2, 109/2) hem de cezanın belirli bir oranda artırılması esasının kabul edildiği (TCK 102/3, 103,3-4, 109/4) anlaşılmaktadır.
Görevi yaptırmamak için direnme suçu 5237 sayılı TCK"nın 265. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin 1. fıkrasında suçun temel şekli, devamı fıkralarında esas suçun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde 2,3 ve 4 fıkralarında suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli haller olduğu açıklanmıştır.
Suçun basit şeklinin düzenlendiği 1. fıkrasında 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Suçun nitelikli hâlinin düzenlendiği 2. fıkrada 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası öngörülmüş iken 3. fıkrasında önceki fıkralarda belirtilen suçun kişinin kendini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek cezanın 1/3 oranında artırılacağı, yine suçun silahla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi halinde yukarıda fıkralara göre verilecek cezanın yarı oranda artırılacağı öngörülmüştür.
Suça sürüklenen çocuğun eylemi TCK"nın 265/1,3 ve 4. maddeleri kapsamındadır. Yerel Mahkeme ve 18. Ceza Dairesi eylemi bu şekilde nitelemiştir.
Türk Ceza Kanunu"nda suçun nitelikli hâlleri için bazı maddelerde müstakil ceza belirlenmesi bazı maddelerde ise cezanın belirli oranda artırılması esasının kabulü sistematik gözükmese de bu tür düzenleme tercihi yasa koyucunun takdiridir.
Ancak; bazı maddelerde suçun basit şekline göre müstakil ceza belirlenmesi, bazı maddelerde cezanın belirli bir oranda artırılması esasının kabulü, hatta bazı suçun nitelikli hâlleri için hem müstakil ceza tayinin hem de cezanın belirli oranda artırılması ilkesinin benimsenmesi, bu fiillerin suçun nitelikli hâlleri olarak düzenlendiği gerçeğini değiştirmemektedir. Bu gerçek, yasalarda aksi öngörülmedikçe suçun nitelikli halleri yönünden bazı kural ve kurumların uygulanması konusundaki farklılık-ayrım yapılmasına izin vermez. Dolayısıyla, bazı kural ve kurumların yasalarda aksi öngörülmedikçe "müstakil ceza öngörülmesi veya cezanın belirli bir oranda artırılması hususu ayrımı konusunda" suçların nitelikli hâlleri için aynı ve eşit biçimde uygulanması gerekmektedir.
5237 sayılı Kanunu"nun cezanın belirlenmesi başlığını taşıyan 61/4. fıkrasında bir suçun temel şekline nazaran daha ağır veya daha az cezayı gerektiren birden fazla nitelikli hâllerin gerçekleşmesi durumunda "Temel cezada önce artırım sonra indirim yapılır" denilmesini müteakip TCK"nın 66/3. fıkrasında dava zamanaşımının belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibariyle suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur" hükmü öngörülmüştür. 5237 sayılı Kanun"un 14. maddesinde "Mahkemelerin görevlerinin belirlenmesinde ağırlatıcı veya hafifletici nedenler gözetilmeksizin kanunda yer alan suçun cezasının üst sınırı göz önünde bulundurulur" hükmü bulunmaktadır. Bu hükme göre; mahkemelerin görevlerinin saptanmasında suçun nitelikli hallerinin nazara alınması gerekmektedir. Genel kabul suçun uzlaşma kapsamında kalıp kalmadığı hususunda suçun temel şekli ile nitelikli hali arasında öngörülen ceza yönünden farklılık var ise uzlaşmaya tabi olma yönünden de farklı hükümlere tabi olduğudur. Başka bir ifade ile suçun nitelikli halleri açısından ayrım yapılmakta, suçun uzlaşma kapsamında olup olmadığını suçun basit haline göre müstakil bir ceza öngörülen suçun nitelikli hâlleri için belirlenen cezanın miktarına göre tayini gerekir, cezanın belirli oranda artırılması öngörülen suçun nitelikli hâllerini uzlaşma kapsamının belirlenmesinde dikkate almak gerekir.
Suçun uzlaşma kapsamında kalıp kalmadığı hususunda suça sürüklenen çocuk hakkında uygulanması istenen ve suçun nitelikli halinin düzenlendiği maddenin 3 ve 4. fıkralarında öngörülen hapis cezasının üst sınırı 3 yıl hapis cezasından fazladır. TCK"nın 265/1, 3 ve 4. maddesi bu ceza miktarını suça sürüklenen çocuklar yönünden suçun uzlaşma kapsamından çıkarmaktadır.
Aksi durum bazı kurumların ve kuralların suçun nitelikli hâllerinin müstakil ceza öngörüleri yönünden uygulanması, cezanın artırılmasının esasının benimsendiği hâller için ise takbik edilmemesi sonucunu yaratır. Mahiyeti ve niteliği açısından fark bulunmayan suçun nitelikli hâlleri yönünden ayrım yapılması, yasal düzenlemeye aykırıdır ve suçun nitelikli halleri açısından eşitsizlik yaratacak niteliktedir.
Suça sürüklenen çocuk hakkında uygulanması istenen ve suçun nitelikli hâlinin düzenlendiği maddenin 3 ve 4. fıkralarında öngörülen hapis cezasının üst sınırı 3 yıl hapis cezasından fazladır. TCK"nın 265/1, 3 ve 4. maddesi bu ceza miktarını suça sürüklenen çocuklar yönünden suçun uzlaşma kapsamından çıkarmaktadır.
Yasa koyucunun tercihi benzer konularda farklı uygulamaya yol açmamalıdır. Bağımsız yaptırım öngörülen nitelikli hâller yönünden, uzlaşma açısından nitelikli halin cezanın üst sınırı dikkate alınıp, artırım öngören maddelerde de bu artırımın nazara alınmaması, suçun temel şeklinin cezasının nazara alınması eşitsizlik ve adaletsizliğe yol açabilecektir. Bu nedenle nitelikli hâller açısından yasa koyucunun tercih ettiği yaptırım sistemi nazara alınmaksızın ister bağımsız bir yaptırım öngörmüş olsun, isterse belirli bir oran dahilinde artırım yöntemi tercih edilmiş olsun, uzlaşma hükümlerinin uygulanmasında tüm nitelikli hâller dikkate alınarak uygulama yapılmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde;
Müşteki sanık Mehmet Ali"nin Bolvadin Belediyesinde veteriner hekim olara görev yaptığı, suç tarihinde de perşembe pazarında gıda satımının denetimini yapmakla görevli olduğu, diğer müşteki sanıklar İbrahim Çamcı ve Ahmet Pulcu ile sanık ..."nun ise perşembe pazarında tavuk satışı yaptıkları, denetim sırasında görevli müşteki sanık Mehmet Ali"nin satıcı olan diğer müşteki sanıkların tezgahında kendisi tarafından kontrol edilmeyen ve satışına izin verilmeyen tavuk etlerinin getirildiğini farkedince satış yapan müşteki sanıkları bu etleri satmamaları hususuda uyardığı, ancak müşeki sanık İbrahim Çamcı"nın müşteki sanık Mehmet Ali"ye "Bunları satarım kimsede bana engel olamaz" diyerek karşı çıktığı, müşteki sanık Mehmet Ali"nin bu etleri satamayacağı hususunda ısrar etmesi üzerine sanık İbrahim"in "Geceler garibin, üzerime çok gelme, seni çiftliğinde yakalarım elini kolunu bağlarım, bunun hesabını sorarım" diyerek onu tehdit ettiği, olayın büyümesi üzerine müşteki sanık Mehmet Ali""nin zabıta müdürünü arayarak "Bu itlerle beni uğraştırıyorsunuz, çabuk gelin" diyerek müşteki sanıklar Ahmet Pulcu ve İbrahim Çamcı"ya alenen hakaret ettiği, bu sırada müşteki sanıklar Etem ve Ahmet Pulcu ile İbrahim Çamcı"nın müşteki sanık Mehmet Ali"ye karşı görevinden dolayı alenen sinkaflı sözlerle küfür ettikleri, müşteki sanık Mehmet Ali"nin telefon konuşmasını duyan sanık ..."nun hışımla müşteki sanık Mehmet Ali"nin üzerine saldırdığı ancak ona vuramadığı, arkasından Ahmet Pulcu"nun müşteki sanık Mehmet Ali"ye saldırarak sağ gözüne yumruk ile vurduğu, sonrasında zabıta memurlarının olay yerine geldikleri, bu esnada sanık ..."in tezgahın üzerine bıçak koyarak müşteki sanık Mehmet Ali"ye bıçak gösterdiği kavganın araya giren tanıklar ve vatandaşlar tarafından sona erdirildiği şeklinde gerçekleşen eylemlerde,
Suça sürüklenen çocuk ... hakkında en son bozma kararı doğrultusunda, TCK"nın 265/1, 3, 4 ve 31/3. maddeleri uyarınca 6 ay 20 gün hapis ceza ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Suça sürüklenen çocuk hakkında, suçun nitelikli hâlinin düzenlendiği TCK"nın 265. maddesinin 3 ve 4. fıkralarında yazılı hapis cezası uygulanmıştır. Bu durumda suça sürüklenen çocuk hakkında uygulaması yapılan nitelikli hâlin üst sınırı 3 yıl hapis cezasından fazladır. TCK"nın 265/1, 3 ve 4. maddesi bu ceza miktarını suça sürüklenen çocuklar yönünden suçun uzlaşma kapsamından çıkarmaktadır.
Bu nedenle nitelikli hâller açısından, belirli bir oran ölçüsünde, artırım öngören yasal düzenlemelerde, uzlaşma hükümlerinin uygulanmaması gerekmektedir." görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesince 04.07.2018 tarih, 3856-10727 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında, hakaret suçundan ceza verilmesine yer olmadığı kararı Özel Dairece bozulmuş, inceleme dışı sanıklar hakkında verilen hükümler ise kanun yollarına başvurulmaksızın kesinleşmiş olduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kapsamına göre inceleme sanık hakkındaki görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 18 yaşından küçük sanığa atılı nitelikli görevi yaptırmamak için direnme suçunun, CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasına 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle eklenen (c) bendi gereğince uzlaştırmaya tabi olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; CMK’nın 253/3. maddesi uyarınca uzlaştırma yoluna gidilemeyen ve sanık hakkında hükmün açıklanmasına neden olan hakaret ve mala zarar verme suçlarından kurulan ve kesinleşen mahkûmiyet hükümleri ile ilgili olarak, mala zarar verme suçunun, CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle yapılan değişiklikle uzlaştırmaya tabi suç hâline gelmesi, birlikte işlenen hakaret suçunun da uzlaştırmaya tabi olması nedeniyle uyarlama yargılaması yapılması gerekip gerekmediğinin buna bağlı olarak uyarlama yargılamasının araştırılmasının zorunlu olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesince 23.12.2010 tarih ve 201-343 sayı ile; sanık ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nın 265. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile aynı Kanun’un 31/3 ve 62 maddeleri uyarınca 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilip, CMK’nın 231.maddesinin beşinci, altıncı ve sekizinci fıkraları uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve üç yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararın itiraz merciince reddedilmesi üzerine 17.02.2011 tarihinde kesinleştiği,
Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesince 05.07.2012 tarih ve 232-297 sayı ile; sanığın 29.05.2012 tarihinde işlenen hakaret suçundan TCK’nın 125/1, 62/1 ve 52/2. maddeleri, mala zarar verme suçundan ise aynı Kanun"un 151/1, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca kesin nitelikte 1.500TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve aynı Mahkemenin 23.12.2010 tarih ve 201-343 sayılı dosyasındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları yönünden ihbarda bulunulmasına karar verildiği, hükümlerin 05.07.2012 tarihinde kesinleştirildiği,
Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesince 18.10.2012 tarih ve 299-354 sayı ile; aynı Mahkemenin 23.12.2010 tarih ve 201-343 sayılı kararında sanık hakkında açıklanması geri bırakılan hükümlerin açıklanmasına ve görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nın 265. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile aynı Kanun’un 31/3, 62, 50/3 ve 52/2. maddeleri uyarınca 4.000TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Sanık müdafisinin temyizi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesince 24.12.2014 tarih ve 12358-13220 sayı ile; 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 35. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuk hakkında sosyal inceleme yaptırılarak rapor alınması, sosyal inceleme yaptırılmaması hâlinde ise gerekçesinin kararda gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, suça sürüklenen çocuğun, şikâyetçinin hakaret etmesi üzerine olayın gerçekleştiği yönündeki savunmasının Mahkemece kabul edilen oluşa uygun olması ve hakaret eyleminden şikâyetten vazgeçme sebebiyle hakkında düşme kararı verilen şikâyetçinin, hakaret içeren telefon görüşmesinden sonra suça sürüklenen çocuğun kendisine saldırdığı ve sinkaflı sözler söylediği kabul edilmesine karşın TCK"nın 29 ve 129. maddelerinin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının karar yerinde tartışılmaması, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un 106/4. maddesindeki, çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezalarının ödenmemesi hâlinde bu cezaların hapse çevrilemeyeceği, aynı maddenin 11. fıkrası gereğince mahallin en büyük mal memuru tarafından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği yönündeki düzenleme gözetilmeksizin suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan adli para cezalarının ödenmemesi hâlinde hapse çevrilerek infazına karar verileceğinin belirtilmesi ve 15-18 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuğun karar başlığı ve hükümde sanık olarak gösterilmesi isabetsizliklerinden hükmün bozulmasına karar verildiği,
Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesince 01.12.2015 ve 155-524 sayı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu sanığın, görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nın 265. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile aynı Kanun’un 31/3, 62, 50/3 ve 52/2. maddeleri uyarınca 4.000TL adli para cezası ile cezalandırılmasına hükmedildiği,
Sanık müdafisinin temyizi üzerine Yargıtay 18. Ceza Dairesince 13.03.2018 ve 7141-3527 sayı ile; hükümden sonra 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile CMK’nın 253/1. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (c) bendi uyarınca, üst sınırı üç yılı geçmeyen atılı suçların uzlaştırma kapsamına alınmış olması karşısında; anılan Kanun"un 35. maddesiyle değişik CMK’nın 254. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
Uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin 8. fıkrasında, "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir" hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle, 5237 sayılı TCK"nın 73. maddesinin başlığında yer alan “Uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK"nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir.
5271 sayılı CMK"nın 5560 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239)
Suçları.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez" şeklinde belirlenmiş iken, 09.07.2009 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun’un 8. maddesiyle CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" cümlesi eklenmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" şeklinde kapsamı genişletilmiştir.
Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK"nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun’un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin, gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir.
6763 sayılı Kanun ile getirilen yeniliklerden biri de uzlaştırmanın kimler tarafından ve nasıl yapılacağına ilişkindir. Anılan Kanun’la, CMK’nın 253. maddesine eklenen 24 ve 25. fıkralarında;
"(24) Her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirilir. Uzlaştırmacılar, avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin yer aldığı, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinden görevlendirilir. Uzlaştırmacı, hazırladığı raporu, tutanakları ve varsa yazılı anlaşmayı büroya gönderir. Uzlaştırma süreci sonunda soruşturma dosyaları, uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcıları tarafından sonuçlandırılır.
(25) Uzlaştırmacıların nitelikleri, eğitimi, sınavı, görev ve sorumlulukları, denetimi, eğitim verecek kişi, kurum ve kuruluşların nitelikleri ve denetimleri ile uzlaştırmacı sicili, uzlaştırmacılar ve eğitim kurumlarının listelerinin düzenlenmesi, Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürolarının çalışma usul ve esasları, uzlaştırma teklifi ile müzakere usulü, uzlaştırma anlaşması ve raporda yer alacak konular ile uygulamaya dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir." hükümlerine yer vermiştir.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK’nın "Mahkeme tarafından uzlaştırma" başlıklı 254. maddesi;
"(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir" şeklinde iken, 19.12.2006 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile;
"(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır" biçiminde değiştirilmiş, 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile CMK"nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
"Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir" şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, gerek 5560 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası uzlaştırmanın, asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, ancak uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâllerinde kovuşturma aşamasında da mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
Uzlaştırma ile failin cezalandırılması olanağı ortadan kalktığından, bu kurum ceza ilişkisini düşüren bir hâl olarak nitelendirilebilir. Bu nedenle uzlaşma; bir taraftan muhakemeyi engellemesi nedeniyle muhakeme hukuku kurumu, diğer yandan ise fail ile devlet arasında ceza ilişkisini sona erdirdiğinden maddi ceza hukuku kurumu olarak kabul edilmelidir.
Öte yandan ceza hukukunda genel kural, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanunun uygulanmasıdır. Sonradan yürürlüğe giren bir kanunun, yürürlük tarihinden önce işlenen suçlara tatbik edilebilmesi, ancak lehe sonuçlar doğurması durumunda mümkündür. Önceki ve sonraki kanunlara göre hükmedilecek cezalar ve güvenlik tedbirleri aynı ise, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunun uygulanmasına imkân bulunmamaktadır.
5237 sayılı TCK"nın “Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesi, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş olup, her iki maddede de ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, "Failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması", “Geçmişe etkili uygulama” veya “Geçmişe yürürlük” ilkesine de yer verilmiştir.
Bu ilke uyarınca, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.
Bu açıklamalardan hareketle ve uzlaştırmanın maddi ceza hukukuna ilişkin sonuçları göz önüne alındığında kesinleşen hükümlerde de uzlaştırma koşullarının varlığı durumunda yeniden değerlendirilmesi gerekecektir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.10.2007 tarihli ve 200-219 sayılı kararında, sonradan yürürlüğe giren kanun hükümleri uyarınca yapılacak olan uyarlama yargılaması sırasında uzlaşma hükümlerinin öncelikle ele alınması gerektiği, başarılı olunması hâlinde uzlaşma kapsamındaki suçlarla ilgili olarak uyuşmazlığın sonuçlandırılacağı benimsenmiştir. Zira sonradan ortaya çıkan durum nedeniyle uzlaştırma sağlanırsa, uyuşmazlıkla ilgili olarak uzlaştırmanın niteliğine göre davanın düşmesine veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek olup mahkûmiyet hükmünden daha lehe bir sonuç ortaya çıkacak, bu sayede hükümlülüğe bağlı olarak gündeme gelen, mükerrirlik, hak yoksunlukları, kasıtlı suç nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilememesi gibi diğer hukuki sorunların önüne geçilebilecektir.
Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.10.2018 tarihli ve 394-478 sayılı kararında vurgulandığı üzere, uzlaştırmanın maddi ceza hukuku boyutunu ilgilendirmeyen ve münhasıran uzlaştırma yöntemine yönelik olarak CMK"nın 253. maddesine, 6763 sayılı Kanun ile eklenen 24 ve 25. fıkralarındaki düzenlemeler, usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında asıl olan ve aksi kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmadıkça "Hemen ve derhâl uygulanma" ilkesinin bir gereği olarak daha önce usulüne uygun olarak yerine getirilmiş olan uzlaştırma girişimine ilişkin işlemlerin yenilenmesini gerektirmemektedir. Ancak, uzlaşmaya tabi olan bir suç ile birlikte işlenen diğer suç, sonradan yasa değişikliği sonucu uzlaştırma kapsamına alınmışsa, uzlaştırmaya engel olan CMK’nın 253. Maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesindeki "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" şeklindeki düzenleme geçerli olmayacağı için artık her iki suçta da uzlaştırma hükümleri uygulanabilecek olup, daha önce uzlaşmaya tabi olmamasına karşın atılı suçlarda uzlaşma işlemlerinde bulunulmuşsa, işlem tarihinde CMK’nın 253. Maddesinin üçüncü fıkrası hilafına yapılan bu uygulamaların kanuni dayanaktan yoksun olması nedeniyle geçersiz olduğu noktasında tereddüt bulunmamaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ile ilgili bazı temel bilgilerin de verilmesi gerekmektedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralar ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanun"un 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tabi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanun"un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, 6008 sayılı Kanun"un 7. maddesiyle maddenin 6. fıkrasının sonuna "sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez" cümlesi, 6545 sayılı Kanun"un 72. maddesiyle de maddenin 8. fıkrasına "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlar ile 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
b- Yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması,
c- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
d- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
e- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı hâlinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve on sekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen ve Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 tarihli ve 346–25 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça belirtildiği üzere; sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile Devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması hâlinde ise mahkeme hükmü açıklayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ... hakkında, görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararından sonra, sanığın denetim süresi içerisinde işlediği TCK’nın 125/1. maddesindeki hakaret ve aynı Kanun’un 151/1. maddesindeki mala zarar verme suçları nedeniyle mahkemesine ihbarda bulunulduğu, sanık hakkındaki dosya yeniden ele alınıp açıklanması geri bırakılan hükümlerin açıklanarak tefhim edildiği, sanık müdafisinin temyizi üzerine hükmün bozulduğu, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu verilen mahkûmiyet hükmünün ise sanık müdafisinin temyizi üzerine bu kez 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi uyarınca CMK"nın 253. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle bozulduğu anlaşılmaktadır.
Sanık hakkındaki hükmün açıklanmasına neden olan hakaret ve mala zarar verme suçlarından mala zarar verme suçunun, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilmesi nedeniyle daha önce uzlaştırma kapsamı dışında olması ve bu suçla birlikte işlenen hakaret suçu bakımından da CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince uzlaştırma yoluna gidilememiş ise de, kesinleşen mahkûmiyet hükümleri ile ilgili olarak, mala zarar verme suçunun sonradan uzlaştırma kapsamına girmesi nedeniyle, birlikte işlenen basit hakaret suçunda uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasına bir engel kalmamış olup uzlaştırmanın maddi ceza hukukuna ilişkin sonuçları ile TCK"nın "Zaman bakımından uygulama" başlıklı 7. maddesi uyarınca, sonradan sanık lehine ortaya çıkan bu durum üzerine kesinleşen her iki hükümde de uyarlama yargılaması yapılması mümkün olmuştur. Anılan suçlarda uyarlama yargılaması sonucu uzlaştırmanın olumlu sonuçlanması hâlinde, sanık hakkındaki görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının açıklanmasına neden olan "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi" koşulu ortadan kalkacağından, sanık lehine getirilen yasa değişikliği doğrultusunda, ihbara konu suçlarda uyarlama yargılaması yapılması ve bu bağlamda uyarlama yapılıp yapılmadığının Yerel Mahkemece araştırılmasında ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesinde zorunluluk bulunduğunun kabulü gereklidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, sanık hakkındaki hükmün açıklanmasına neden olan Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesinin 05.07.2012 tarih ve 232-297 sayılı kararındaki hakaret ve mala zarar verme suçları bakımından uyarlama yargılaması yapılmasında ve bunun için uyarlama yapılıp yapılmadığının araştırılmasında zorunluluk bulunması nedeniyle başkaca yönleri incelenmeksizin Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 13.03.2018 tarihli ve 7141-3527 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesinin 03.11.2010 tarihli ve 201-343 sayılı hükmünün, hükmün açıklanmasına neden olan Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesinin 05.07.2012 tarih ve 232-297 sayılı kararındaki hakaret ve mala zarar verme suçlarında uyarlama yargılaması yapılmasında ve bu bağlamda uyarlama yapılıp yapılmadığının araştırılmasında zorunluluk bulunması nedeniyle sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.12.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.