Davacı, davalı işveren nezdinde 27.08.2002-30.6.2006 tarihleri arası çalıştığının tespiti ile işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin hizmet tespiti davasının reddine, işçilik alacakları davasının bu dosyadan ayrılarak yeni esasa kaydına karar vermiştir.
Hükmün davacı ile davalılardan O.Fındık İşletmeleri San.Tic.Ltd.Şti vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1.Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalının tüm, temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2.Davacının temyizine gelince; davacı davalı işyerinde 27.8.2002-30.4.2006 tarihleri arasında geçen ve kuruma bildirilmeyen çalışma süresinin tesbiti ile anılan dönemle ilgili bir kısım işçilik haklarının davalı işverenden tahsilini talep etmiş, mahkemece hizmet tesbitine ilişkin iddia ispat olunamadığından davanın bu yönü ile reddine, işçilik alacaklarına ilişkin davanın ise bu davadan ayrılmasına karar verilmiştir.
Öncelikle 506 sayılı Yasanın 79. maddesinden kaynaklanan kuruma bildirilmeyen hizmet süresinin tesbitine ilişkin dava yönünden, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tesbit davasının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında, resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olur. Ne varki bu tür kanıtlar salt bu nedene dayanarak istemin reddine neden olmaz; aksi durumun ispatı olanaklıdır. Somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordro tanıkları ve komşu işyerinin kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Mahkemenin bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması ve kamu düzenini ilgilendirdiğini göz önünde tutarak gerektiğinde; doğrudan soruşturmayı genişletmek suretiyle ve olabildiğince delilleri toplaması gerekmektedir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda; davacının davalı işverene ait işyerinden 2004-2005-2006 yıllarına ilişkin kısmi bildirimler yapılmıştır. Duruşmada dinlenen tanıklar işin sezonluk olduğunu belirtmişler, bir kısım ücret bordroları getirtilmiş ise de bordrolar fotokopi olduğundan imzalı ve imzasız olanlar ayrılamamıştır.
Hizmet tesbitine yönelik dava yönünden mahkemece yapılacak iş; imza hanesi tam olarak görülen ücret bordroları getirtilerek ve gerektiği takdirde imza incelemesi de yapılarak, işin sezonluk niteliği ve birden çok işe giriş bildirgesinin mevcut olduğu da gözetilerek imzalı bordrolarla ilgili tebit istemi yönünden kuruma bordrolarda belirtilen süre kadar bildirim yapılmış ise davanın reddine, imzasız bordrolarda yer alan hizmet süresi için de yukarıda belirlenen usule göre araştırma yapılarak deliller toplanıp sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
Davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik haklarına ilişkin talebine gelince; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 45. maddesinde; "Aynı mahkemede görülmekte olan davalar, aralarında bağlantı bulunması halinde, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden mahkemece birleştirilebilir. Davalar ayrı mahkemelerde açılmış ise, bağlantı nedeni ile birleştirme talebi ikinci davanın açıldığı mahkeme önünde ilk itiraz olarak ileri sürülebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, ilk itirazın kabulüne ve davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra bununla bağlıdır. Davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde bağlantı var sayılır. Temyiz mercii ayrı olan davaların bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu halde temyiz incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığıdoğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararları inceleyen Yargıtay dairesince yapılır... (Değişik: 26.2.1985-3156/4 md.)." hükmü yer almaktadır.
Yine aynı Yasanın 46. maddesinde; "Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her safhasında", istek üzerine veya kendiliğinden karar verebilir." 48. maddesinde de;" Birleştirme ve ayırma istekleri, dilekçe ile veya duruşmada sözlü olarak da yapılabilir. Aynı mahkemede görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme ve ayırma hususundaki kararlar hakkında ancak hükümle birlikte temyiz yoluna gidilebilir. Şu kadar ki, bu husus tek başına bozma sebebi teşkil etmez." denilmektedir. Görüldüğü üzere, yasanın bu açık düzenlemesi karşısında davaların temyiz mercilerinin ayrı olması bir ayırma nedeni olamayacağı gibi, ayırma kararı verilmemiş olması da tek başına bozma nedeni yapılamaz. Diğer taraftan, her iki davanın birbirine açık etkisi gözetildiğinde "Davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde bağlantı var sayılır." hükmü karşısında hizmet tespit davası ile işçilik alacağı davası arasında bağlantının bulunduğu da açıktır.
Ayrıca usul hukukumuzda davaların birleştirilmesi ve ayrılması kurumlarının getirilmesi nedeni davaların gereksiz yere uzamasını önlemek, az masrafla ve az zamanda sonuçlanmasını, sağlamaktadır. Gerek Sosyal Güvenlik gerek iş Hukukuna ilişkin davalar süratle sonuçlanması gereken, ekonomik yönden güçsüz durumdaki işçinin taraf olduğu davalardır. Kanunun aradığı anlamda aralarında bağlantı bulunan davalar birlikte açılmış, görülmüş bitirilmişken sadece temyiz mercilerinin ve ispat şekillerinin farklı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulması yukarıda açıklanan hükümler karşısında yasal olarak da mümkün olmadığı gibi, bu hükümlerin getirilmesindeki amaca da uygun düşmeyecektir.
Yargıtay Kanununun 14. maddesinde Dairelerin görevleri belirlenmiştir. Anılan maddeye göre bir davada birkaç Hukuk Dairesinin görevine giren uyuşmazlık söz konusu ise, temyiz incelemesi uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait hüküm ve kararları inceleyen Dairece yapılır.
Açıklanan durum karşısında sigortalı hizmetin tespiti davası ile işçilik haklarından kaynaklanan alacak davalarının birbirleriyle bağlantılı olduğu, birlikte açılıp, sonuçlandırılmalarının olanaklı olduğu, anılan davaların salt temyiz inceleme mercilerinin ayrı olduğu ve ispat şekillerinin farklı olduğu gerekçesiyle ayrılmaları gerektiği hususunun bozma nedeni yapılamayacağı ve bu hususun davaların ayrı görülmesini gerektirmeyeceği de Açıktır.( HGK 14.04.2004 Tarih, 2004/21-226 Esas-223 Karar)
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.