11. Hukuk Dairesi 2014/17323 E. , 2015/2319 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 22/05/2014 tarih ve 2012/234-2014/134 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait ... markasının iyi tanınan bir üne sahip olduğunu, 1837"de ilk mağazası kurulan ve menşe ülkesi olan ABD/New York başta olmak üzere, dünyaca ünlü bir çok sinema filminde ve reklamlarda da kullanılan mücevher ve gümüş eşya satımı yapan bir şirket olduğunu, yoğun reklam ve kullanım neticesinde dünyanın en tanınmış markaları arasında yer aldığını ve müvekkilinin, söz konusu ... ve ...&.... markalarının dünyada olduğu gibi Türkiye"de de tanınmış olduğunu, bu markaların dünya çapında tescilli olduğunu, Türkiye"de de 1994"ten beri ... ve ... türevleri markalarının tescilli olduğu, başta tescilli .... sayılı markası olmak üzere Türkiye"de bir çok markasının bulunmasının yanı sıra, ... nezdinde özel/... no ile tanınmış marka olarak ilan edildiğini, davacının 2005/975 sayılı ve "..." ibareli markasını davalının dünya çapındaki tanınmışlığından faydalanmak amacıyla kötüniyetli tescil ettirdiğini, söz konusu "..." markası üzerinde, gerçek hak sahibi olduğunu, bu markayı ihdas ve istimal eden, piyasada maruf hale getirenin öncelik hakkının olduğunu, davalının, davacı müvekkilin aynı zamanda ticaret unvanı olan ve yoğun şekilde kullandığı markasını bilmemesi düşünülemeyeceğinden söz konusu markasının tescilinin hükümsüz kılınmasını, ayrıca davalının "..." markasının başvuru tarihi olan 12.01.2005 gözetildiğinde, KHK 14 ve 42/l(c)"de belirtildiği gibi hiç bir zaman ve özellikle de son 5 yıl içinde kullanmadığını belirtilerek dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı yanın sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığını, marka tescil başvurusunun 12.01.2005 tarihinde yapıldığını, davacının iş bu davayı 7 yıl 10 ay sonra 02.11.2012 tarihinde açtığını, sessiz kalma nedeniyle hak kaybına uğradığını, davacının yıllardır faaliyet göstermediği alanda şimdi davalı müvekkilin tescilinden yıllar sonra hükümsüzlük davası açmasının iyi niyetli olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporu kapsamından, davacının tanınmışlık kararının davacı başvurusu üzerine 16/07/2010 tarihli kararla alındığı, başvuru tarihinde tanınmış olduğunun ispat edilemediği, dolayısıyla başvuru tarihinde davacının tanınmışlığından yararlanmak kastı ile kötüniyetle başvuruda bulunulduğunun ispat edilemediği, dosyaya sunulan faturalardan da davalının markasını 556 sayılı KHK"nın 14. Maddesi kapsamında marka hukukuna uygun markasal olarak yoğun kullandığı kullanmama nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı, 8/5 maddesi kapsamında ticaret unvanında kaynaklanan bir hakkının olmadığı, ispat edilemediği, ticaret unvanı ile Türkiye de ticari iş yaptığının dosya kapsamında sunulan delilleri ispat edilemediği bu durumda Paris Sözleşmesinin 8. maddesinin uygulanma alanı bulunmadığı, davacının 2009 yılında tanınmışlığına karar verilen markasının mücevher ve lüks mallarla ilgili olduğu, davalının tescilli markası kapsamında kalan ürün grupları ile ilgisinin olmadığı, 8/4 maddesi kapsamında İmaj devri, reklam gücünden yararlanma, markanın sulandırılması, haksız yararlanma gibi şartlarının oluştuğuna dair veya davalı markasının başvuruda bulunulduğu veya tescil edildiği tarihten itibaren aralarında bu yönde bir uyuşmazlığın çıktığına dair herhangi bir delilin de mevcut olmadığı, davalının 2005-2006 yıllarından itibaren markayı 18 nci sınıf ürünlerde kullandığı ve bu kullanım nedeniyle dava tarihine kadar herhangi bir uyuşmazlığın, ticari bir karışıklığın olduğuna, ilişkilendirme, bağlantı kurmaya dair herhangi bir delilin dosyaya sunulmadığı ve bu durumda her ikisi de tescilli olan markaların uzun süreli ve eş zamanlı olarak ekonomik hayatta ticari varlıklarını herhangi bir karışıklık yaşamadan sürdürdükleri, tanınmış marka sahibi olduğunu beyan eden davacının tescilden itibaren aynı alanda iş yaptığını beyan ettiği davalıdan haberdar olmamasının bu durumda basiretli bir davranış olmadığı, markanın aynısının kullanılmasından uzun süre rahatsızlık duymayarak diğer marka sahibinin markaya ekonomik yatırımlar yaptıktan ve belirli bir sermaye koyduktan ve markayı uzun süre kullanmasından sonra, tanınmışlık iddiası ile hükümsüzlük talebinde bulunulmasının iyiniyetli olarak kabul edilemeyeceği, 14"üncü madde ve 42/1-c maddesi kapsamında yapılan incelemede mevcut faturalarla davalının dava konusu markayı dava tarihinden geriye doğru son 5 yıl içerisinde marka hukukuna ve 14"üncü maddede belirtilen kullanım şekillerine uygun kullandığı ve kullanmama nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı, yine davacının kendi ticaret unvanı ile Türkiye"de davalı markasının tescil kapsamında kalan ürünleri yönünden ticari faaliyette bulunduğuna dair dosyada herhangi bir delil olmaması nedeniyle Paris Sözleşmesinin 8 nci maddesi ve 556 sayılı KHK nın 8/5 maddesi kapsamında bir hakkının olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1 - Dava, davalıya ait tescilli markanın davacının “...” ibareli markaları esas alınmak suretiyle kötüniyetle tescil edildiği, marka öncelik hakkının davacıya ait olduğu ve davalı markasının dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre içinde kullanılmadığı iddialarına dayalı hükümsüzlük istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin ... ve ...&... markalarının dünyada olduğu gibi Türkiye"de de tanınmış olduğunu, bu markaların dünya çapında tescilli olduğunu, Türkiye"de de 1994"ten beri ... ve ... türevleri markalarının tescilli olduğunu, başta ... sayılı markası olmak üzere Türkiye"de bir çok markasının bulunmasının yanı sıra, ... nezdinde özel/... no ile tanınmış marka olarak ilan edildiğini, davalı tarafından davaya konu markanın son beş yıl içinde kullanılmadığını ileri sürmüş, mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddi yönünde hüküm kurulmuştur. Ancak davacı tarafça ileri sürülen kullanmama nedenine dayalı hükümsüzlük istemine yönelik olarak yapılan inceleme sonunda, mahkemece, davalının lisans sözleşmesine konu ettiği markayı taşıyan ürünlerin kanıtı olarak sunulan fatura örnekleri kapsamında, davalının ciddi bir kullanımının olduğundan hareketle sonuca gidilmişse de, davacı tarafça, dosya içeriğinde mevcut 7 adet fatura fotokopisine itiraz edilmiş olup, mahkemece davacı yana kesin süre verilerek söz konusu faturaların koçanlarıyla birlikte mahkemeye sunmasının istenilmesi, davalı yanın ticari defterleri de getirtilerek faturaların gerçeğe uygunluğunun muhasebeci bilirkişi aracılığıyla tespiti gerekirken, davacı tarafın ciddi itirazları karşılanmadan karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
2- Öte yandan mahkemece yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu kapsamında oluşan kanaate göre hüküm kurulmuşsa da; taraf markalarının tescil kapsamları yönünden karşılaştırılarak tescil kapsamı mallar arasında 556 Sayılı KHK"nın 8/1 maddesi anlamında ilişkilendirme ihtimalinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken değinilen husus karar yerinde tartışılmaksızın hüküm tesisi de doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
3- Davacı tarafça davacıya ait markanın tanınmış olduğu iddia edildiğine göre, davacı adına tescilli, “Özel/....” sayılı tanınmış marka başvurusuna ilişkin tescil dosyası ..."nden getirtilerek markanın hangi tür emtia için tanınmış olduğunun tespiti ile davalı marka başvurusu kapsamındaki mallar itibari 556 sayılı KHK"nın 8/4 maddesinde sayılan ihtimallerden en az birisinin gerçekleşme koşulunun yerine gelip gelmeyeceğinin belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile sonuca gidilmesi de doğru değildir.
4- Dosya kapsamı itibari ile davacı tarafça davalının kötüniyetli olduğu iddia edilmekle, davacı tarafça dosyaya sunulan ve dayanılan deliller itibari ile davacı tarafın “çanta” emtiası bakımından da ilgili sektörde bilinirliği hususu tartışılarak davalının bu sektöre ilişkin başvuru markasının tescilinde kötüniyetli olup olmadığı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun RG512 markası hakkında verdiği 2008/11-501 E – 2008/507 K sayılı içtihat doğrultusunda değerlendirilerek, dosyanın, aralarında muhasebeci-mali müşavir, marka uzmanının da bulunduğu yeni bir bilirkişi heyetine tevdii ile alınacak rapor kapsamında belirlenmesi ve oluşacak kanaate göre hüküm kurulması gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi de doğru görülmemiş, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1), (2), (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.