Esas No: 2017/92
Karar No: 2018/606
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/92 Esas 2018/606 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 44-55
Sanıklar hakkında mağdur ..."e yönelik nitelikli yağma ve mağdur ..."a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından açılan kamu davalarında yapılan yargılama sonucunda nitelikli yağma suçundan TCK"nın 149/1-c-d, 168/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 5 yıl 10 ay, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan aynı Kanun"un 109/2, 109/3-b ve 62/1. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına her iki suç yönünden TCK"nın 53 ve 58. maddeleri uyarınca hak yoksunluklarına ve cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ile sanık ... hakkında TCK"nın 63. maddesi uyarınca mahsuba ilişkin Uşak 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.05.2014 tarihli ve 56-170 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri ile sanık ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 22.01.2015 tarih ve 12496-701 sayı ile;
“...Diğer Temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak:
1-Sanıkların iş yerine geldiklerinde yakınandan 10 TL para istedikleri önce olumsuz yaklaşan yakınanın baskı sonucu parayı vermeyi kabul ettiği ancak sanıkların bu kez isteklerini sigara olarak değiştirdikleri ve yakınanın bunu da kabul edip karşı tarafta bulunan marketten bir paket sigara satın alarak sanıklara teslim ettiği ve bunun üzerine sanıkların işyerinden ayrıldıkları olayda, sanıkların suç kastını ve iradesini sadece değer olarak az olan miktarda paraya özgüleyerek eylemlerine başladıkları ve yerine istedikleri sigaranın da değerinin benzer olduğu buna göre istedikleri ile elde ettikleri arasında oransızlık olmadığı ve alınan sigaranında değer olarak az olduğunun anlaşılması karşısında; sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 150/2. maddesi ile cezalarından indirim yapılması gerektiği gözetilmeden yazılı biçimde hüküm kurulması,
2-Sanıkların yakınana herhangi bir fiziki müdahalede bulunmadan tehdit ile baskı yaparak yakınanın araca binmesini sağladıktan sonra araç içerisinden inmesine izin vermeyip başka bir sokağa götürdükleri burada ise istedikleri zaman para vereceğinden bahisle tehditlerine devam ettikleri ve bir üst sokakta bıraktıkları ancak süreç boyunca yakınanın şahsına zarar verici bir harekette bulunmadıklarının anlışılması karşısında; sanıklar hakkında 5237 sayılı Yasanın 110.maddesinin uygulanması yerine yakınana verilen şahsi zarar açıklanıp gösterilmeden "Sanıkların yakınanı bırakırken bile tehditte bulundukları" şeklindeki yasal ve yeterli olamayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi,...” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Uşak 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 24.03.2015 tarih ve 44-55 sayı ile;
"...Bu olayda her iki sanığın şikâyetçi....."un hürriyetini tahdit etmeleri sürecinde mağduru kabulde geçtiği şekilde yoğun bir şekilde tehdit etmeleri, küfür etmeleri, haraç istemeleri ve devam eden günlerde geldiklerinde mağduru mahallede barındırmayacaklarını, bir dahaki sefer 2-3 gün dışarı çıkarmayarak dövüp geberteceklerini belirterek şartlı bir şekilde serbest bırakmaları karşısında, 5237 sayılı TCK"nın 110. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hükümlerinin uygulama koşullarının gerçekleşmediği,
...
Belirtilen bu olaylarda, her ne kadar şikâyetçi....."a yönelik eylem teşebbüs aşamasında kalmış, mağdur ..."den ise sadece 10 TL para yağmalanmış ise de; sanık ..."nın olaydan öncede belli bir süre sürekli şikâyetçi....."un iş yerine gelip para isteyerek alıp gitmiş olması, bu şekilde her iki sanığın mahallede mafyavari bir yapılanma görüntüsü içerisinde, mağdurun iş yerine gelerek eylemde de geçtiği üzere ne zaman gelirlerse kendilerine para vermesi gerektiğine yönelik hareket tarzları, mağdurlardan haraç istemeleri , üstelik maddi zaruret içerisinde olup da çok büyük bir ihtiyaclarını giderilmesi için değil de aldıkları paranın keyfi bir şekilde bira ve sigara parası olarak talep etmeleri, her iki sanığın da adli sabıkalarına yansıdığı üzere ve bizzat huzurda gözlemle de anlaşıldığı üzere olumsuz sosyal kişilik arz etmeleri, tüm dosya kapsamı, olayların genel cereyan şekli değerlendirildiğinde, Yargıtay uygulamalarında belirlenen, yağma suçlarında sanığın daha çoğunu alabilme olanağı varken, yalnızca gereksinmesi kadar değer olarak az olan şeyi alma-daha azı ile yetinmesi kriterinin bu olaylarda gerçekleşmediği kanısına varıldığı" şeklindeki gerekçeyle direnerek, önceki hükümde olduğu gibi sanıkların yağma suçuna ilişkin olarak TCK"nın 150. , kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin olarak da TCK"nın 110. maddesi uygulanmaksızın mahkûmiyetlerine karar vermiştir.
Bu hükümlerin de sanıkların müdafileri ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.07.2015 tarihli ve 230714 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 650-1076 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 24.01.2017 tarih ve 55-59 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar hakkında hakaret suçundan verilen düşme kararı temyiz edilmeksizin, sanık ... hakkında mağdur ..."a yönelik nitelikli yağma suçundan verilen mahkûmiyet kararı Özel Dairece onanmak suretiyle, sanık ..."nın aynı suçtan aynı mağdura karşı eylemi nedeni ile verilen mahkûmiyete ilişkin karar ise düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanıklar hakkında mağdur ..."e yönelik nitelikli yağma, mağdur ..."a karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları nedeni ile kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; sanıklar hakkında;
1-Mağdur ..."a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan etkin pişmanlık nedeni ile TCK"nın 110. maddesinin,
2- Mağdur ..."e yönelik ise nitelikli yağma suçundan değer azlığı nedeni ile TCK"nın 150/2. maddesinin,
Uygulanıp uygulanmayacağının tespitine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Mağdur ..."in diğer mağdur ..."un VG Erkek Kuaförü isimli iş yerinde kalfa olarak çalıştığı, sanıklardan Rotasız ..... lakabıyla tanınan ... ile Paşa lakablı ..."nın 09.02.2014 tarihinde akşam saatlerinde bahsi geçen berber dükkânına gittikleri, ısrarla dışarı çağırdıkları mağdur ..."u olay yerine geldikleri araca bindirip bir üst sokağa götürdükleri, her iki sanığın birlikte araç içerisindeki mağdura hitaben cebir uygulamaksızın "Senin ananı avradını sinkaf ederiz, seni burada çalıştırmayız. Ekmek yiyorsan bizim sayemizde, yoksa sana çökerler. Biz ne zaman senin yanına gelir para istersek vereceksin. Vermezsen seni mahallede barındırmayız. Bu Halk Konutları ve civarı bize bağlı. Seni bir eve sokar 2-3 gün çıkartmayız, seni döver gebertiriz." dedikten sonra araçtan indirdikleri, mağdurun yürüyerek iş yerine döndüğü, ertesi gün 10.02.2014 tarihinde sanıkların tekrar suça konu berber dükkânına gelip mağdur ..."u sordukları, sanayiye gittiğini öğrenmeleri üzerine sanık ..."un mağdur ..."e "Oradan bana 10 TL para ver." şeklinde para istediği, mağdurun üzerinde para olmadığını beyan etmesi üzerine, "Ver ulan a...sına koyduğumun çocuğu sigara ve bira alacağım." şeklinde sözler sarf ettiği, mağdurun yanında parasının olmadığını sadece iş yerine ait 10 TL"nin bulunduğunu belirtmesi üzerine, her iki sanığın birlikte "S..tirme ulan, a...sına koyduğumun dükkanını, ben para ver diyorsam vereceksin." diyerek para istedikleri ve mağdurun üzerine yürüdükleri, mağdurun iş yerine ait 10 TL"yi cebinden çıkardığı sırada sanık ..."un mağdur ..."i yakasından tutup ittirerek "Git ulan karşıdan bana sigara al, a...sına koyduğumun çocuğu, ananı sinkaf ederim." dediği, sanıklardan korkan mağdurun karşı taraftaki marketten bir adet Parliament marka sigara alarak sanığa verdiği iddiasıyla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve nitelikli yağma suçlarından kamu davası açıldığı,
10.02.2014 tarihli adli muayene raporunda; Mağdur ..."in ve sanıkların vücutlarında darp ya da cebir izinin bulunmadığının belirtildiği,
Mağdur ..."un aynı tarihli adli muayene raporunda; mağdurun beyanlarına göre, kendisine karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eyleminden sonra sanıkların katmerci dükkânının önünde kolunu tutmaları nedeni ile meydana geldiği anlaşılan sol ön kolda tırnak izleri ile yüzeysel lezyon, sol bacak diz altında ağrı nedeni ile basit tıbbi müdahale ile giderilebilir ölçüde basit yaralanmasının bulunduğu tespitine yer verildiği,
10.02.2014 tarihli tutanakta; mağdurun iş yerindeki kameranın bozuk olduğunun bildirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur ... kollukta; sanık ..."u Rotasız ....., sanık ..."i ise Paşa lakabıyla tanıdığını, bu iki şahsın herhangi bir iş yapmadan bütün gün araba ile gezdiklerini, 10.02.2014 tarihinde aracının arızası nedeni ile sanayiye gittiğini, geri geldiğinde 5-10 dakika kadar iş yerinde kaldığını, bu esnada yanında kalfa olarak çalışan diğer mağdur ..."in "Ağabey bu gün Rotasız ..... ile Paşa İbrahim geldi, benden para istediler, param olmadığını söyleyince de ana avrat sinkaflı sövdüler, bize para vereceksin, bu iş yerini burada çalıştırtmam." şeklinde sözler söylediklerini, iş yerine ait 10 TL"yi cebinden çıkarttığında sanık ..."un "Karşıdan sigara al gel." dediğini, korktuğu için istedikleri sigarayı alıp geldiğini söylemesi üzerine mağdur ..."e “Neden zamanında haber vermedin?” diyerek kızdığını, aynı gün saat 18.30 sıralarında tekrar iş yerine geldiğini, katmerciye gittiğini, sanık ..."in kapıdan kendisine seslenip sanık ..."un çağırdığını söylediğini, dışarı çıkınca sanık ..."un vurmaya çalıştığını, sanık ..."in ise kendisini sıkıştırmaya başladığını, sanıkların ellerinden kurtulup kaçtığını, bir süre evde oturup kafasından muhakeme yaptığını, sanıkların bir sene önce devraldığı iş yerine çeşitli zamanlarda gelip sigara ve bira almak için kendisinden para aldıklarını, o tarihe kadar verdiği paraların toplamının 300-500 TL arasında olduğunu, bu nedenle şikâyetçi olmaya karar verdiğini, 09.02.2014 tarihinde iş yerinde bir müşterisini tıraş edecekken yanına gelen sanıkların kendisini dışarıya çağırdıklarını, müşterisinin olduğunu söylemesine rağmen "İşini yaparsın, önce bizi dinleyeceksin." dediklerini, dışarı çıkınca ....."un aracına binmesini istediğini, tekrar müşterisi olduğunu söyleyince de "Sinkaf ederim müşterini, biz olmazsak sen burada çalışamazsın. Seni burada barındırmam, ekmek yiyorsan bizim sayemizde yiyorsun, bin arabaya gideceğiz." dediklerini, bunun üzerine sanık ..."un mavi renkli eski kasa Renault marka aracına bindiğini, iş yerinin bir üst sokağında durduklarını, her iki şahsın birlikte "Senin ananı avradını sinkaf ederiz, seni burada çalıştırmayız. Ekmek yiyorsan bizim sayemizde, yoksa sana çökerler. Biz ne zaman senin yanına gelir para istersek vereceksin. Vermezsen seni mahallede barındırmayız. Bu Halk Konutları ve civarı bize bağlı. Seni bir eve sokar 2-3 gün çıkartmayız, seni döver gebertiriz." şeklinde küfür ve tehditler ettiklerini, daha sonra kendisini araçtan indirdiklerini, yaya olarak iş yerine döndüğünü, mahkemede kolluktaki ifadesine ek olarak; İlk olayın ertesi günü sanık ..."un gelip tıraş olduğunu, her zaman yaptığı gibi para vermediğini, daha önce de para vermeyip üstüne kendisinden 10-20 TL aldığını,
Diğer mağdur ... kollukta şikâyetçi ..."tan farklı olarak; iş yerine ait 10 TL"yi cebinden çıkartınca, sanık ..."un yakasından tutup silkeleyerek "Git lan karşıdan sigara al a...sına koyduğumun çocuğu." dediğini, Parliament marka sigarayı alıp getirdiğini,
Mağdur ... Uşak Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçede; olay günü sanık ..."un kendisinden borç istediğini, yanında bulunan 10 TL"yi verdiğini, ....."un kendisine baskı yapmadığını, olayı patronu olan diğer mağdur ..."a anlattığında ilk başta bir şey demediğini, sonradan sanık ..."un bacanağı olan Tahir"den para koparmak için şikâyetçi olmasını istediğini, baskı yaptığını, sanık ..."un suçsuz, günahsız olduğunu, mağdur ..."a şikâyetlerinden vazgeçmeyi önerdiğinde de kızıp kendisini kovduğunu,
Mahkemede; mağdur ..."un talebi üzerine üç-beş gün yardım etmek için yanında çalıştığını, bayan bir müşterinin çocuğunu tıraş ederken sanık ..."un "İşini bitirince yanıma gel." dediğini, işi bitince "Üzerinde 10 TL varsa borç olarak verir misin?" diye sorduğunu, tehdit etmediğini, patronunun parasını borç olarak verdiğini, öğlen saatlerinde sanık ..."un gelip tıraş olduğunu, mağdur ... ile gülüştüklerini, bir sorunun olmadığını, katmercideki olayda gördüğü kadarıyla sanık ..."in mağdur ..."u çağırdığını, orada konuştuklarını, sanık ..."un mağdur ..."un kolunu tuttuğunu, mağdur ..."un sıyrılıp evine kaçtığını, o esnada kolunda çizik oluştuğunu, kendisini evinden aradığını "Buraya gel." dediğini, evde konuşurken "....."dan şikâyetçi olalım. Bunlar para vermez." şeklinde sözler sarf ettiğini, Şevket isimli komiserin kendilerini rapora götürürken "Metin ve..... dönülmez yola girdiniz, eğer şikâyetinizden vazgeçerseniz, seni köpek gibi sürürüm,....."u da sürürüm." dediğini, bunun üzerine mağdur ..."un kendisine dediği şekilde gidip ifade verdiğini, mağdur ... ile kavga ettiklerini, kendisine mesaj atarak "Bak çocuk ben kimseye benzemem, elimde kalırsın. Git ....."un bacanağı Tahir Yakar"a yaltaklan ben hepinizi şöyle yaparım, böyle yaparım." diye mesaj attığını, sanıklar ..... ve İbrahim"den değil, mağdur ..."dan şikâyetinin olduğunu, eski ifadesi okunarak sorulan soru üzerine; kolluktaki ifadesinin kendisine ait olduğunu, fakat mağdur ..."un "Hiçbir sıkıntı olmaz, sen benim arkamda dur, onlardan sana hiç bir sıkıntı gelmez, sen benim dediğime bak." şeklindeki lafına kanarak ifade verdiğini, vicdanen rahatsız olduğu için de şikâyetinden vazgeçtiğine dair dilekçe verdiğini beyan etmesi üzerine mağdur ..."a sorulduğunda; mağdur ..."i hiçbir şekilde yönlendirmediğini, şahitlerinin bulunduğunu sanık ..."un akrabalarının dükkânlarına gelerek "Biz sizin bütün masraflarınızı karşılayalım siz de şikâyetinizden vazgeçin, olayı kapatalım." dediklerini, şikâyetinden vazgeçmeyeceğini onlara da söylediğini, bir kaç gün sonra mğdur Metin"in kendisine "Masraflarımızı da gideriyorlar şikâyetimizden vazgeçelim." teklifinde bulunduğunu, bunun üzerine "Şikâyetini çekeceksen benim yanımdan git, ayrıl işten." dediğini, mağdur ..."in para karşılığında şikâyetinden vazgeçtiğini, ....."un bacanağı Tahir"in kendisine de para teklif ettiğini, mağdur ..."e attığı mesaj hatıralatılarak sorulduğunda; "Bak çocuk ben kimseye benzemem, elimde kalma, s... git, y..ak ne parası, 25 milyon alacağın var, 150 borcun, sen yaltaklan, hadi amk para için adam satyonuz y..ak verirler sana para sen adam olmazsın, dilekçe verdin yarın da git şikâyetini geri alıyom de de hepiniz g... gidin." şeklindeki mesajı kendisinin attığını, mağdur ..."in kendisine 150 TL borcu varken kendi alacağı olan 25 TL"yi istediğini, telefon açıp küfürlü konuştuğunu,
Tanık ... kollukta, mağdur ..."in mağdur ..."un sahibi olduğu Necati Özel Caddesi üzerinde bulunan erkek kuaföründe çalıştığını, kardeşi ile birlikte canları sıkıldığında mağdur ..."in yanına gidip sohbet ettiklerini, olay günü saat 14.00 sıralarında daha önce tanımadığı sanıkların iş yerine gelerek mağdur ..."den para istediklerini, ..... isimli sanığın "Bana para ver lan." dediğini, mağdur ..."in de "Üzerimde para yok, dükkânın parası var." şeklinde cevap verdiğini, bunun üzerine sanık ..."un "Tamam len, işte git o paradan bana sigara al, a...nı, dinini sinkaf ederim." dediğini, mağdurun karşıdaki bakkaldan sigara alıp geldiğini, sanıkların araçlarına binerek gittiklerini, mahkemede kısmen farklı olarak; ağabeyi ve mağdur ... ile iş yerinde otururken sanıkların geldiklerini, mağdur ..."den para istediklerini, adı geçenin de "Üzerimde para yok, dükkânın parası var." dediğini, sanıkların bu parayı aldığını anlatıp, 10.02.2014 tarihli ifadesinin de doğru olduğunu,
Tanık ... kollukta; kardeşi olan tanık Akyut"un ifadesini tekrarladığını, mahkemede; aynı ifadesini tekrar ederken sanık ... müdafisinin sorusu üzerine, sanık ..."in mağduru darbetmediğini, zorla para almaya çalışmadığını,
Tanık.....Çelik mahkemede; sanık ..."un mağdur ..."u iş yerinden dışarıya çağırdığını bir şeyler konuştuklarını, 15-20 dakika sonra mağdur ..."un geri geldiğini, ne olduğunu sorduğunda da kendisini tehdit ettiğini söylediğini, soru üzerine; sanığın mağdur ..."u "5 dakika gelir misin? Seninle bir şey konuşacağım." şeklinde çağırdığını, küfür ya da tehdit duymadığını, mağdur ..."in para alma konusunda açık açık konuştuğunu duyduğunu,
Tanık Tahir Yakan mahkemede; sanık ..."un bacanağı olduğunu, olaya ilişkin bilgisinin bulunmadığını, sadece olay günü akşamüzeri sanık ..."un yanına gelip 50 TL istediğini "Benim arabanın gazı yok, senin araba ile Öztan Hastanesinin oraya kadar gidelim." dediğini, orada mağdur ..."un yan tarafındaki berber Ümit isimli şahsa 20 TL verdiğini, onun da "..... ağabey kendine dikkat et,..... adam topladı, daha önce sattığı kırmızı Tempra marka araçla seni dövmeye gelecekler." dediğini, kendisinin dükkâna döndüğünü, sanık ..."un ayrılıp sanık ... ile birlikte gittiklerini,
Tanık Eyüp Baykın mahkemede; mağdur ..."un uzaktan akrabası olduğunu, olayla ilgili görgüye dayalı bilgisinin bulunmadığını, haraç alındığından bahsedildiğini, 10 yıldır aynı mahallede esnaf olduğunu, sanık ..."un böyle bir talebinin olmadığını, borç alıp ödediğini,
Tanık Mustafa Tuğyan mahkemede; sabah 10.45 sıralarında sanık ... ile karşılaştıklarını, mağdur ..."un yanından geldiğini, tıraş olduğunu söylediğini, arabanın içerisinde saat 12.00"a kadar sohbet ettiklerini, saat 02.30"a kadar mağdur ..."un iş yerinin önünde oturduklarını, mağdur ..."in üç tane çay söylediğini, mağdur ..."un da orada olduğunu, aralarında hiçbir problem yaşanmadığını anlatması üzerine mağdur ..."dan sorulduğunda; tanığın anlattığı olayın para alma olayından ve sanayiye gitmesinden önce sanık ..."u tıraş ettiği saate denk geldiğini, kapının önünde çay içmediklerini, tanık ile sanığın bira içtiğini, muhabbet etmediklerini, sadece sanığın tıraş olduğunu,
Tanık ...... ... mahkemede; sanık ..."u on yıldır tanıdığını, mağdur ..."un davadan vazgeçmek için 2.000 TL istediğini, 5.000 TL bedelinde de senet talep ettiğini, bunun üzerine "....."un ağabeyi ile konuşmam lâzım." diye cevap verdiğini, mağdur ..."un da "Yarın öğlene kadar olursa olur, yoksa davamdan vazgeçmem." dediğini, olay günü de saat 13.00"dan akşam saat 18.00"a kadar Sinan"ın kahvehanesinde beraber sanık ... ile vakit geçirip kayınvalidesinin evine yemeğe gittiklerini,
Hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verilen ...... kollukta; olayla bir alakasının bulunmadığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... kollukta; sanık ..."un arkadaşı olduğunu, mağdur ..."u tanıdığını, olay günü mağdurun iş yerine gittiğinde diğer sanık ..."un mağdur ..."un iş yerinde çalışan mağdur ..."e tıraş olduğunu gördüğünü, tıraş işi bitince sanık ..."un mağdur ..."e hitaben "Bana biraz para çık, benim bir satış işi var, onu halledince sana geri dönerim." dediğini, mağdurun da "Ağabey üzerimde para yok, dükkânın parası var. Onu veremem ama istersen evden alıp geleyim." şeklinde cevap verdiğini, bunun üzerine sanık ..."un "Sen o parayı ver, akşam ben sana dönerim." dediğini, bu esnada tuvalete gittiği için ....."un mağdurdan para mı, yoksa sigara mı aldığını görmediğini, berberden çıktıktan sonra sanık ..."un kendisine "Gel biraz arabamla gezelim." şeklinde teklifte bulunduğunu, öğleden sonra tam saatini hatırlamadığı bir zaman diliminde sanık ..."un telefonda bir mal alım satımına aracılık yaptığını, komisyonunun akşam saatlerinde getirileceğini söylediğini, köye gittiklerini, burada sanık ..."un birkaç kişi ile görüşmesinden sonra Uşak merkeze döndüklerini, sanık ..."un diğer mağdur ..."u birkaç kez telefon ile aradığını, cevap alamayınca yakınlardaki katmercide olabileceğini düşündüklerini, sanık ..."un kendisine hitaben "Bir bak bakalım..... burada mı, eğer içerideyse çağır gelsin. Hergele neden görünmüyor ortada" dediğini, mağdur ..."a "Seni ..... çağırıyor." diye seslendiğini, önceki ifadesinden farklı olarak savcılıkta; diğer sanık ... ile üç-dört gündür tanıştıklarını, sanık ..."un mağdur ..."den tehditle para aldığını ya da kendisine sigara aldırttığını görmediğini, daha evvel mağdur ..."a verdiği ayakkabısını almak için iş yerine gittiğinde sanık ..."un orada olduğunu, ayakkabısını isteyince mağdur ..."un, mağdur ..."e "Ağabeyinin ayakkabısını getir." dediğini, ayakkabıyı aldığını, sanık ... ile birlikte dışarı çıktıklarını, bir süre sonra sanık ..."un "Birol"u çağır." dediğini, mağdur ..."u katmerciden çağırdığını, sanık ..."u görür görmez mağdurun kaçtığını, neden kaçtığını anlayamadığını, mahkemede soru üzerine; sanık ... ile dört-beş gündür tanıştıklarını önceden arkadaş olmadıklarını, mağdur ..."un ayakkabısını çok beğendiğini, bu nedenle kalbini kırmamak için ve özentisi geçsin diye insanlık yaptığını, ancak mağdur ..."un ayakkabısının yanlarının delik olması ve herkesin içinde ayıp olur diye kendi ayakkabısını geri istediğini,
Sanık ... soruşturma evresinde; 10.02.2014 tarihinde mağdur ..."un iş yerine gidip traş olduğunu, daha sonra bir aracılık işi için diğer sanık ... ile birlikte Eşme ilçesi Karaömerli Köyü"ne gittiğini, alım satım işi yapacak kişilere aracılık yaptığını, pazarlıklarını bitirip komisyonunu alarak il merkezine döndüğünü, mağdur ..."un iş yerinde görünmediğini, biraz ilerleyip katmerci dükkânının önüne geldiğinde aracını gördüğünü düşündüğü mağdur ..."un koşarak kaçmaya başladığını, kendisinin mağduru aramasının sebebinin geçmiş günlerde "Ağabey seni dövmek için bir araba buraya geldi, seni sordu" demesi nedeni ile bu konuyu görüşmek olduğunu, kimseyi tehdit etmediğini, mağdur ..."den para ya da sigara istemediğini, aksine mağdur ..."un piyasaya olan borçları nedeni ile kendisinden para istediğini, ancak mağdur ..."a güvenmediği için borç vermediğini, mahkemede farklı olarak; olay günü kahvehanede Önder ve Serdar isimli şahıslarla oyun oynadıklarını, sanık ..."in arayarak sigara parasının olmadığını söylediğini, bunun üzerine kendisine sigara parası verdiğini, çay, çorba içtiklerini, ardından sanık ..."in yanlarından ayrıldığını, bütün gün oyun oynadığını, en son iddia bayisine gittiğini, buradan da durumun sorulabileceğini, mağdur ..."u hiç görmediğini, pazartesi günü saat 09.30-10.00 sıralarında aracının içerisinde otururken mağdur ..."un "Seni tıraş edeyim." dediğini, sürekli yan taraftaki berber Ümit"e tıraş olduğunu, fakat mağdurun ısrarına dayanamadığını, tanıklar Metin ve......"in de berberde bulunduğunu, tıraşının bitmesine yakın mağdur ..., tanık...... ve.....isimli şahsın "Biz sanayiye araba götüreceğiz." diyerek çıktıklarını, mağdur ..."in de favorilerini ve ensesini aldığını, kendisinin boş durmayan sürekli not alan iş takip eden birisi olduğunu, o gün de bir eşek alım satımı olduğunu, kesinlikle mağdur ..."den para istemediğini, böyle bir karakterde insan olmadığını, işinin gücünün belli olduğunu, ancak o gün cebinde 50-60 TL"sinin bulunduğunu, eşeğin Oruçlu köyünde olduğunu, aracı ile gidip gelmesi nedeni ile 30 TL yakıt masrafının olacağını, ayrıca eşinin ve kaynanasının balık getirmesini istediğini, mağdur ..."e "Paran varsa bir sigara alıver.” dediğini, bunun da esnaf arasında normal bir şey olduğunu otuz üç yıldır aynı mahallede oturduğunu, eşeğin satımından 100 TL komisyon aldığını, soru üzerine; sanık ..."i önceden tanımadığını dört-beş gündür tanıştıklarını, acıdığı için ona yardımcı olduğunu, tanıkların aleyhine olan beyanları sorulduğunda; tanıklar ile mağdur ..."un birlikte araç sattıklarını söylediklerini, "Piyasada bir sürü dandik çek var, sizinki sağlam mı?" deyince üçünün bir arabaya binip "Sanayiye gidiyoruz." dediklerini,
Savunmuşlardır.
Yağma suçunu düzenleyen TCK"nın 148. maddesinde;
"1-Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2-Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi hâlinde de aynı ceza verilir.
3-Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır” hükmü öngörülmüş; aynı Kanun"un 149. maddesinde ise yağma suçunun nitelikli hâlleri düzenlenmiştir.
149. maddede de yağma suçunun; "Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde," işlenmesi ile “beden ya da ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı” işlenmesi nitelikli hâl olarak kabul edilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
"Daha az cezayı gerektiren hal" başlıklı 150. madde ise; "(1) Kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması hâlinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(2) Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir." şeklinde düzenlenmiş olup madde ile yağma suçunun daha az cezayı gerektiren hâlleri belirlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasına göre, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması halinde, tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Buna göre bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması halinde eylem yağma suçunu oluşturmakta, ancak yaptırım olarak daha az cezayı gerektiren tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanmaktadır.
Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği 5237 sayılı TCK"nın 148. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da mal varlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.
5237 sayılı TCK’nın 150. maddesinin ikinci fıkrasında; “Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir” hükmü yer almakta iken, anılan fıkra 29.06.2005 tarih ve 5377 sayılı Kanun"un 17. maddesi ile; “Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir” şeklinde değiştirilmiştir.
Fıkranın ilk hali ile yağma suçlarında, konu değerin azlığı nedeniyle hâkime cezada indirim yapma zorunluluğu getirilmiş, daha sonra yapılan değişiklikte ise indirim yapıp yapmama konusunda hakime takdir yetkisi tanınmıştır.
TCK"nın 150/2. maddesi, yağma suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. Değer azlığı ile kanun koyucu tarafından neyin kastedildiği, tereddütleri önleyecek biçimde açıklığa kavuşturulmamış, rakamsal bir sınırlandırma getirilmemiş fakat hâkime, yargılama konusu maddi olayla ilgili olarak takdir ve değerlendirme yetkisi tanınmıştır. Hâkim, gasp edilen veya gasp edilmeye kalkışılan şeyin değerinin azlığını ceza indirimi yapmakla değerlendirebilecektir.
Hâkim, bu değerlendirmenin yanı sıra her somut olayda, olayın özelliklerini dikkate alacak, 5237 sayılı TCK’nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde ceza adaletini sağlayacaktır. Görüldüğü gibi, madde ile getirilen sistem, sadece malın değerinin objektif ölçütlere göre belirlenerek cezadan indirim yapılmasından ibaret değildir. Olayın özelliği her somut olayda değerlendirmeye konu edilecek, meydana gelen haksızlığa faili iten etkenler ve bu haksızlığın mağdur üzerindeki etkileri de gözetilerek, indirim yapıp yapmama konusunda takdir kullanılacak ve maddenin uygulanıp uygulanmamasına ilişkin gerekçe kararda gösterilecektir.
5237 sayılı TCK’nın “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” başlıklı 109. maddesi ise;
“(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bend halinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli hâller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış hâline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibarıyla ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi hâlinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus, bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması ya da kısıtlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde de “Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir” şeklinde belirtilmiştir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılmayı cezalandıran bu hükümle, kişilerin dış hürriyeti olarak adlandırılan, kendi arzu ve iradeleri çerçevesinde hareket edebilme, yer değiştirebilme hürriyeti korunmak istenmiştir. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Ceza Hukuku Özel Hükümler İkinci Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2015, s. 398.) Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebilir. Sonuç ise mağdurun bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde kendini gösterir. Serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması sonucunu doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun manevi unsuru, failin, mağduru kişisel özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesi ve bilmesi, yani genel kasttır. Kanunun metninden ve ruhundan da anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Bu görüş öğretide (Erman-Özek, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, İst-1994, s.130, Ayhan Önder, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Bası, İst-1994, s.31; Durmuş Tezcan - Mustafa Ruhan Erdem -.....Önok, Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Ankara-2008, s.363 vd.; Mehmet Emin Artuk, Ahmet Gökcen, A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara-2009, cilt:3, s.2830 vd.; Recep Gülşen, Hürriyeti Tahdit Suçları, Ankara-2002, s.87.) ve yargısal kararlarda da (CGK’nun 29.06.2010 tarihli ve 110-161, 23.01.2007 tarihli ve 275-9, 03.12.2002 tarihli ve 288-419 sayılı kararları.) benimsenmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında; fiili işlemek için veya işlendiği sırada cebir, tehdit ya da hile kullanılması, üçüncü fıkrasında; suçun silâhla, birden fazla kişi tarafından birlikte, yerine getirilen kamu görevi nedeniyle ya da kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, üstsoya, altsoya veya eşe, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kişiye karşı işlenmesi, dördüncü fıkrasında; suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması, beşinci fıkrasında da; cinsel amaçla gerçekleştirilmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiş ve suçun temel şekline göre daha fazla yaptırıma bağlanmıştır.
Altıncı fıkrasında ise, bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.
Uyuşmazlık konusunun açıklığa kavuşturulabilmesi için esasen Türk Ceza Kanunu"ndaki tehdit ve cebir kavramları üzerinde durulmalıdır.
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğüne göre, “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu nedenle tehdit suçu, söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır. (M.Emin Artuk- A.Gökcen-A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara, 6. bası, s.100.)
Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için de mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya mağdurun bundan korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili “korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır. (MAJNO, C.II, s.127; A.Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C.II, s. 517 ve 873.)
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğüne göre, "zor, zorlayış" anlamlarına gelen cebir ise; suç olarak düzenlendiği TCK"nın 108. maddesinin gerekçesinde "kişiye karşı fiziki güç kullanmak suretiyle, onun veya bir üçüncü kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zecrî bir etki meydana getirilmesidir" şeklinde tanımlanmıştır.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki sonuca ulaşılması bakımından, hürriyet sözcüğünün anlamına ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile ilgili kanuni hükümlere kısaca değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
Hürriyet; kişinin dilediği gibi hareket etmesi, onun belirli bir faaliyetini engelleyen veya sınırlayan bir kuralın bulunmaması olarak ifade edilmektedir. (Recep Gülşen, Hürriyeti Tahdit Suçları, Adalet Yayınevi, Ankara 2002, s. 19.)
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" başlığını taşıyan 19. maddesinde;
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen;
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir. Hakim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.
Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hakim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.
Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırk sekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hakim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabilir.
Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir.
Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.
Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı mercine başvurma hakkına sahiptir.
Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, devletçe ödenir." şeklinde düzenlenmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin "Hürriyet ve güvenlik hakkı" başlıklı beşinci maddesinde de;
"1. Her ferdin hürriyete ve güvenliğe hakkı vardır. Aşağıda mezkûr haller ve kanuni usuller dışında hiç kimse hürriyetinden mahrum edilemez:
a) Salahiyetli bir mahkeme tarafından mahkûmiyeti üzerine usulü dairesinde hapsedilmesi,
b) Bir mahkeme tarafından kanuna uygun olarak verilen bir karara riayetsizlikten dolayı yahut kanunun koyduğu bir mükellefiyetin yerine getirilmesini sağlamak üzere yakalanması veya tevkifi,
c) Bir suç işlediği şüphesi altında olan yahut suç işlemesine veya suçu işledikten sonra kaçmasına mâni olmak zarureti inancını doğuran makul sebeplerin mevcudiyeti dolayısıyla, yetkili adli makam önüne çıkarılmak üzere yakalanması ve hapsi,
d) Bir küçüğün nezaret altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilmiş usulüne uygun bir tevkif kararı bulunması,
e) Bulaşıcı bir hastalık yayabilecek bir kimsenin, bir akıl hastası, bir alkoliğin, uyuşturucu maddelere müptelâ bir kimsenin yahut bir serserinin kanuna uygun mevkufiyeti,
f) Bir kimsenin memlekete usulüne uygun olmayarak girmekten men"i, veya hakkında bir sınır dışı kılma veya geri verme muamelesine tevessül olunması sebebiyle yakalanmasına veya tevkifine karar verilmesi,
2. Tevkif olunan her ferde, tevkifini icabettiren sebepler ve kendisine karşı vâki bütün isnatlar en kısa bir zamanda ve anladığı bir dille bildirilir.
3. İşbu maddenin I/c fıkrasında derpiş edilen şartlara göre yakalanan veya tevkif edilen herkesin, hemen bir hâkim veya adlî görevi yapmaya kanunen mezun kılınmış diğer bir memur huzuruna çıkarılması lâzım ve mâkul bir süre içinde muhakeme edilmeye yahut adlî takibat sırasında serbest bırakılmaya hakkı vardır. Salıverme ilgilinin duruşmada hazır bulunmasını sağlayacak bir teminata bağlanabilir.
4. Yakalanması veya tevkif sebebiyle hürriyetinden mahrum bırakılan her şahıs hürriyeti tahdidin kanuna uygunluğu hakkında kısa bir zamanda karar vermesi ve keyfiyet kanuna aykırı görüldüğü takdirde tahliyesini emretmesi için bir mahkemeye itiraz eylemek hakkını haizdir.
5. İşbu maddenin hükümlerine aykırı olarak yapılmış bir yakalama veya tevkif muamelesinin mağduru olan her şahsın tazminat istemeye hakkı vardır" biçimindeki hükümlere yer verilmiştir.
Bu aşamada etkin pişmanlık üzerinde de durulmalıdır.
Öğreti ve uygulamada; "Bir suçun işlenmesinden sonra failin, herhangi bir dış etken bulunmaksızın kendi hür iradesiyle, meydana gelen neticeyi ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarına etkin pişmanlık" denilmektedir.
Türk Ceza Kanunu"nun kabul ettiği suç teorisi uyarınca, suçun kanuni tanımında yer alan unsurların gerçekleşmesiyle, ortaya cezalandırmayı gerektirir bir haksızlık çıkmakta ve kusurluluğu kaldıran bir sebebin bulunmaması halinde, fail hakkında bir ceza ya da güvenlik tedbirine hükmolunmaktadır. Fakat bazı hallerde kanun koyucu, failin cezalandırılması için başka birtakım unsurların da bulunması veyahut bulunmamasını aramıştır. İşte haksızlık ve kusur isnadı dışında kalan bu gibi hususlar "suçun unsurları dışında kalan hâller" başlığı altında ele alınmaktadır. Bunlardan failin cezalandırılması için gerekli olanlara "objektif cezalandırılabilme şartları" bulunmaması gerekenlere ise "şahsi cezasızlık sebepleri" ya da "cezayı kaldıran veya azaltan şahsi sebepler" denilmektedir. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara 2015, 8. Baskı, s. 351.) Bu yönüyle etkin pişmanlık, cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepler arasında yer almaktadır.
İşledikleri suç nedeniyle şahısların cezalandırılması kural olmakla birlikte, bir kısım şartların gerçekleşmesi durumunda kişi hakkında ceza davasının açılmasından, açılmış olan davanın devamından ve sonuçta ceza verilmesinden veya mahkûm olunan cezanın infazından vazgeçilmesi izlenen suç politikasının bir gereğidir. Bilindiği üzere suç, bir süreç içerisinde işlenmekte olup, buna suç yolu ya da "iter criminis" denilmektedir. Bu süreçte fail, önce belli bir suçu işlemek hususunda karar vermekte, daha sonra bunun icrasına yönelik hazırlıkları yapmakta, son olarak icra hareketlerini gerçekleştirmektedir. Çoğu suç, fiilin icra edilmesiyle tamamlanırken, kanuni tarifte ayrıca bir unsur olarak neticeye yer verilen suçlarda, suçun tamamlanması için fiilin icra edilmesinden başka ayrıca söz konusu neticenin gerçekleşmesi de aranmaktadır. Türk Ceza Kanunu"nun 36. maddesindeki "gönüllü vazgeçme" düzenlemesi ile failin suç yolundan dönerek, suçun tamamlanmasını veyahut da neticenin gerçekleşmesini önlemesi; etkin pişmanlığa ilişkin düzenlemeler ile de, suç tamamlandıktan sonra hatasının farkına vararak nedamet duyup neden olduğu haksızlığın neticelerini gidermesi için teşvikte bulunulması amaçlanmıştır.
TCK"da etkin pişmanlık tüm suçlarda uygulanabilecek genel bir hüküm olarak değil, özel suç tipleri bakımından uygulanabilecek istisnai bir müessese olarak düzenlenmiştir. Bu bağlamda kanun koyucu bazı suçlara ilişkin etkin pişmanlık düzenlemesini "etkin pişmanlık" başlığıyla bağımsız bir madde hâlinde (TCK"nın 93, 110, 168, 192, 201, 221, 248, 254, 269, 274, 293.) bazılarını ise suç tipinin düzenlendiği maddenin bir fıkrası şeklinde gerçekleştirmiştir. (TCK"nın 184/5, 230/5, 245/5, 275/2, 275/3, 281/3, 282/6, 289/2, 297/4, 316/2.) Bu hükümlerin bir kısmında etkin pişmanlık nedeniyle cezanın tamamen ortadan kaldırılması öngörülmüş, bir kısmında ise sadece belli oranda indirilmesi kabul edilmiştir.
Etkin pişmanlık, kanunun etkin pişmanlığa imkân tanığı her suç tipinde, o suçun karakterine uygun bir yapıya bürünmektedir. (Yasemin Baba, Türk Ceza Kanununda Etkin Pişmanlık, Oniki Levha Yayınları, İstanbul 2013, s. 22.) Ancak bu durum, etkin pişmanlık hükümleri arasında hiçbir ortak unsur olmadığı anlamına gelmemektedir. Gerek Türk Ceza Kanunundaki gerekse özel ceza kanunlarındaki etkin pişmanlık düzenlemeleri incelendiğinde ve öğreti ile yerleşik yargısal kararlardaki görüşler de değerlendirildiğinde etkin pişmanlığın unsurlarının;
1- Kanunda etkin pişmanlığa imkân tanıyan bir düzenleme bulunması,
2- Suçun tamamlanmış olması,
3- Failin kanunda öngörülen biçimde aktif bir davranışının gerçekleşmesi,
4- Failin bu davranışın iradi olması,
Şeklinde belirlenmesi mümkündür.
Etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için öncelikle kanunda o suç ve faili bakımından buna imkân tanıyan özel bir hüküm bulunması gerekir. Her suç açısından etkin pişmanlığın uygulanması mümkün değildir. Esasen niteliği gereği her suç etkin pişmanlığa elverişli de değildir. Bir suç tipi bakımından kanunda etkin pişmanlık düzenlemesi öngörülmemiş ise "kanunilik ilkesi" uyarınca kıyas veya yorum yoluyla da olsa etkin pişmanlık uygulanamaz Örneğin TCK"nın 168. maddesinde mal malvarlığına yönelik bazı suçlar bakımından etkin pişmanlık düzenlemesi öngörülmüştür. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu bu suçlar arasında sayılmadığından, bu suç da malvarlığına yönelik bir suç olmasına karşın TCK"nın 168. maddesinin uygulanması mümkün değildir.
Etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için suçun tamamlanmış olması gerekir. Teşebbüs aşamasında kalan suçlar bakımından etkin pişmanlıktan söz edilemez ancak şartları var ise "gönüllü vazgeçme" gündeme gelebilir.
Etkin pişmanlığın diğer bir şartı, failin kanunda öngörüldüğü biçimde, pişmanlığını gösteren aktif bir davranışının bulunmasıdır. Gerçekten de etkin pişmanlığa ilişkin kanuni düzenlemeler incelendiğinde; "Suçun meydana çıkmasına ve diğer suçluların yakalanmasına hizmet ve yardım etme," "Mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakma," "Mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen giderme," "Diğer suç ortaklarını ve sahte olarak üretilen para veya kıymetli damgaların üretildiği veya saklandığı yerleri mercine haber verme," "örgütü dağıtma ya da verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlama, "İftiradan dönme," "Gerçeği söyleme" gibi çeşitli şekillerde failden işlediği suçla gerçekleşen haksızlığın neticelerini mümkün olduğu ölçüde ortadan kaldırmaya yönelik aktif davranışlarda bulunmasının arandığı görülmektedir. Gerçekleştirdiği haksızlığın neticelerini kanunun aradığı biçimde ortadan kaldırmaya yönelik hiçbir aktif davranışta bulunmayan fail hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Nitekim kanun koyucu tarafından da etkin pişmanlığın adlandırılmasında sergilenmesi gereken davranışın bu özellikleri gözetilerek "etkin" kelimesi tercih edilmiştir. Karşılaştırılmalı hukukta da müessesenin isimlendirilmesinde benzer bir vurgunun yapıldığı görülmektedir. Örneğin; Alman, Fransız, İspanyol, İngiliz Hukukunda adlandırma sırasıyla; "Tätige Reue," "Repentir actif," "Arrepentimiento activo eficaz," "Active Repentance" şeklinde yapılmıştır. Ancak aktif davranış, "Bizzat fail tarafından bir davranışta bulunmasının zorunlu olduğu" şeklinde anlaşılmamalıdır. Failin iradesine dayanan üçüncü kişinin hareketi de, bu hareketin yapılmasına fail tarafından neden olunduğu sürece yeterli kabul edilmelidir.
Etkin pişmanlığın varlığının kabul edilebilmesi için sanığın suç sonrası sergilediği aktif davranışın iradi olması da gerekmektedir. Bu şart, etkin pişmanlığın sübjektif unsurunu teşkil etmektedir. Etkin pişmanlığın var olduğunun kabulü için, tek başına failin haksızlığın sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarda bulunmuş olması yeterli değildir. Etkin pişmanlıkta fail, suç sonrası mağdurun uğradığı zararı gidermeyi, engellemeyi, düzeltmeyi ya da tehlikeyi önlemeyi iradi yani gönüllü olarak gerçekleştirmelidir. Çoğu zaman fail bu tür davranışları, suçu işledikten sonra duyduğu pişmanlığın tesiri ile yapmaktadır. Bu nedenle müessesenin adlandırılmasına tercih edilen ikinci kelime "pişmanlık" olmuştur. Aynı şekilde karşılaştırılmalı hukukta örnekleri verilen isimlerden anlaşılacağı üzere "tövbe" kelimesi ile bu vurgunun yapıldığı görülmektedir. Etkin pişmanlıkta ceza verilmesinden vazgeçilmesinin veyahut cezadan bir indirim yapılmasının temelinde failin bu pişmanlığı yatmaktadır. Zira cezalandırılmada güdülen asıl amaç, kişilerin pişmanlık duymasını sağlayıp yeniden topluma kazandırılmasıdır. Failin dışa yansıyan davranışlarının pişmanlığının tezahürü olarak kabul edilebilecek derecede iradi olması yeterli olup, iç dünyasına bakılarak gerçekten samimi olup olmadığı aranmayacaktır. Bu bakımdan sanığın davranışında cezadan kurtulma saiki de etkili olmuş olsa, önemli olan salt bu saikle hareket edilmemiş olmasıdır. Nitekim Türk Ceza Kanunu"nun uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunda etkin pişmanlığa ilişkin 192. maddesiyle ilgili görüşmelerde, bu kanunun hazırlanmasında görevli akademisyenlerden Adem Sözüer; "Gönüllü vazgeçme veya etkin pişmanlıkta, kişinin iç dünyasında gerçekten nedamet duyup duymadığına bakmıyoruz sadece; yani gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlıkta suç politikası gereğince kişinin suç yolundan kendi iradesiyle dönüp dönmemesine bakıyoruz. O yüzden, kendi iç dünyasında gerçekten pişmanlık duyup duymadığına ilişkin konular, aslında ne gönüllü vazgeçmeyi, suça teşebbüsü ne de buradaki etkin pişmanlığı belirleyici unsuru değildir" şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. ( Tutanaklarla Türk Ceza Kanunu, Adalet Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi Başkanlığı, Ankara 2005, s. 697.)
Etkin pişmanlıkla ilgili bu genel şartlar dışında kanun koyucu, ilgili suç tipinde özel olarak etkin pişmanlığın belirli bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşmesi veya başka bazı ön şartların varlığını da aramış olabilir.
Örneğin Türk Ceza Kanunu"nun kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına ilişkin 110. maddesinde etkin pişmanlığın soruşturmaya başlanmadan önce ve mağdurun şahsına bir zarar dokunmaksızın gerçekleşmiş olması aranmıştır. Bu hallerde etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için, zaman şartının yanında diğer şartların da gerçekleşmiş olması gerekir.
TCK"nın "etkin pişmanlık" başlığını taşıyan ve uyuşmazlık konusunu ilgilendiren 110. maddesinde de; "yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir" biçiminde, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları bakımından cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi bir sebep olarak "etkin pişmanlık" düzenlemesi getirilmiştir. Madde gerekçesinde de; "Etkin pişmanlık için suç tamamlandıktan sonra mağdurun güvenli yerde serbest bırakılması gerekir. Bunun kendiliğinden, yani herhangi bir zorlama bulunmadan gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca, etkin pişmanlığın, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce gerçekleşmesi gerekir. Soruşturma makamlarının işe el koymasından sonra serbest bırakma hâlinde, etkin pişmanlık hükmünden yararlanılamayacaktır" açıklamalarına yer verilmiştir.
Anılan düzenlemeye göre, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işleyen kişinin, bu suç nedeniyle soruşturma başlamadan önce mağduru şahsına zarar vermeksizin kendiliğinden güvenli bir yere serbest bırakması hâlinde hakkında etkin pişmanlık hükmü uygulanacaktır.
Buna göre kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
1- Suçun tamamlanmış olması gerekir. Suç tamamlanmadan, başka bir ifadeyle icra hareketleri devam ederken failin mağduru serbest bırakması durumunda etkin pişmanlık değil gönüllü vazgeçme söz konusu olacaktır.
2- Failin, mağduru suç nedeniyle hakkında soruşturmaya başlanmadan evvel serbest bırakması gerekmektedir. Şüpheli ve sanıkların örneğin etkin pişmanlık gibi bir kısım hak ve imkânlardan yararlanabilmeleri ve buna bağlı haklarının korunması bakımından soruşturma evresinin ne zaman başladığı hususu önem arz etmektedir.
Ceza Muhakemesi Kanunu"nun ikinci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde soruşturma; "Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre" olarak tanımlanmıştır. Maddenin ilgili fıkrasının gerekçesinde; "Suça ilk müdahaleden başlayarak iddianamenin mahkemeye verilmesine kadar geçen bütün işlemleri kapsayan evre soruşturma olarak isimlendirilmiştir" şeklindeki açıklamalara yer verilmiş, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 17.10.2006 tarih ve 165-213 sayı ile soruşturma evresinin, suç şüphesinin Cumhuriyet savcısı tarafından öğrenilmesi ile başlayacağı kabul edilmiştir.
CMK"nın 160. maddesinde Cumhuriyet savcısının "suçun işlendiğini öğrenmesi" hâlinden söz edilmiş, kamu davasının açılıp açılmayacağı hususunda araştırma yapma yetki ve yükümlülüğü getirilmiştir. Ceza muhakemesi hukukumuzda "kovuşturmanın zorunluluğu ilkesi" geçerli olduğundan, soruşturma yapılması mecburiyet olarak düzenlenmiş ve bu görev Cumhuriyet savcısına verilmiştir. Nitekim öğretide bu konuda benzer görüşler ileri sürülerek; "Ceza muhakemesinin ilk evresi olan soruşturma, suç fiilinin devletin kovuşturma makamı Cumhuriyet savcılığı tarafından öğrenilmesi ve ilk araştırma işleminin yapılması ile başlar" denilmiştir. (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Onsekizinci Baskı, Beta Yayınevi, İstanbul 2010, s. 705.)
CMK"nın 158. maddesinde suça ilişkin ihbar ve şikâyetin kural olarak Cumhuriyet savcılığına veya kolluk makamlarına yapılabileceği kabul edilmiş, istisnai hallerde mahkeme, valilik, kaymakamlık, yurt dışında elçilik ve konsolosluk gibi mercilere de ihbar ve şikâyette bulunulabileceği kabul edilerek, ihbar veya şikâyetlerin savcılık makamına iletilmesi kurala bağlanmıştır. Hatta bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen suç nedeniyle ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyetin gecikmeksizin Cumhuriyet savcılığına gönderilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu düzenleme, soruşturmanın Cumhuriyet savcısının suç şüphesini öğrenmesiyle başlayacağını ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak soruşturma, suçun işlendiğinin yetkili merci tarafından öğrenilmesiyle başlamış olacaktır. Cumhuriyet savcısı ise, suçun işlendiğine kural olarak ihbar veya şikâyet gibi yollarla muttali olabilecektir.
Cumhuriyet savcılığının olaydan haberdar olup, soruşturmaya başlamasından sonra failin mağduru serbest bırakmasının ceza sorumluluğu üzerinde bir etkisi bulunmayacaktır. Dolayısıyla mağdurun olay yetkili merciler tarafından öğrenildikten sonra serbest bırakılması durumunda, kanunun aradığı diğer bütün şartlar gerçekleşse bile etkin pişmanlık hükümleri uygulanamayacak, ancak bu husus takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilecektir.
3- Failin, mağduru herhangi bir baskı veya zorlama olmaksızın, gerçek bir pişmanlık sonucu kendiliğinden serbest bırakması gerekir. Failin mağduru hangi nedenlerle bıraktığının önemi yoktur. Önemli olan herhangi bir dış zorlama bulunmaksızın mağdurun özgür iradeyle serbest bırakılmasıdır.
4- Mağdurun fail tarafından serbest bırakılması gerekmektedir. Mağdurun sanığın elinden kaçması veya olayı haber alan kolluk görevlileri veya başkaları tarafından bulunduğu yerden alınması hâlinde bu hüküm uygulanamayacaktır. Ayrıca failin mağduru "Halkın içine çıkabilecek bir halde" serbest bırakması gerekir. Örneğin çıplak vaziyette bırakma, kanunun aradığı anlamda serbest bırakma olarak kabul edilemeyecektir.
5- Failin mağduru zarar görmeyeceği ve istediği yere rahatlıkla ulaşabileceği güvenli bir mahalde serbest bırakması gerekmektedir. Mağdurun gece vakti, yerleşim yerlerine uzak ıssız bir yerde veya ormanda serbest bırakması durumunda bu hüküm uygulanamayacaktır.
6- Failin mağdurun şahsına bir zarar vermemiş olması gerekir.
Somut olayda, sanıkların mağdureyi soruşturma başlamadan önce güvenli bir yerde kendiliğinden serbest bırakmaları karşısında haklarında etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi açısından, "Mağdurun şahsına bir zarar verilmemiş olma" şartı üzerinde durulmalıdır.
Kanunda "Mağdurun şahsına zarar verilmemiş olma" şartından söz edildiğine göre, mağdurun malvarlığına ya da başka birisine zarar verilmiş olması, etkin pişmanlık hükmünün uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. Zararın hafif veya ağır, maddi ya da manevi olması arasında fark bulunmamaktadır. Öte yandan mağdurun şahsına zarar verilmesi, onun bedensel olarak herhangi bir zarar görmemiş olmasını ifade eder. (Prof. Dr. Mahmut Koca-Prof. Dr. İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Dördüncü Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2017, s. 419.) Örneğin, mağdura karşı cebir kullanılması, yaralanması, aç, susuz ya da uykusuz bırakılması, cinsel arzuların tatmini amacıyla birtakım eylemlere maruz bırakılması hâlinde etkin pişmanlık hükümleri uygulanamayacaktır. Failin mağduru, şahsına zarar verdikten sonra fakat hakkında soruşturma başlamadan önce kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakması durumunda da etkin pişmanlık hükümleri uygulanmayacak, ancak bu durum temel cezanın tayininde ya da takdiri indirim nedenlerinin uygulanması sırasında göz önünde bulundurulabilecektir.
TCK"nın 109. maddesinin altıncı fıkrasında; "Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır" düzenlemesine yer verilmek, gerekçesinde de "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi amacıyla ya da sırasında, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler de uygulanır; bu itibarla, kasten yaralama suçunun temel şeklinin gerçekleşmesi hâlinde, maddenin ikinci fıkrasına istinaden cezaya hükmedilmelidir" denilmek suretiyle, suçun işlenmesi amacıyla ya da suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinden birinin meydana gelmesi hâlinde ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmek suretiyle, anılan neticenin gerçekleşmesi durumunda, mağdurun şahsına zarar verilmiş olması nedeniyle, etkin pişmanlık için aranan "Mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın serbest bırakma" şartı oluşmadığından, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağının kabulü gerekmektedir.
109. maddenin altıncı fıkrasının "Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır" hükmü göz önünde bulundurulduğunda, bu suçun işlenmesi amacıyla, işlendiği süreyle sınırlı bir zaman dilimi içerisinde ve eylemin gerçekleştirilmesi sırasında mağdurun, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurunu oluşturacak ve kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerine ulaşmayacak şekilde yaralanması hâlinde, diğer şartların da var olması kaydıyla etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanıkların, iş yerine gittikleri mağdur ..."u araca bindirip bir üst sokağa götürdükleri, tehdit ve hakaret eylemlerinde bulunduktan sonra araçtan indirdikleri mağdurun iş yerine yürüyerek döndüğü, ertesi gün sanıkların tekrar söz konusu berber dükkânına gittikleri, sanık ..."un mağdur ..."un yanında çalışan diğer mağdur ..."den 10 TL vermesini istediği, mağdurun iş yerine ait parayı cebinden çıkartması üzerine sanık ..."un suç konusu parayla sigara alıp getirmesini söylediği, mağdurun getirdiği sigarayı alan sanıkların iş yerinden ayrıldıkları olaylarda; sanıkların inkâra yönelik savunmalarına karşın, mağdur ..."un aşamalarda değişmeyen beyanları gözetildiğinde; sanıkların para istemek için zor kullanarak araçlarına bindirdikleri mağdur ..."u “Senin ananı avradını sinkaf ederiz, seni burada çalıştırmayız, burada ekmek yiyorsan bizim sayemizde yiyorsun, yoksa sana çökerler, biz ne zaman senin yanına gelir para istersek sen bize para vereceksin, vermezsen seni bu mahallede barındırmayız, bu halk konutları ve civarı bize bağlı, seni bir eve sokar iki üç gün dışarıya çıkarmayız, seni döver gebertiriz." şeklindeki sözlerle tehdit ettikten ve bir süre aracın içerisinde tuttuktan sonra, haklarında yetkili merciler tarafından soruşturma işlemi yapılmadan önce, herhangi bir dış zorlama olmaksızın ve mağdur ..."a cismen zarar vermeden iş yerine yakın, güvenli bir yerde bıraktıklarının anlaşılması karşısında sanıklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu nedeni ile TCK"nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiği; yağma suçuna yönelik uyuşmazlık konusuna gelince; sanıkların özgülenmiş iradelerinin kasadaki tüm paranın teslimine değil, sadece 10 TL"ye yönelik olması dolayısıyla sanıkların suç tarihine göre mağdurdan daha fazla para talep edebilecekken daha azı ile yetinmeleri, yağma eylemine konu sigaranın suç tarihindeki bedeli, işlenen fiilin ağırlığı ve bu eylemin mağdur üzerindeki etkisi gözetildiğinde suça konu malın değerinin az olduğu kabul edilerek sanıkların TCK"nın 150/2. maddesi gereğince cezalarında indirime gidilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Özel Dairenin bozma kararı isabetli olup Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükümlerinin sanıkların mağdur ..."a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu nedeniyle TCK"nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmü ve mağdur ..."e yönelik nitelikli yağma suçları nedeniyle TCK"nın 150/2. maddesinde düzenlenen değer azlığı hükmünün uygulanmaması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Uşak 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.03.3015 tarihli ve 44-55 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükümlerinin,
a) Sanıkların mağdur ..."a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu nedeniyle TCK"nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün,
b) Sanıkların mağdur ..."e yönelik nitelikli yağma suçları nedeniyle TCK"nın 150/2. maddesinde düzenlenen değer azlığı hükmünün,
Uygulanmaması isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 04.12.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.