13. Ceza Dairesi 2020/5076 E. , 2020/5820 K.
"İçtihat Metni"KANUN YARARINA BOZMA
Hırsızlık suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 141, 143/1 ve 62/1. maddeleri gereğince 11 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/02/2008 tarihli ve 2007/122 esas, 2008/48 sayılı kararına karşı, Adalet Bakanlığı"nın 20/12/2019 gün ve 94660652-105-21-18368-2019-Kyb sayılı yazısı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 31/12/2019 gün ve 2019/133534 sayılı ihbarnamesiyle Dairemize gönderildiği,
MEZKUR İHBARNAMEDE;
Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/02/2008 tarihli ve 2007/122 esas, 2007/48 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, Oltu Cumhuriyet Başsavcılığınca 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik nedeni ile infazda tereddüt hasıl olduğundan değerlendirme yapılması talebi üzerine, sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 141/1. maddesinin yanısıra aynı Kanun"un 143. maddesi uygulandığı gerekçesiyle eylemin uzlaştırma kapsamında kalmadığından bahisle hükmedilen hapis cezasının aynen infazına ilişkin aynı Mahkemenin 26/12/2016 tarihli ve 2007/122 esas, 2007/48 sayılı ek kararının, 06/02/2008 tarihli ilk kararın kanun yararına bozma yoluyla bozulması halinde infaz kabiliyetinin bulunmayacağı değerlendirilerek yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre; karar tarihi itibariyle, Diyarbakır E tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu"nda başka suçtan tutuklu bulunduğu anlaşılan sanığın 01/10/2007 tarihli oturumda savunmasının alınması sırasında ve takip eden 22/10/2007 tarihli oturumda duruşmadan vareste tutulmak isteyip istemediği sorulmaksızın, benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 11/07/2019 tarihli ve 2019/10480 esas, 2019/15239 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 193/1. maddesinde yer alan "Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir." şeklindeki ve 196/5. maddesinde yer alan "Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir." şeklindeki düzenlemelere aykırı olarak, son oturumda hazır bulundurulmadan yokluğunda yargılamaya devam edilip, savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle, yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesinde,
Kabule göre de; sanık hakkında müştekiye ait park halinde bulunan motosikleti çalmak şeklindeki eylemi nedeniyle Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda sanığın eyleminin açıktan hırsızlık suçu olduğundan bahisle 5237 sayılı Kanun’un 141/1. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, inceleme dışı diğer sanık ..."in temyizi üzerine
Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 26/12/2012 tarihli ve 2011/24416 esas, 2012/28392 karar sayılı ilâmında belirtildiği üzere "...olay tarihinde sanığın diğer sanık ... ile birlikte müştekinin park halindeki motosikletini iterek götürdükleri anlaşılmakla, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK"nın 142/1-e maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden..." eksik ceza tayininde, isabet görülmediğinden anılan kararın bozulması gerektiğinin ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/02/2008 tarihli ve 2007/122 esas, 2007/48 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, Oltu Cumhuriyet Başsavcılığınca 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik nedeni ile infazda tereddüt hasıl olduğundan değerlendirme yapılması talebi üzerine, sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 141/1. maddesinin yanısıra aynı Kanun"un 143. maddesi uygulandığı gerekçesiyle eylemin uzlaştırma kapsamında kalmadığından bahisle hükmedilen hapis cezasının aynen infazına ilişkin aynı Mahkemenin 26/12/2016 tarihli ve 2007/122 esas, 2007/48 sayılı ek kararının, 06/02/2008 tarihli ilk kararın kanun yararına bozma yoluyla bozulması halinde infaz kabiliyetinin bulunmayacağı değerlendirilerek yapılan incelemede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 15/11/2018 tarih, 2018/339 Esas ve 2018/536 Karar sayılı kararında farklı yargı çevresindeki Ceza İnfaz Kurumu"nda başka bir suçtan hükümlü olarak bulunan, asıl mahkemesince yapılan sorgusu sırasında duruşmalardan bağışık tutulma isteğinde bulunmayan sanığın hükmün açıklandığı son duruşmada hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğunun belirtildiği, sanığın, 01.10.2007 tarihli duruşmada alınan savunmasında, duruşmalardan bağışık tutulma isteğinin sorulmadığı, hüküm tarihi olan 06.02.2008 tarihinde sanığın Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu"nda hükümlü olduğu, yukarıdaki Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında “...Asıl mahkemesince yapılan sorgusu sırasında duruşmalardan bağışık tutulma isteğinde bulunmayan sanığın hükmün açıklandığı son duruşmada hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde...” olduğunun belirtildiği olayda, sanığın savunması alınmadan hükümlülük kararı verilmesine,
Kabule göre de; sanık ...’ın, hakkında mahkumiyet kararı onanmak suretiyle kesinleşen diğer sanık ile birlikte müştekinin park halindeki motosikletini iterek götürdükleri anlaşılmakla, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK"nın 142/1-e maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden..." eksik ceza tayini nedenleriyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden KABULÜNE, Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/02/2008 tarihli ve 2007/122 esas, 2008/48 sayılı kararın, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, 2 no’lu bozma yönünden aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere aynı maddenin 4. fıkra (b) bendi uyarınca sonraki işlemlerin yerel mahkemece yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 18/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.