19. Hukuk Dairesi Esas No: 2014/3587 Karar No: 2014/10320 Karar Tarihi: 02.06.2014
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2014/3587 Esas 2014/10320 Karar Sayılı İlamı
19. Hukuk Dairesi 2014/3587 E. , 2014/10320 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi TARİHİ : 26/11/2013 NUMARASI : 2011/164-2013/406
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davacı vekili duruşmasız davalı vekilince de duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. O.. A.. ile davalı vek. Av. C. K.."nun gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR- 1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık İİK 72 maddesi hükmü gereğince menfi tespit davası olup, dava tarihi itibariyle uyuşmazlığın halli gerekir. Hal böyle olunca; mahkemece yapılacak iş: Borcun dava tarihinden sonra sonlandırıldığı gözetilerek davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar vermeye yer olmadığı şeklinde karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden taraflar yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan taraflar yararına takdir edilen 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin bir diğerinden alınarak yek diğerine verilmesine, davacının evvelce yatırdığı peşin harcın istek halinde iadesine, 02.06.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi. -KARŞI OY YAZISI-
TMSF"nun alacaklarını tahsil için sahip olduğu iki ayrı yol bulunmaktadır. TMSF alacaklarını takip için ilamsız takip yapıp ödeme emrine itiraz halinde itirazın iptali davası açabileceği gibi doğrudan alacak davası da açabilir. Böyle bir durumda ilamsız takibe itiraz edememiş olan borçlunun da menfi tespit davası açma imkanı bulunmaktadır. Bu yol adli yargı yoludur. TMSF isterse alacağını kendi tahsilat dairesi (icra dairesi) aracılığıyla ve 6183 sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanun hükümlerine dayanarak kendisi de tahsil edebilir. Bu durumda borçlunun aleyhine yapılan işlemlere karşı idari yargı yoluna başvurması ve tahsilat işlemlerini iptal ettirmesi gerekir. Dava konusu olayda davalı TMSF tarafından davacıya karşı 6183 sayılı kanuna göre 09.04.2002 tarihli ve 5698 sayılı ödeme emrinin gönderildiği ve davacının bu ödeme emrine karşı adli yargıda menfi tespit davası açtığı anlaşılmaktadır. Bu durumda yerel mahkemece öncelikle yargı yolu farklılığı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. HMK"nun 114/1-6 maddesi gereğince “yargı yolunun caiz olması” bir dava şartıdır. HMK"nun 115/1 maddesi gereğince mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığın davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Kabule göre de; yerel mahkemece verilen karara gerekçe yapılan sulh ve ibra protokolünün içeriğinin davacıyı borçtan kurtarmaya elverişli olmadığı gözetilmeden davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır Bu bakımdan yerel mahkeme kararı belirtilen bu yönlerden bozulması gerekirken saygıdeğer çoğunlukça yukarıda yazılı başka gerekçeyle bozma yapılmasını benimsemediğinden verilen karara muhalifim. 02.06.2014