2. Ceza Dairesi Esas No: 2011/25055 Karar No: 2013/4660 Karar Tarihi: 06.03.2013
Hakaret - Yargıtay 2. Ceza Dairesi 2011/25055 Esas 2013/4660 Karar Sayılı İlamı
2. Ceza Dairesi 2011/25055 E. , 2013/4660 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Hakaret HÜKÜM : Beraat
Dosya incelenerek gereği düşünüldü; Yapılan duruşmaya toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA, 06.03.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Sanık hakkında düzenlenen 28/02/2006 günlü iddianamede, sanığın, 16/12/2005 tarihli ... Dergisinin 68. sayfasında yayınlanan "içten takmalı türban" başlıklı yazısına atıfta bulunarak, yazının içeriği itibariyle, sanığın eyleminin müştekilere yönelik hakaret suçunu oluştuduğundan bahisle kamu davası açılmış ise de; 5271 sayılı CMK.nun 225. maddenin 2. fıkrasındaki " Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir" biçimindeki düzenleme karşısında, iddianamede anlatılan fiil veya eylemlerin hangi suçu oluşturduğuna ilişkin takdir ve değerlendirme yetkisinin yargılamayı yapan mahkemeye ait olduğu, eylemin nitelendirilmesine ilişkin iddianamedeki görüşün mahkemeyi bağlamayacağı gözetilip; anılan yazının içeriği itibariyle sanık hakkında, 5237 sayılı TCK.nun 216. maddesinde tanımlanan halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçundan da kamu davasının açıldığı gözetilerek, sanığa bu suçtan ek savunma hakkı verilip, suçun unsurları itibariyle oluşup oluşmadığı tartışılarak sonucuna göre hukuki durumunun takdiri gerektiği düşünülmeden, eylemin bir nitelendirilmesinden (hakaret suçundan) beraat kararı verilip, eylemin diğer niteliği olduğu kabul edilen "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama" suçundan dava açılmadığı gerekçesiyle değerlendirme yapılmamak suretiyle, eylemin bu niteliğinden de, 5271 sayılı CMK.nun 223. maddesinin 7. fıkrasındaki " Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir." hükmünce, sonuçta kesin hüküm (beraat hükmü) oluştuğundan ve bu nedenle kendi içerisinde çelişki içerdiğinden, öncelikle yerel mahkemenin sanık hakkındaki beraat hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin bu nedenle bozulması gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun hükmün onanması düşüncesine katılmıyoruz.