Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 01.09.1996-Mart 2006 tarihleri arasında geçen ve kuruma bildirilmeyen çalışmaların tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının davalı şirkete ait iş yerinde 01.09.1996 ,2006 Mart ayı tarihleri arasında geçen ve kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, tanık sözlerine dayanılarak istemin kısmen kabulü ile, davacının 1.9.1996 tarihi ile 2006 Mart ayı arasındaki dönemde , 1.8.2003 - 24.10.2003 tarileri arasında 84 gün, 01.12.2003- 14.03.2005 tarihleri arasında 464 gün, 01/05/2005 - 31/12/2005 tarihleri arasında 239 gün, olmak üzere toplam 787 günlük süre ile asgari ücretle...sicil numarası ile M.Sigorta İl Müdürlüğüne kayıtlı işyerinde çalıştığının tespitine,karar verilmiş ise de bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının davalı iş yerinde; 2005/7. ayda 1 gün çalışmasının olduğu,25.10.2003-30.11.2003 tarihleri arasında 37 gün, 15.03.2005-30.04.2005 tarihleri arasında 47 gün başka işyerlerinde çalışmasının bulunduğu, bu çalışmalarının mahkemece dışlandığı, 2003/2, 2003/3, 2004/1. dönemler ile, 2004/7. aya ilişkin dönem bordrolarının geldiği,işverence başka bordro verilmediği,bordrolarda davacının 2005/7. ayda 1 gün çalışmasının kuruma bildirildiği,bordrolarda E.B.ve Z.T.Y.isimli işçilerin isimlerinin olduğu,B.Gıda İnşaat Ltd. Şirketi olan işyerinin 5/6/2003 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı,dinlenen tanıkların bordro tanığı olmadıkları, komşu işyeri tanığı olduklarına dair belgelerinin getirtilmediği, 06.07.2005 tarihli yoklama fişinde davacının çalışmaya devam ettiğinin belirtildiği, yoklama fişinde davacının , yoklama memurunun ve şirket müdürünün oğlunun imzalarının olduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesinde bu tür hizmet tespit davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge veya yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması koşuluyla, bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken komşu işyerleri kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kim diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan kabulüne karar verilen dönemin tamamında çalışması bulunan bordro tanıkları yada kayıtlara geçmiş komşu iş yeri sahibi veya çalışanı oldukları belli olmayan tanıkların beyanı ile yetinilerek sonuca gidildiği ortadadır.
Yapılacak iş; tespit kararı verilen döneme ait dönem bordrolarında kayıtlı tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, bordolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği takdirde, zabıta, maliye ve meslek Odası aracılığı ve Muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tesbit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde davalı B.Şti. ye iadesine, 11.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.